• DOLAR 32.515
  • EURO 34.978
  • ALTIN 2433.38
  • ...
Mücadele Müslüman Kadının İsmidir
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

“Gerçekten Allah, kocası hakkında Seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü işitti. Allah ikiniz arasında geçen konuşmaları işitiyordu. Kuşkusuz Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (Mücadele Suresi: 1)

Ayet-i kerimenin nüzul sebebiyle ilgili şu rivayet varid olmuştur: Hz. Aişe (r.anha) dedi ki: “Her şeyi işiten (Allah) yücedir. Havle bintü Sa’lebe’nin söylediklerine kulak veriyordum, ancak söylediklerinin bir kısmını işitemiyordum. O, eşini Hz. Resulullah(aleyhi`s-salatu ve`s-selam)a şikâyet ediyordu. Şöyle diyordu; “Ey Allah’ın Resulü! (Eşim) gençliğimi tüketti, ona çocuk doğurdum, ancak yaşım ilerledi ve artık çocuk doğurmaz oldum. O da bana zihar(1) yaptı. Allah’ım! (Durumumu) Sana şikâyet ediyorum.”

(Kadın) bu durumu Hz. Resulullah (aleyhi`s-salatu ve`s-selam)a soruyordu. Hz. Resulullah (aleyhi`s-salatu ve`s-selam); “Sen ona haramsın!” buyurdu. Kadın ise ısrarla (çözüm bulması konusunda ) durumunu soruyordu. Hz. Resulullah (aleyhi`s-salatu ve`s-selam) da aynı şekilde cevap veriyordu. Kadın; “Ey Allah’ın Resulü! Allah, cahiliye adetlerini geçersiz saydı.” Diyordu. Hz. Resulullah (aleyhi`s-salatu ve`s-selam) ise: “Bu konuda Bana bir şey vahiy olmadı.” buyurdu. Kadın; “Artık ben şikâyetimi Allah’a yapıyorum, Onun Resulüne değil.” diyordu. Kadın henüz ayrılmamıştı ki bu ayet-i celile nazil oldu.”(Kurtubi)

Hilafeti döneminde Hz. Ömer (radiyallahu anh) beraberinde bazı insanlar olduğu halde Havle binti Sa’lebe(r.anha)’ye uğrar. Merkebinin üzerinde olduğu halde uzun süre onun yanında bekledi. Kadın ona öğütte bulunuyordu; şöyle diyordu: “Ey Ömer! İlk başlarda sana “Umeyr” diye seslenilirdi. Sonra sana “Ömer” denildi. Daha sonra da sana “Emirü’l-Müminin” diye hitap edildi. Allah’tan kork ey Ömer! Her kim ölüme inanırsa, mutlaka kaybetmekten korkar. Kim de hesaba inanırsa azaptan korkar.”

Hz. Ömer (radiyallahu anh), onu bekliyor ve söylediklerini can kulağıyla dinliyordu. Kendisine denildi ki: “Ey Müminlerin Emiri! Sen bu acuze/ihtiyar kadın için mi bu kadar bekliyorsun?” Hz. Ömer (radiyallahu anh) dedi ki: “Allah’a kasem ederim ki, eğer bu kadın sabahtan akşama kadar beni burada tutsa, -farz namazlarımı kılmanın dışında- onun yanından ayrılmam. Bu ihtiyar kadının kim olduğunu biliyor musunuz? Bu, Havle binti Sa’lebe’dir. Yedi gök semanın üstünde Allah (cc) onun sözünü dinledi. Sözünü Allah (cc)’ın dinlediği bir kadını Ömer mi dinlemesin?” (Kurtubi)

İslam dininin bahşettiği izzetle ve değerle insanların nasıl yüceler yücesine çıktığını görmek isteyen bu ayet üzerinde iyi düşünmeli ve meseleyi idrak etmeye çalışmalıdır. Mekke toplumunun bağrından çıkan bu din, bir kadına bu kadar değer veriyor ve onun müşkülatına bizzat Cenab-ı Mevla çözüm sunuyor. O Mekke toplumu ki, kadını bir utanç vesilesi olarak görüyor ve onun için de onu diri diri toprağa gömüyorlardı.

Kocasının haksızlığına maruz kalmış bir Müslüman kadının mücadelesinden ve şikâyetinden söz etmektedir bu ayet-i celile. Haksızlığa boyun eğmiyor. Sorununun çözümünü doğru yerde arıyor. Direk Allah (cc)’ın Resulüne götürüyor. Ancak orada da bir çözüm bulamıyor, zira maruz kaldığı sıkıntı konusunda vahiy bir çözüm getirmemişti. Fakat o, mücadelede kararlı idi. Allah (cc)’ın Resulünden alamadığı cevabı onun azmini kırmamıştı. Zira çare tükenmemişti. Hz. Resulullah (aleyhi`s-salatu ve`s-selam)’ın ve bütün mevcudatın Rabbine ve sahibine o yüzünü çevirmiş ve müşkülatını Ona arz ediyordu. İşte imanın verdiği güç, takvanın verdiği feraset budur. Medeni cesaret işte buna derler. Haklı olduğuna kesin inandığı bir konuda ısrarcı olmayı, o dininden öğrenmişti. Öyle ki, Arş’ın Rabbi’nin kapısını çalmayı ve durumunu Ona arz etmenin yoluna düşmüştü. Çünkü o haklı idi. Hakkının, Rabbi tarafından geri çevrilmeyeceğine kesin inanmıştı.
Havle (r.anha)’nin diğer önemli bir özelliği de karşımıza çıkmaktadır ki, o da şudur: “Ey Allah’ın Resulü! Bunlar cahili adetlerdir, oysa İslam cahili adetleri geçersiz saymıştır.” Ne büyük feraset…

Zihar bir cahili adetti, peki Müslümanların arasında bu cahili âdetin işi nedir? Evet, bunu sorguluyordu. Hz. Resulullah (aleyhi`s-salatu ve`s-selam)’ın yapacağı bir şey yoktu. O zaman sanki lisan-ı haliyle şöyle diyordu: “Ey Allah’ın Resulü! Eğer Sen sorunumu çözemiyorsan yolumdan çekil, meselemi asıl sahibine yönelteyim.” Ve gerçekten asıl sahibinden sorunun çözümünü de aldı. Onun ismi “Mücadele” olarak Kur`an’a nakşoldu, hatta Sure-i celile de “Mücadele suresi” olarak isimlendi.

Müslüman kadın denilince, ilk akla gelmesi gereken şey, onun sarsılmaz azmi, çelik yüreği ve mücadeledeki ısrarıdır. Müslüman kadın hak ehlidir. Hakta sebat eder, cahili ve batıl adetlere asla tenezzül etmez. Batılı ve batılın adetlerini ayaklarının altına alır. Bu konuda vakurdur, asla teslim olmaz. Zorluklar ve sıkıntılar karşısında asla aciz düşmez. Zira o dersini, evet mücadele dersini Havle (r.anha)’den almıştır. Tek başına da kalsa haktan taviz vermez. Zira o yalnız olmadığını ve Rabbinin kendisiyle beraber olduğunu bilir ve buna yakinen inanır.

İsmi “Mücadele” olan Müslüman kadın, Hz. Hatice(r.anha)’den imanın dersini almıştır. İmanı ve imanının değerleri uğruna bütün servetini feda etmekten tereddüt etmez. Hz. Resulullah (aleyhi`s-salatu ve`s-selam)’a en büyük desteği onun verdiğini bilir. Sümeyye(r.anha)’den imani kararlılığı, batılın yüzüne tükürmeyi ve davası uğruna şehid olmayı öğrenmiştir. Ümmü Seleme(r.anha)’den hicret dersini almıştır. Evet, gerekirse tek başına, bebeğini kucağına alarak hicret yoluna düşmeyi ondan öğrenmiştir. En yiğit kahramanların dahi terk ettiği, insanların canlarının derdine düştüğü bir anda, Uhud’da bedenini Hz. Resulullah (aleyhi`s-salatu ve`s-selam)’a siper etmeyi ve eline aldığı kılıçla Resulünü korumayı Nesibe(r.anha)’den öğrenmiştir. Fakihlik dersini Aişe annemizden almıştır.

Mücadele ile müsemma olmuş yiğit kadınlar, anlaşılıyor ki derslerini iyi çalışmışlar. Onlar da selefleri gibi hakka sarılmış ve batılın tüm pisliklerini ayaklarının altına almışlar. Vahye/Kur`an’a tutunmuşlar. Resullerinin sünnetinde ısrar etmektedirler. Allah (cc)’ın metin ipine sarılmışlar. İmanla, ihlâsla, takvayla, sabırla ve azimle mücadele yolunda ilerlemektedirler.
Kimisi bir şehidin eşi olarak mücadele yolunda sabırla ilerlemekte; kimi bir zindan erinin eşi veya muhacir bir yiğidin refikası olarak mücadele yolunda sebatla yürümektedir. Kimisi de bir muallim veya müteallim olarak mücadeleye sarılmaktadır. Toplumun içine dalmış ilahi mesajı hemcinslerine ulaştırmak, münkeratın kökünü kazmak, insanların İslam’la kurtulmalarını sağlamak için gece gündüz demeden mücadele eden nice yiğit ve kahraman Müslüman kadınlar. Başta dedik ya, senin adın mücadeledir. Sen Mücadele suresine damganı vurdun. Sana yakışanı da zaten budur.
İsmi mücadele olan bacılarımızın, dünyanın basitliklerine, süsüne, püsüne ve değersizliklerine aldırmamaları lazımdır. İsrafın her türlüsünden uzak durmaları gerekir. Özellikle zamanları ve imkânları konusunda sıkı disiplinli ve programlı olmaları lazımdır. Eşleri olan kardeşlerimizin de bu konuda kendilerine her türlü desteği vermeleri ve yardımlaşmaları gerekir. Dünya hayatında zahidliği tercih etmeleri kendi hayırlarınadır. Bu kadar önemli potansiyele sahip olan bu yiğit bacıların, bu potansiyeli mutfağa vs. mahkûm etmemeleri imani bir sorumluluktur.

Toplumun ifsadında en büyük rolü bed/kötü kadınlar üstlenmişlerdir. Allah (cc)’ın izniyle ıslahında da en büyük rolü mücadele ehli Müslüman kadınlar üstleneceklerdir.

Mücadele süresinin ilk ayeti Müslüman kadınlara “mücadele” ismini verdi, son ayet ise büyük ilahi bir müjdeyi vermektedir: “Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kavim bulamazsın ki, Allah’a ve Resulüne karşı düşmanlık yapanlarla dostluk etmiş olsunlar. Onlar, babaları, oğulları, kardeşleri yahut yakınları olsalar bile! İşte onlar, (Allah’ın) kalplerine iman yazdığı ve kendilerini katından bir ruh ile desteklediği kimselerdir. Onları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır. Onlar, orada ebedi olarak kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş onlar da ondan hoşnud olmuşlardır. İşte onlar Hizbullah/Allah’ın fırkasıdırlar. Dikkat edin! Muhakkak kurtuluşa erecek olanlar sadece Hizbullah/Allah’ın partisi olanlardır.” (Mücadele suresi; 22)

1- Zihar: “Bir adamın eşine: “Sen benim için annemin sırtı gibisin” demesidir. Cahiliye döneminde zihar, talaktan sayılırdı.”
 

Faruk Hamza / İnzar Dergisi / Eylül 2011

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir