• DOLAR 32.522
  • EURO 34.798
  • ALTIN 2423.518
  • ...
Rüya Misali Dünya ve Ziyaretten Yoksun Mezarlıklar
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Esra Toprak / Nisanur Dergisi
 
Resulullah (SAV) buyurdu; “O halde kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü onlar ölümü hatırlatır.”

Oturmuş konuşuyoruz. Birisi dedi ki; “İnsanın merak ettiği çok şey var aslında. Mesela beden ve ruh ilişkisi… Ya da rüya ne kadar ilginç bir olay değil mi?” Bir diğeri; “Evet, nasıl ki gördüğümüz rüyalar kısacık; bu dünya da ahirete nispeten bir rüya misali aslında.” Diğeri ayetle konuyu bağladı:

Dedi ki; “Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız.” Dediler ki; “Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor.” Dedi ki; “Yalnızca az (zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz.” (Müminun / 112-114)”
...

Ve ölüm tefekkürüyle belki dünyanın kısalığına galebe çalındı ya da rüya misaliyle asıl gerçeğin farkı ayırt edildi.

Çoğu zaman farkında olmamakla birlikte aklımızın hatırına gelince de şaşkınlığa uğradığımız bir söz değil midir; ‘hayat bir rüya gibidir.’ Sonsuzluğa nispeten sonu olan her şeyin ‘rüya’ diye tabirlenmesi mümkündür. Asıl maharetse rüyanın farkında olmaktır. Bu farkındalığın en büyük yüzleşmesi de mezarlıklardır.

Hafif rüzgâr esintisi, sen, yalnızlık ve onlarca mezar etrafında... İnsan hala hayat uykusunda kalabilir mi? Hala sağır kesilebilir mi onlarca mezar sesleri arasında?

Hayat molası verilir önce. Ölümden beslenilip ahiretteki hesaplaşmadan pompa depolanır sonrasında ve ‘hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz’ kaidesiyle hayata bilinçlenmiş şekilde dönülür. Hayatın içinde olmakla birlikte gerçeğin tam özü olan mezarlıkta, dünya iğnesiyle ahireti dikersin niyetine, hissine... İşte mezarlık ses(sizliğ)i böylesine kul kalitesinde bir kıvama getirir nefsi.

Ayağını defaatle üzerine bastığın toprak, orada kalp gözüne avuç avuç atılırcasına gözlerin toprakla bütünleşir. Aslını hatırlarsın ve yine ona döneceğini... Ayakaltı olan toprak ne de kıymet kazanır, ‘toprağı bol olsun’ sözü hep oralara hasredilir ya ondandır...

Mezarlık, sen ve yalnızlık! Dünyadasın fakat bu dünyayı arkana atacak, gönderiliş amacını anlayacak yerdesin, mezarlıkta! Günahların gelir aklına, kahkahaların sekeratta. Yaşadıkların gelir aklına, boş sevinçlerin bitkisel hayatta. Kaybettiğin zaman gelir aklına boş günlerin ölüm yatağında. Pişmanlıkların gelir aklına, yaptıkların idam sehpasında.

Mezarlar ve sen! Empatinin yapılacağı yegâne mekân... Ölüm hiç ummadığın kadar yakın, iki metrelik çukur içinde hissedercesine kafa darmadağın. Bir yandan hayatın günah yakasından tutup sıkarken diğer yandan ruh tevbeyle silkiniş gerçekleştirecek. Ölüm süzgecinde günahlar yıkanacak gözyaşlarıyla. Af makamında âminler yakacak elleri, bir inşirah bulma telaşıyla…

İşte yüzleşme! Ahiretle dünyayı birbirine bağlayan köprünün tam ortası olan mezarlıklar bu yüzleşmenin adresi. Ve mezar sessizliği senin dünya rüyasının sesiyle dolu... Tüm mezarlıklar senin yaşantına ayna... Bir gün mezar taşı dikilecek başına, topraklar üstüne üstüne bir karın şişkinliğince. Peki, hangi tarih yazacak mezar taşı başında? Bir ay sonrasının, bir sene sonrasının, ya da yarının, ya da bugünün, ya da? Allah bilir, ne garantiye alınmış bir zaman ne sayısını bildiğimiz nefes var. Ama insanın uğrak yeri, dünya sonu, son çıkış kapısı olan yer; mezar...

Gideceğimiz yer neden ziyaretlerden yoksun? Kendi evinde bile misafir olan insan, neden yabancıdır bedeninin asıl sahibi olacağı mezarlara? Misafirliklere, gezmelere, eğlence yerlerine gidilen ve tat alınan o kısa zaman dilimi neden tercih edilir hep mezarlıklara? Çünkü bu büyük yüzleşme, acı tecrübe, faniliği hatırlayış ve hatıra geliş...

Peki ya gençler? Mezarlıklar ile gençlik; siyah ve beyaz gibi ve iki zıt kavram gibi görünse de şuan yaşadığımız hayatta her ikisini de barındırmak zorundayız. Tıpkı gri gibi iki zıt rengin birbirine karışmış hali misali en çok gençlikte ziyaret edilmelidir mezarlıklar. Çünkü hakkıyla tefekkür edildiği taktirde günahları azaltacak, kötülükleri frenleyecek, yanlışlara dur diyecek ve nefsi vesveseleri stop ettirecek tek gerçek ölümdür. Ölümü hatırlayış da mezarlığın kapısını açmakla olur ancak…

Ne yazık ki yakınlarda, iki sokak üstünde diye gösterebileceğimiz mezarlık adresleri yok. Ve haftada bir yahut ayda bir ziyaret etme gibi bir aşinalık da yok. Sadece...
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir