• DOLAR 32.382
  • EURO 35.077
  • ALTIN 2326.17
  • ...
Darbeler Karşısında İhvan
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İSTANBUL- Mısır`da darbeci katil Sisi`nin Mısır`ın kısmen özel CBS ve On TV kanallarına verdiği ortak mülakatta, "kendi döneminde Müslüman Kardeşler`in var olmayacağını, İhvan`ı kendisinin değil Mısır halkının bitireceğini" söylemesi üzerine İhvan adına yapılan açıklamada Kral Faruk`tan Mübarek`e kadar ülkenin tüm liderlerinin gittiği ve geriye İhvan`ın kaldığı vurgusu yapıldı.

Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) Rehberlik Konseyi Üyesi Eşref Abdulgaffar, yaptığı açıklamada, Sisi`nin, televizyon mülakatında kullandığı "Cumhurbaşkanlığım süresince İhvan diye bir şey olmayacak" şeklindeki sözlerine şu ifadelerle karşılık verdi:

"Mısır Kralı I. Faruk`tan devrik lider Hüsnü Mübarek`e kadar ülkenin tüm cumhurbaşkanları gitti, geriye sadece İhvan kaldı. Sisi dışlayıcı ifadeleriyle halkın İhvan`dan memnun olmadığını öne sürüyor. Hangi halktan bahsediyor. Her gün darbe karşıtı ve kendisi aleyhine gösteriler düzenleyen, adalet isteyen, fakirlikle boğuşan halktan mı, hangi halk adına konuşuyor acaba? Sisi, şunu iyi idrak etmelidir ki, bundan önce de yapılan tüm baskı ve zorbalığa rağmen kendinden önceki tüm cumhurbaşkanları gitti, geriye kalan sadece İhvan oldu. Allah`ın izniyle o da gidecek ve İhvan kalacak."

Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) Mısır`da her dönem kapatma davalarıyla mücadele ederken, mensupları da toplu tutuklamalara, uzun hapis cezalarına, işkenceye ve idamlara maruz kaldı.

Hasan el-Benna tarafından 1928`de İsmailiye kentinde kurulan Müslüman Kardeşler Cemiyeti`ne ilk kapatma girişimi, Kral Faruk döneminde, 1941`de Büyükelçilik civarındaki Kahire`nin Seyyide Zeynep Mahallesi`nde cemiyetin şubesinin açılmasından rahatsız olan İngiliz Büyükelçiliği`nden geldi. Bu talep Başbakan Hüseyin Sırrı tarafından reddedildi.

İngiliz Büyükelçiliği, 4 Şubat 1942`de ikinci kez, Müslüman Kardeşler Cemiyeti`nin kapatılmasıyla yetinmeyip bütün mal ve mülklerine de el konulmasını içeren bir dilekçeyi Başbakan Mustafa en-Nehhas`a sundu. Nehhas Paşa, İngiliz işgali altındaki bir ülkede Büyükelçiliğin talebini gözardı edemeyerek, İhvan`ın şubelerini kapatırken faaliyetlerinin genel merkez üzerinden yürütülmesini istedi.

İhvan`la ilgili üçüncü kapatma talebi, Ezher Şeyhi Muhammed Mustafa el-Meraği`den geldi. Meraği, dönemin Başbakanı Ahmed Fehmi`ye, İhvan dahil bütün dini cemiyet, heyet ve cemaatlerin kapatılmasını öngören bir dilekçe sundu. Söz konusu heyetlerin "kendilerinde fetva verme hakkı gördüklerini, bu yüzden kapatılmalarının gerektiğini" savunan Meraği`nin ömrü, dilekçesini takip ederek sonuç almaya yetmedi. Kısa bir süre sonra Meraği vefat edince, dilekçesi de gündemden düştü.

Dördüncü kapatılma girişimi Arap Birliği`ndeki Yemen temsilcisi Ali el-Müeyyed tarafından, İhvan`ın "Yemen olaylarındaki siyasi rolüne tepki olarak gündeme" getirilmişti. Ancak Arap Birliği bu önerinin görüşülmesini reddetmişti.

