• DOLAR 32.515
  • EURO 34.969
  • ALTIN 2435.047
  • ...
Televizyonun Önemi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Artık o insan için birinci derecede önemli olan kendi düşüncesinin temsiliyetini yapan kitle iletişim aracının yaptığı çağrıdır. Bunun en somut örneğini, günümüz kitle iletişim araçlarının izlenmesi/okunması/dinlenmesi oranlarından öğrenebiliriz.

Kitle iletişim araçları; kitlesel bir boyutta ileti dağıtabilen, kültürel, ekonomik ve siyasi bilgi verebilen, kamusal görevleri yerine getirebilen, güncel haberleri sunabilen, bazen eğlendirip bazen de eğiten araçlardır.

Doğru ve objektif kullanıldığında faydası çok fazladır. Ama yanlı ve yanlış kullanıldığında, faydadan çok zarar verme durumu ortaya çıkar; bu da günümüz kitle iletişim araçları yöneticilerinin en çok yaptığı hatadır.

Günümüz kitle iletişim araçlarının yayın politikası, benimsedikleri ideoloji üzerinedir. Hangi ideolojiyi benimsemişlerse, insanların düşünce ve hareketlerine muayyen bir istikamet vererek, o çizgi üzerinden yayınlarını sürdürürler.

Böylece, özelde kendi fikirdaşlarına, genelde ise bütün herkese vermek istedikleri mesajları hızlı bir şekilde ulaştırırlar. Bunu da en kolay bir şekilde; zamanın en yaygın kitle iletişim aracı olan televizyon üzerinden gerçekleştirirler.

Televizyon, tartışmasız günümüzün en yaygın ve en önemli kitle iletişim aracıdır. İzleyenlere hem görsel, hem de işitsel hizmet vermekte ve gerçek yaşam ile sanal yaşamı bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir.

Gerçek yaşamda gelişen olaylar saptırılmadan; doğru, tarafsız ve önyargısız bir şekilde analiz edilip izleyenlere aktarıldığında, izleyenler üzerinde herhangi olumsuz bir etki bırakmaz. Aksine, insanlar izlediklerinden müspet sonuçlar çıkarırlar. Bu da, izleyenlerin hayatlarını daha iyi bir şekilde sürdürmesine vesile olur.

Ancak, gerçekte yaşanan olaylara yalan ve yanlışlar eklenip izleyenlere aktarıldığında ise, izleyenler üzerinde silinmesi zor menfi etkiler bırakır. Bu etkiler zamanla psikolojik bozukluğa sebep olur. Bunun sonucunda da, önce mutsuz bireyler ve sonrasında da mutsuz bir toplum ortaya çıkar.

Televizyonda gösterilen şatafatlı hayattan etkilenip mutsuz olan bir birey, hayata ve topluma karşı sorumluluklarını yeteri derecede yerine getiremez. Mutsuzluğunun ve sorumluluklarını yerine getir(e)memesinin ana kaynağı da, televizyonda gördüğü şatafatlı hayata ve lüks imkânlara sahip olamamasıdır.

Ama ırk, dil, din gözetmeden bütün insanları hakka ve hakikate, adalete ve merhamete, ahlaka ve iffete, saygıya ve sevgiye, barışa ve esenliğe, kurtuluşa ve iyiliğe, güzele ve görgüye, itaate ve ibadete çağıran, doğruluğu mesken halkın sesi olmayı hedef edinen, güzel ahlakı yaygınlaştırmayı amaçlayan, ilahi çizgiden ayrılmayan, toplumu oluşturan bireyin insani ve İslami sorumluluklarını hatırlatan, tüm kâinata ve kıtalara ÇAĞRI yapan bir televizyon olduğunda; toplum sorumluluklarının farkına varır.

Böylece toplum mutsuzluk girdabından kurtulmuş olup, televizyonun ve televizyondan yapılan çağrıların önemini de anlamış olur. İşte insani ve İslami hak ve hukuku gözeten mustazaf insanlar, yıllardır böyle bir kanalın ve böyle bir çağrının özlemiyle tutuşmaktaydılar.

Mevcut televizyon kanallarının insanlara; doğruyu yanlış, yanlışı doğru ve açıklığı, sapıklığı, fuhşiyatı normal göstermenin, dahası kötülükleri empoze etmelerinin önüne set çekecek bir çağrının yapılmasını bekliyorlardı.

İbrahim’in direnişini, İsmail’in teslimiyetini, Yunus’un tevekkülünü, Musa’nın samimiyetini, Harun’un kardeşliğini, İsa’nın mucizelerini ve gözlerin nuru Muhammed Mustafa’nın ders dolu hayatını insanlara ekranlardan anlatabilecek/aktarabilecek bir projenin gerçekleşmesi için sürekli dua ediyorlardı. Ve Rablerinden bu çağrılarına icabet etmelerini diliyorlardı.

Âlemlerin yegâne yaratıcısı Allah Teâlâ; bu mustazaf insanların çağrılarını karşılıksız bırakmayıp, dualarına icabet etti. Onlara, günümüzün en yaygın kitle iletişim aracı olan televizyonun doğru bir şekilde kullanıldığı zaman öneminin ne kadar çok olduğunun anlaşılması için; “insanlığa çağrı” sloganıyla yayın hayatına başlayan bir televizyon nasip etti.

Allah Teâlâ, mustazafların bu çağrısını daim kılsın.

 Muhammet Şerif

Bu haberler de ilginizi çekebilir