• DOLAR 32.382
  • EURO 35.036
  • ALTIN 2326.3
  • ...
Ceza Hukuku Açısından Soma Katliamı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Şükrü Gündüz / Doğruhaber

Soma’da yaşanan acı olaydan sonra ortaya çıkan ihmaller zinciri ile hukuki süreç devam ederken mecliste maden ocakları ile ilgili görüşmeler yapılıyor. Ölümcül kazaların önüne geçmek için yeni kanunlar çıkacak. Soma’da yaşanan olayın hukuki ve ceza yönünü gazetemize değerlendiren hukukçu Murat Sadak, “Katliamın faturasını salt birilerine yıkıp ve bunları günah keçisi ilan ettiğimizde ne sorunu çözmüş oluruz ne de bir sonraki maden kazalarını önlemiş oluruz” dedi.

İŞÇİ ÖLÜMLERİ GÜNDEME GETİRİLMİYOR

Dünyada maden facialarının neredeyse sıfırlandığı bir dönemde Türkiye’de bir facianın yaşandığını belirten Sadak, Türkiye’de iş sektöründe işçi ölümlerini ciddi boyutlara ulaştığını ancak ölümlerin Soma’da olduğu gibi toplu olmamasından dolayı bunların gündeme gelmediğine dikkat çekti.

Sadak, “İşçi ölümlerin ulaştığı rakamlar dehşet verici bir boyuta ulaşmasına rağmen kamuoyuna ve medyaya toplu ölümler olduğu takdirde yansımaktadır. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre bu yılın ilk dört ayında en az 396, Nisan ayında ise en az 115 işçi yaşamını yitirmiştir. En fazla ölüm ise 108 işçi ile inşaat sektörü olmuştur. İnşaat sektöründe toplu ölümler olmadığından pek çok ülkenin gündemine gelmemektedir. Yine işçilerin istihdam edildiği bir diğer sektör olan tersanelerde geçen yıl işçi ölümleri 150’yi geçmiştir” diye konuştu.

MADENLERİMİZDE TAM BİR KATLİAM YAŞANIYOR

Sadak, madencilik sektöründe başka ülkelerde ölümcül kazaların çok az olduğunu ifade ederek şöyle konuştu: “Ülkemizde sadece son yıllara bakılırsa 2010 yılında Zonguldak’ta 30 işçi, 2009 yılında Bursa’da 19 işçi, 2010 Balıkesir’de 13 işçi yaşamını yitirmiş ve son olarak Soma’da kelimenin tam anlamıyla bir katliam yaşanmıştır.”

Soma katliamının hukuki, cezai, idari ve tazminat boyutuyla ele almakla beraber aynı zamanda cezai açıdan, fail, nedensellik bağı ve cezai sorumluluk açısından da değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Sadak, “Öncelikle hukuksal anlamda olmasa da siyasal anlamda bu katliamda salt kâr marjına endeksli sistemin kendisi birinci dereceden sorumludur. İnsan hayatının bu kadar değersiz görülmesinin sorumlusu işverenden ziyade ekonomik sistem, diğer bir ifadeyle devletin kendisidir. Nitekim ceza hukukunun temel felsefesi suçluyu cezalandırmaktan ziyade suçun oluşmasını önlemektir” dedi.

BİRİLERİ SUÇLU İLAN EDİLİP KATLİAMIN ÜSTÜ ÖRTÜLMEMELİDİR

“Katliamın faturasını salt birilerine yıkıp ve bunları günah keçisi ilan ettiğimizde ne sorunu çözmüş oluruz ne de bir sonraki maden kazalarını önlemiş oluruz” Sadak, “Maalesef bizde her zaman birileri –nasıl ki 1999 yılındaki 20.000 civarındaki insanımızın ölmesiyle günah keçisi Veli Göçer isimli müteahhit kamuoyunda ilan edilip ekonomik sistem sorunu örtbas edilmiştir- sorumlu ilan edilip sistem aklanmaya çalışılmaktadır.

Ülkemizdeki maden kazalarıyla diğer ülkelerdeki maden kazaları ve kazalardaki ölüm oranları istatistiklerine bakıldığında bunun sistem sorunu olduğunu apaçık görebiliriz. Bunun için öncelikle ülkemizde iş ve işçi güvenliği sorunun ele alınması ve sil baştan yeniden yapılandırılması gerekmektedir” şeklinde konuştu.