İhvan kapatılıyor

Bunca kapatılma girişimi, yasal bir mesnet bulunamaması nedeniyle sonuçsuz kalan Müslüman Kardeşler Cemiyeti, Mahmud Fehmi en-Nukraşi hükümeti döneminde uzun bir yasal sürecin işletilmesinden sonra, 8 Aralık 1948`de "kuruluş amacının dışına çıkma" iddiasıyla ilk kez kapatıldı. Sözkonusu kapatma, "1923 tarih ve 15 sayılı olağanüstü hal yasası"na dayanıyordu ve "askeri emir" niteliği taşıyordu.

Ancak adı geçen yasa, "kuruluş amacının dışına çıkan derneklerin kapatılmasını değil, kanun gücüyle amaç dışı faaliyet ve toplantılarının engellenmesini" öngörüyordu.

İhvan`ın kurucusu El-Benna, bu dönemde dünya kamuoyunu, İhvan`a reva görülen muamele konusunda bilgilendirmek amacıyla bir mektup kaleme aldı. El-Benna, kapatma davasının siyasi ve hukuki mesnetten yoksun, rakiplerinin ise bütün propaganda imkanlarına sahip olduğunu vurguluyordu.

Dönemin yerli ve yabancı basını genellikle İhvan`ı kapatma kararını destekleyen bir tutum takındı. Vefd Partisi`nin yayın organı Havadis dergisi, "Demokrasi düşmanlarına hürriyet yok!" başlığını kullanırken haberin devamında da "Avrupa`nın faşizm belasından kurtuluşu gibi biz de İhvan belasından kurtulduk. Mısır halkı bu günü demokrasi bayramı olarak kutlamalıdır" ifadelerini kullandı. El-Ahram, Ez-Zaman, El-Mısri ve El-Mukattam gazeteleri ise o dönemde kapatma haberini yorumsuz verdi.

"İhvan`ın, Kralı tahttan indirme komplosu kurduğunu" iddia eden Chicago Daily Tribune ise konuyla ilgili haberinde şu ifadeleri kullandı:

"Müslüman Kardeşler Cemaati, kendisini devirerek yönetime el koyma planları yaptığını öğrenen kralın şahsi emriyle kapatıldı."

İhvan adına kararın iptali istemiyle biri Hasan el-Benna, diğeri yönetim kurulu üyeleri tarafından 2 ayrı dava açıldı. Hükümet avukatları, her iki davanın da reddini talep etti.

İhvan`ın desteğiyle 1950 yılında seçimleri kazanarak hükümeti kuran miliyetçi Vefd Partisi, bir yandan tutuklu İhvan mensuplarını salıverirken, öte yandan cemaatin "bir hayır cemiyeti" şeklinde yeniden organize olarak siyasetin dışında tutulmasına çalıştı ve Müslüman Kardeşler Cemiyeti`nin yeniden açılmaması için olağanüstü hal yasasının süresini uzattı. İçişleri Bakanı Fuad Siraceddin de İhvan`ın genel merkezini "haraç-mezat satarak" karakol binası yapma girişiminde bulundu.

Bu dönemde hukuki süreçler, İhvan`ın lehine işledi. Çeşitli mahkemeler İhvan`ın 1923 Anayasası`na göre kurularak tüzel kişilik kazanmış bir cemiyet olduğunu, "kazanılmış hak ilkesi gereği, yeni yasalara göre farklı bir statüyü kabul etmesinin istenemeyeceğini" hükme bağladı. Vefd hükümeti ise 1951 yılında yeni bir dernekler yasası hazırlayarak, İhvan`ın bu yasa uyarınca hayır derneği olması yaklaşımını benimsemişti.

Mısır İdare Mahkemesi de "İçişleri Bakanlığı tarafından açık artırma usulüyle satışa çıkarılan İhvan genel merkezinin satış işlemlerinin durdurulmasına ve 1951 Nisan ayında olağanüstü halin kalkmış olmasını nazara alarak, İhvan`ın faaliyetlerine yeniden devam etme hakkını elde etmesine" karar verdi. Temyiz sürecinin sonunda İhvan yeniden yasal statüye kavuştu.

Bu arada Müslüman Kardeşler`in kurucusu Hasan el-Benna, uğradığı suikast sonucunda 12 Şubat 1949`da hayatını kaybetmişti.

Mısır mahkemesi, 17 Mart 1951`de İhvan`ın kapatılmasını öngören "1948 tarih ve 63 sayılı kararın ve askeri emrin iptali"ne karar verdi. Mahkeme kararıyla eş zamanlı olarak Başbakan Nehhas Paşa, Mısır üzerinde İngiliz nüfuzunu kurumsallaştıran "1936 Savunma İşbirliği Anlaşması"nı ilga ettiğini açıklayınca Süveyş Kanalı`nda İngiltere ve Mısır arasında çatışmalar başladı. İngiliz birliklerinin 26 Ocak 1952`de İsmailiye`ye saldırmasıyla başlayan "Kanal Savaşı" sırasında İhvan da aktif olarak vatan savunmasında yer aldı. Sürecin sonunda 23 Temmuz`da "Hür Subaylar Yönetime" el koydu.

"Hür Subaylar" döneminde İhvan`ın kapatılması

"Hür Subaylar"ın iktidara gelmesiyle General Muhammed Necib başa geçtiyse de yaşanan ihtilaflar sonucu kısa süre sonra Cemal Abdunnasır yönetimi devralacaktı. "Hür Subaylar" önce 16 Ocak 1953`te siyasi partileri kapattı. Bundan bir yıl sonra İhvan ve Hür Subaylar yanlısı öğrenciler arasında çıkan olaylar gerekçe gösterilerek, 15 Ocak 1954`te İhvan`ın kapatıldığı açıklandı.

Kapatma kararıyla birlikte 450 İhvan mensubu gözaltına alınırken, aralıksız 2 ay devam eden gözaltılarla Mısır hapishaneleri doldu. Bu dönemde hapishanede bulunan İhvan mensupları, kaleme aldıkları hatıralarında şiddetli işkence gördüklerini dile getirmişti.

Mart ayında yaklaşık 500 İhvan mensubunun serbest bırakılmasının akabinde, "Darbenin kudretli komutanı" Cemal Abdunnasır, İhvan Rehberlik Konseyi Başkanı Hasan el-Hudeybi`yi ziyaret etti. Yeniden faaliyetlerine başlayan İhvan, Abdunnasır`ın 26 Ekim`de İskenderiye`de yaptığı bir konuşma sırasında silah sesleri duyulması ve bu olayda İhvan`ın Abdunnasır`a suikast düzenlediği iddiasıyla İhvan hakkında nihai kapatma kararı verildi ve aralarında anayasa hukukçusu Abdulkadir Avde`nin de bulunduğu 5 kişi idam edildi.

"Hür Subaylar Darbesi"nin ardındaki güçlü isim olarak bilinen Abdunnasır, 1954`ün sonunda perde önüne çıkarak, yönetimi devralmış, 1956`da da tek aday olarak katıldığı seçimlerde yüzde 99,95 oy oranıyla cumhurbaşkanı seçilmişti. Abdunnasır döneminde İhvan baskı altında tutuldu, birçok mensubu hapiste tutulurken önemli entelektüel liderlerinden Seyyid Kutub 1966 yılında idam edildi.

İhvan yeniden açılıyor

Abdunnasır`ın 1968`de "6 Gün Savaşları"nda İsrail`e yenilmesi ve 1970`te ölümünden sonra cumhurbaşkanlığı görevine gelen Enver Sedat, 1977`de siyasi partilerin ve derneklerin kurulmasına imkan tanıyan bir yasayı onayladı.

Hapishaneden çıkan İhvan Rehberlik Konseyi Başkanı Ömer et-Tilmisani, Abdunnasır dönemindeki kapatma kararının iptali için dava açtı. Yaklaşık 15 yıl süren dava 6 Şubat 1992`de red kararıyla sonuçlandı. Red gerekçesi ise "1956 Anayasası"nda yer alan "devrim komuta konseyinin kararlarının dokunulmazlığı" ilkesiydi, ancak İhvan avukatlarının talep etmesine rağmen mahkemeye kapatma kararına ilişkin yazılı bir belge sunulamadı. Söz konusu "devrim"den kasıt, 23 Temmuz 1952`deki Hür Subaylar hareketiydi.

O tarihten itibaren faaliyetlerine devam eden İhvan`ın yasal statüsü tartışmalı kaldı.

"25 Ocak Devrimi" ve sonrasındaki askeri darbe dönemleri

Mısır`da Hüsnü Mübarek`in yönetimden uzaklaşmasına yol açan 25 Ocak 2011 halk ayaklanmasından sonra başlayan süreçte İhvan`ın siyasi kanadı Hürriyet ve Adalet Partisi (HAP) seçimlerden birinci parti olarak çıktı. 2012 Haziran`ında yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminin galibi de İhvan`ın adayı Muhammed Mursi oldu.

Bu dönemde kapatma davası yeniden gündeme gelince İhvan, dava sürecinde iki aşamalı bir strateji izledi. Öncelikle "Zaten yasal bir kuruluş olduğu" iddiasını muhafaza eden İhvan, yeni dernekler yasası uyarınca sivil toplum örgütü olma önerilerine uzak durdu. Hukuki sürecin kapatma yönünde ilerlemesi üzerine ise bu yılın Mart ayında "Müslüman Kardeşler Derneği" kuruldu.

Mısır`da 3 Temmuz 2013`te gerçekleşen askeri darbeyle Mursi`nin görevinden uzaklaştırılması sonrasında açılan ve 23 Eylül 2013`te sonuçlanan davada, "İhvan`ın ve ilgili tüm oluşumların faaliyetlerinin yasaklanması, Müslüman Kardeşler Derneği`nin kapatılması ile derneğe ait taşınır ve taşınmaz mal varlığına el konulması" kararı verilmişti.

Cumhurbaşkanı adayı Abdulfettah es-Sisi 5 Mayıs Pazartesi akşamı yayınlanan televizyon mülakatında "İhvan yöneticilerinden birinin durum değerlendirmesi için kendisiyle yaptığı görüşmede, Suriye, Afganistan ve Libya`dan savaşçılar gelerek Mısırlılara ve orduya karşı savaşacaklarını söylediğini" iddia etmiş, muhabirin "Hayrat eş-Şatır`ı mı kastediyorsunuz?" sorusunu ise "Yani..." diye cevaplamıştı.

İhvan Rehberlik Konseyi Başkan Yardımcısı Hayrat eş-Şatır`ın kızı Ayşe de Sisi`nin "ülke dışından gelen savaşçıların orduya ve halka karşı mücadele edeceği" yönündeki açıklamayı babasına nispet etmesine ilişkin "Babam şu an tutuklu. Sözü edilen görüşmenin ayrıntılarını bilmiyorum. Dolayısıyla bahsi geçen konuşmayı doğrulamam ya da yalanlamam mümkün değil" diye konuştu.

Kamuoyunda "Hamas ve Hizbullah`la işbirliği ve casusluk" olarak nitelendirilen davada yargılanan babası ve diğer İhvan yetkilileri ile şiddetin irtibatlandırılmasına tepki gösteren Ayşe eş-Şatır, "Babam vatana hizmet için yaşadı. Bizi de vatan sevgisi ve vatana hizmet duygusuyla büyüttü. Maruz kaldığı haksızlıklara sabretti. İhvan yönetime geldiğinde ise kendisine zulmedenlerden bile intikam almadı" açıklamasında bulundu.

Mısır`da 26-27 Mayıs`ta düzenlenmesi planlanan cumhurbaşkanlığı seçiminde, Hamdin Sabbahi ile eski Savunma Bakanı Abdulfettah es-Sisi yarışacak.  

AA

Bu haberler de ilginizi çekebilir