• DOLAR 32.604
  • EURO 34.731
  • ALTIN 2518.901
  • ...
Babam Selahaddin - 2
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

EŞİNİN DİLİNDEN

"... Kelimelerin anlatmaya yetmeyeceği acılar ve hasretler yaşadı. Sürekli şöyle derdi: “Allah’ın davası için olmasaydı her şey bir yana asla çocuklarımı geride bırakmaz, onlardan ayrılmazdım”

Birlikte kaldığımız zaman zarfında bana daima zorluklara hazırlanmamı söylerdi. Tekrar tekrar söylediği sözlerden biri şöyleydi: “Bu zamanda evde oturmak haramdır” Bazen yoğun çalışmalarından sonra eve geldiğinde o kadar yorgun olurdu ki kendisine yemek getirilinceye kadar oturduğu yerde uyuya kalırdı. Bu esnada: “Bu gençlerin eğitime ihtiyacı var” şeklinde sayıklanmasına defalarca şahit oldum.

Çocuk terbiyesine çok önem verirdi. Küçük çocukların namaz, oruç, Kur’an, tesettür vs. alıştırması üzerine çok dururdu.

Bazen gece yarısına kadar çalışırdı. Bize Arapça dersi verirdi. Sabah namazından sonra Kur’an tefsirini Türkçeye çevirerek bize öğretirdi. “Şimdi yatma zamanı değil çok az zamanımız var, bu imkânlar yarın elimize geçmeyebilir” diyerek tembelliğe asla razı olmazdı. Kadınların ve kızların eğitimi konusunda azami gayret sarf ederdi. Çok hassas olduğu noktalardan biri de kadınların ve kızların tesettürüydü. Kız çocuklarımız küçük olmalarına rağmen onların açık kıyafetler giymelerine asla izin vermezdi. Evin içinde dahi kıyafetlerin özellikle bol ve tam tesettürlü olmasını ister, aksi takdirde çok kızardı. En çok sinirlendiği noktalar; kadınların dar giyinmesi ve seslerinin erkelere gitmesiydi. Hatta bir seferinde kızlar için elbise almaya gitmiştik. Tesettürlü bir şey bulamadan eve geldiğimizde, eline kâğıt kalem alarak bol ve boydan bir elbise modeli çizdi, bu modeli terziye götürüp kızlara diktirdim. “Madem onlar üretim yapmıyor biz de almayız” diyerek hassasiyetini ortaya koyuyordu.

Ençok karşı olduğu bir şey de israftı. İki çeşit yemek yaptığımızda kızar ve bir çeşit yemek yapmamızı isterdi. Ona bir seferinde bir gömlek almıştım, henüz üzerindeki gömleği fazla eskimemişti. Oturmama bile izin vermeyip aldığım gömleği hemen geri götürmemi istedi, ben de geri verdim. Yine başka bir seferinde oğlum pantolonunun yırtıldığını söyledi. “Git annen sana yırtılan yere yama yapsın. Biz yamalı elbise giymesek kim giyer!” demişti. Zaman israfı noktasında da çok hassastı. Fazla uyku, gereksiz ev işleri, uğraştırıcı yemekler konusunda bizi uyarırdı.

Mükemmel bir eş ve mükemmel bir babaydı. Şehadetinden iki gün önce hayatını baştan sona bize anlattı. “16 yıldır evliyiz bu zaman yeter de artar bile artık ben şehadeti hak ettim” dedi. Ben de; “Bizi bırak da ümmetin senin gibilere ihtiyacı var dedim.” “Biz bir çığır açtık geride kalanlar da o çığırda yürüsünler” dedi. Allah’tan tek dileğim onun açtığı çığırda yürümek ve bu yola feda olmaktır.” 

ANNESİNİN DİLİNDEN

"Oğlum doğmadan önce Peygamber Efendimizi rüyamda gördüm, sırtımı sıvazlayıp bana dua ediyordu. Doğumuyla eve bereket ve şeref getirdi. Küçük yaşta Kur’an’ı okumayı öğrenip evde Kur’an dersi vermeye başladı. Köylüler bizim evimize “çalışkan öğrencinin evi” diyorlardı. Daha küçük olmasına rağmen bize cemaatle namaz kıldırıyordu. Gençliğinde dürüst, cesaretli biri olduğundan dolayı her zaman başımız ondan yana dikti. Böyle bir evladı kaybetmek Hz. Yakub’un Yusufu’nu kaybetmesi kadar acıdır. Teneşir tahtası üzerinde ona baktığımda yüzü adeta gülümsüyordu. En son şunu söylemek istiyorum; Allah bize bu acıyı yaşatanlara hakkımızı bırakmasın."

AYNI KOĞUŞTA BERABER KALDIĞI BİR ARKADAŞININ DİLİNDEN

"Konuşmaları çok tesirli ve etkileyici idi. Muhatabını ikna etme ve tatmin etmede çok kabiliyetli ve doyurucu idi. Kendisine müthiş bir hayranlığımız vardı.  Hepimiz için çok sağlam bir dayanaktı. Bizim için öyle bir teselli kaynağı idi ki, o kadar ona bağlanmış ve muhabbeti kalbimizde yer etmişti ki mahkemelerinden bir gün önce müezzin “yarın mahkemesi olan arkadaşlara dua edin” demesine karşın birçoğumuz ya hiçbir şey diyemiyor veya ağzının söylediğini kalbi te’kid etmiyordu. Bu sözler tahliye olduğu gün birçok arkadaş tarafından itiraf edildi. O adeta bizim anne-babamız gibiydi. “Kim anne ve babasından ayrılmak için dua eder ki” diyorduk.

Tahliye olduğu akşam sevinç,  burukluk,  neşe,  üzüntü hıçkırıklar bir arada yaşanıyordu.  Sevincimiz hıçkırıklarla boğazımızda düğümleniyordu. Ona sarılan arkadaşlar kafasını göğsüne dayayıp hüngür hüngür ağlardı. Ancak başka bir arkadaşın müdahalesi ile ayrılıyordu. Gözyaşlarının ıslatması üzerine gözlüğünü çıkarmak zorunda kalmıştı. Bu duygular içerisinde tekbirlerle onu uğurladık.

Her gece belirlediği bir saatte kalkıp sabah namazına kadar ibadet ve dua ederdi.  TV’de izlenen haberlerin ve bölgede gelişen olayların üzerinde arkadaşların kritik yapmalarını isterdi. Bizim görüş ve yorumlarımızı dinler ve değerlendirmesini yaparak meselenin iç yüzünü anlatırdı. Arkadaşların gelişmesi için yorumlama yeteneğine önem verirdi.  Olaylardan çıkarmamız gereken dersleri anlatırdı.

Ziyarete gelen ailelerimiz ile konuşur ve onlara teselli verirdi. Olumsuz tepkiler gösteren ailelerin sakinleşerek yumuşamalarına vesile oluyordu.  Hatta bu yüzden çoğu kez kendi görüşçüleriyle bile doğru dürüst görüşemiyordu.” 

NASIL BİR İNSANDI?

Günlük ibadetlerini çok titiz bir şekilde yapar, nafile ve sünnetlere riayet ederdi.  Yanında bulunan arkadaşlarıyla günde bir sayfa Kur’an-ı Kerim mealini okurdu. Uzun uzun dua ederdi. Zamanını hemen hemen hiç boş geçirmezdi. Gece namazlarının kılınması,  Cevşen’in okunması,  çokça tövbe edilmesi,  herkesin kendi çapında muhasebesini yapıp af dilemesi konularına ağırlık verirdi. Kültürel konulara çok önem vererek arkadaşların Fıkıh,  Risale,  Kur’an,  Tefsir,  Siyer gibi temel İslami ilimleri okumaları ve okutmalarını tavsiye ederdi.

Karizmatik bir yapıya sahip olup çok iyi bir idareci idi.  Sorunların üstesinden gelir ve bu sorunlara güzel, yapıcı, mantıklı çözümler getirirdi. Çok iyi bir çalışma arkadaşıydı. Risale-i Nurlara çok vakıf olup Üstad’ın tam bir talebesiydi. Boş kalmayı sevmediği gibi yanındakilerin de boş kalmalarına izin vermezdi. Muhakkak bazı konularda yapılacak bir iş bulup yapar ve yaptırırdı.  Hatta yanında kalan arkadaşları onun için “cennete de gitsek muhakkak bir iş bulur da yapar ve yaptırır” diye latifede bulunurlardı. İslam`a hizmet uğruna nasıl gerekiyorsa öyle davranırdı.

Fesih konuşur, mesajlarını da net olarak verirdi.  İkna ve ilzam kabiliyeti çok yüksekti.  Karşısındaki insanı her yönden doyuma ulaştıracak şekilde ilmi müzakare ve münazaralarla rahat bir şekilde ikna edebiliyordu.  O kadar beliğ, fesih ve tatlı bir dili vardı ki kendisini dinleyenleri adeta cezbederdi. Yumuşak huylu, vakar sahibi ve sürekli tebessüm eden güleç bir mizaca sahipti. Sohbetlerinde darbımeseller,  hikâyeler anlatarak muhatabına ferahlatıcı bir üslup sunardı.

O kadar az masraf yapmaya çalışıyordu ki yazın ortasında kışlık gömlek giydiği oluyordu.  Ta ki bazı arkadaşlar ona hediye gömlek alana kadar.

Arkadaşlarını çok seviyordu.  Bilhassa genç arkadaşlarına karşı özel bir ilgisi vardı. Arkadaşların fikirlerine önem verirdi.  Onları eğitmek amacı güttüğünden serbest konuşup hareket etmelerini ister ve onlarla oturup sohbet derdi. Şöyle derdi; “İslami hareket bisiklete benzer, yürüdükçe ayaktadır, durduğunda ise düşer.”

MEKANI CENNET OLSUN.

v “Biz bir çığır açtık geride kalanlar

da o çığırda yürüsünler”

v “Bu zamanda evde oturmak haramdır”

v “Allah’ın davası için olmasaydı her şey bir yana asla çocuklarımı geride bırakmaz, onlardan ayrılmazdım”

v “Bu gençlerin eğitime ihtiyacı var”

v “Şimdi yatma zamanı değil çok az zamanımız var, bu imkânlar yarın elimize geçmeyebilir”

v “Madem onlar üretim yapmıyor biz de almayız”

v “Git annen sana yırtılan yere yama yapsın. Biz yamalı elbise giymesek kim giyer!”

v “İslami hareket bisiklete benzer, yürüdükçe ayaktadır durduğunda ise düşer.”

v “16 yıldır evliyiz bu zaman yeter de artar bile artık ben şehadeti hak ettim”

Bu haberler de ilginizi çekebilir