DEVLET DENETİM GÖREVİNİ YERİNE GETİRMEDİ

Devletin Soma’da yaşanan faciadan denetim görevini tam olarak yerine getirmemesinden dolayı sorumlu olduğunu belirten Sadak, “Anayasada Türkiye’nin sosyal devlet olduğu ve sosyal devlet olma gereği bireylere bir takım temel haklar verilmiştir. Başta yaşam hakkı olmak üzere temel hakları yaşatacak koşulların oluşturulmadığı, hukuki deyişle ‘olumlu edim yükümlülüğü’nün yerine getirilmediği için devlet birinci derecen sorumluların başında yer almaktadır. Devlet Soma’da denetim görevini yerine getirmemiş. Bu hizmet kusuru olduğu için tazminat boyutuyla devlet, denetimi gereği gibi yapmayan devlet görevlileri ise cezai anlamda bu ölümlerden sorumludurlar” dedi.

DENETİMLER KÂĞIT ÜZERİNDE KALIYOR

Türkiye’de denetimlerin kâğıt üstünde kaldığını belirten Sadak, “Soma katliamına baktığımızda yasal mevzuat açısından bir takım eksiklikler olduğu görülmektedir. Ancak bundan daha önemlisi Bakanlık tarafından yapılan kâğıt üstü denetlemelerdir. Türkiye’de birçok kurumda olduğu gibi madencilik sektöründe de denetlemeler kâğıt üzerinde ya da kabataslak şekilde yapılmaktadır.

Örneğin Soma’da iki ay önce Bakanlık tarafından yapılan denetlemede hiçbir sorunun ve eksikliğin olmadığı tespitine yer verilmiş olmasına karşın Soma faciasından sonra yapılan incelemede ise –basına yansıdığı kadarıyla- bir ihmaller zincirinden bahsedilmektedir. Bundan dolayı katliamın cezai anlamda sorumluları faili denetleme görevlerini gereği gibi yapmayan denetçiler ve müfettişlerdedir. Maalesef bu hususta savcılığın yapmış olduğu hiç bir soruşturma yok” diye konuştu.

YARGILAMALAR SONUÇ VERMİYOR

Bu tür ölümcül kazalardan sonra soruşturmaların genelde gerçek anlamda faili tespit edip yargılamaktan ziyade kamuoyu vicdanını teskin etmeye yönelik yapıldığına dikkat çeken Sadak, “İşin sevk ve yönetiminin mutlak anlamda işverende olduğu bir sistemde işveren işçi sağlığı-iş güvenliği ile ilgili yasanın öngördüğü önlemleri almakla sorumludur. Salt mağdurların acısını hafifletmek ve kamuoyunda oluşan haklı tepkiyi dindirmek amaçlı tutuklamaların olmaması gerekir. Bunun için gerçekten sorumluların iyi tespit edilmesi ona göre tutuklama kararlarının verilmesi gerekir. Ayrıca yargılama sürecinin şeffaflık içerisinde ve makul bir süre içinde yapılması gerekir. Maalesef Soma’dan önce en son Zonguldak’ta gerçekleşen maden faciasında aradan 4 yıl geçmesine rağmen yargılama hala devam ediyor. Yargının görevini yerine getirmediği gibi sorunun çözümü ve tespitinde şeffaf ve adilane davranılmadığını göstermektedir” şeklinde konuştu.

SORUMLULAR ‘KASTEN ÖLDÜRME’ SUÇUNDAN YARGILANMALI

“Kısa bir süre içinde bu kadar ölüm olayının yaşandığı maden sektöründe ölümlerin önünün alınmaması, büyük bir ihmalin ötesinde bir sorumluluğun olduğunu gösteriyor” diyen Sadak, “Kömür madenlerinde meydana gelen bu ölüm olayları TCK’nun 83. maddesinde belirtilen “Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi” suçunu oluşturmaktadır; bu suç ağır cezalar gerektirir, bu suç CMK’nun 100/3(a) maddesinde belirtilen haller arasında yer aldığından, failleri hakkında tutuklama kararı verilmesi gereken suçlar arasında sayılmıştır.

Ölüm olayındaki hukuksal boyut ihmal nedeniyle kasten öldürme şeklini almıştır. Soruşturma savcılığının yapmış olduğu taksirle adam öldürme değildir. Bu “örgütlü öldürme” karşısında sorumlular hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak, olayın toplumda yaşattığı infial de dikkate alınarak sorumluların tutuklu yargılamaları yasaların ön gördüğü bir husustur” diye konuştu.
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir