• DOLAR 32.51
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...
Üç Dilde Mevlidlere Yansıyan Muhammedi Sevda
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
İbrahim Dağılma / İnzar Dergisi:
 
Varlık âlemini hikmet nakışlarıyla nazarlara sunan, varlığı sanatlıca halk eden Allah(c.c)’a hamd, “Ümmet” oluşun bilinç ve razılığıyla selam, salâtın muhatabı olan Hz. Muhammed (s.a.v)‘e salât, Selam, Allah’a kul olan ve Resul’e aşkla gönül veren sevgi erleri müminlere olsun!

Hayatları etrafında en çok konuşulanlar toplumlara dini, ahlaki, ilmi, siyasi, sosyal ve sanatsal açıdan yön vermiş veya katkı sağlamış kişilerdir. Bunlardan dini bir kimlik ile ilahi vahiy desteğiyle öne çıkan peygamberlerden bahis ise daha çok olmuştur.

Peygamberlik zincirinin son halkası ve vahiy silsilesinin hatemi olan Hazret-i Muhammed aleyhisselam`dan bahis açıldığı kadar da hiç kimseden bahis açılmamıştır. Aslında bu insanlık tarihi düşünüldüğü ve bu tarihin içinde Muhammed aleyhisselam`ın kıymeti bilindiği zaman bu bahsin çok doğal, gerekli olduğu görülür; hatta ondan bahis açmadan yapılan bir konuşmanın, yazılan bir yazının değer açısından da hiçbir kıymeti harbiyesi olmaz. Bu bilinç ve aşkla ki şair şunu demekten kendini alamamıştır:

"Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl
Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl"

Yine “Muhammed (s.a.v) ’i, sözlerimle övebilmiş değilim; aksine Muhammed (s.a.v) ’le benim sözlerim övülmüş oldu” der, müçtehit İmam Rabbani (rh. a).

Muhammed(s.a.v), Muhabbet’in “mim” inden, hüsnün “ha”sından, marifettulah’ın “mim”inden, dai’nin “dal”ından süzülüp bir sevgi nehrine dönüşümün kaynağıdır.

Cemal-i Sermedi’nin cemal aynasından yansıyan muhabbet ışıklarının sevgi demetidir.

Tüm mecazi sevgilerin, engin sevgisiyle hakikat elbisesi giydiği “En Sevgili”dir.

İmanlı gönülleri tevhidle tutuşturan aşk közüdür; teslimiyetli yüreklere düşen sevda cemresidir.
Denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa kadrini, makamını, siretini ve ahlakını ifadeden aciz kaldığı mükemmelliğin “besmelesidir” Hz. Muhammed(s.a.v).

Nice salât, selam ve övgülere sığdırılamayan “En Sevgili”, “Sevgililer Sevgilisi”, risaletinden asırlar önce şiirlere konu olmuş, şiirsel akışta bir güzellik olup Muhammedi bülbüllere hakiki aşkı yaşatmış bir gül misali…

Onu(s.a.v) övmek gayesiyle yazılmış şiirler “Naat” olarak bilinir.

İslam tarihi boyunca Müslümanlar, imkân ve güçleri nispetinde O’nu anlamak, anlatmak ve yaşamak arzusuyla çalışmış; sonuç itibariyle Muhammedi sevgiyi işleyen şiirler kaleme almışlardır. Bu şiirlerin içinde onun mübarek veladetinden bahseden mevlidler daha bir öne çıkmış.

Yüreklerden dile söz olarak dökülen mevlidler, mevlidhanların bülbülü nağmelerinden evlere; peygamber sevdalılarının heyecanıyla salonlara, stadyumlara ve nihayetinden meydanlara taşmıştır.

Bugün "Kutlu doğum" vesilesiyle Allah Resulü aleyhisselam`ı insanlara anlatma ve onun sünnetini insanlara sunma gibi güzel bir imkân doğmuşken dar bazı kalıplar içinde bu çalışmayı "bidat(!)" basitliği içinde boğmaya çalışan bir yaklaşım ne yazık ki şu hadisi ve şu ayeti görmekten acizdir. Bunlar, kutlu doğumun vesile edilerek Peygamberi Sevda`nın kitlelere sunulmasında fazlasıyla yeter delil hükmündedir:

Ebû Katâde(r.a)şöyle dedi: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem`e pazartesi günü oruç tutmanın fazileti soruldu. O da şöyle buyurdu:

"O gün, benim doğduğum, peygamber olduğum (veya bana vahiy geldiği) gündür." (Müslim, Sıyâm 197, 198)

"(Hz. İsa:)Doğduğum gün, öleceğim gün ve dirileceğim gün selam ve emniyet benim üzerimedir." (Meryem: 33)

...

Arapça bir kelime olan "Mevlid" viladet masdarından türemiş olup çoğulu Mevalid`dir. Bu sözcük Arap dilinde bir zaman ismi olarak "Herhangi birinin doğduğu zaman" ve bir mekân ismi olarak "Herhangi birinin doğduğu yer" ve ayrıca "doğma, doğum" gibi anlamlar ifade eder. Hususi olarak Hazret-i Muhammed aleyhi selamın "doğduğu zaman", "doğduğu yer" ve "doğumunu anlatan manzum eser" gibi anlamları da ihtiva eder.

"Doğma, doğum yeri, doğum zamanı" manalarına gelen mevlid, İslami edebiyatın ve mücadele coşkusunun en sevilenlerindendir.

Mevlid, Hazret-i Muhammed`in özellikle doğumu başta olmak üzere, hayatının çeşitli safhalarından ( peygamberliği, miracı, diğer mucizeleri ve vefatı) kısaca bahseden, çoğunlukla manzum olana ve mesnevi nazım şekliyle kaleme alınan eserlerin genel adıdır.

İlk yazılan mevlidler, Hicri ilk yüzyıllara kadar uzanır. Biz de bu yazımızın bu bölümünde özellikle üç dilde öne çıkan ve bu dildeki ilk/önemli mevlid olarak bilinen mevlidlere değineceğiz:

1- SÜLEYMAN ÇELEBİ’nin MEVLİDİ

Meşhur Türkçe "Mevlid"in yazarı, Bursa`da doğdu. 13. YY sonuyla 14. Yüzyılın başında yaşamıştır. İyi bir tahsilin ardından büyük bir âlim olarak, Yıldırım Bâyezîd zamanında Divan-i Hümayun imamı, sonra da Bursa`da onun inşa ve ihya ettiği caminin imamı oldu.

Resûlullah Efendimize olan muhabbeti, “Vesîlet-ün-Necât” isimli mevlidi yazmasına vesile oldu. Eserini yazmasının sebebi olarak gösterilen hâdise hakkında; “Künh-ül-Ahbâr, Güldeste, Tezkire-i Latîfî ve başka kaynaklar ”da geniş bilgi vardır:

…Bir gün imam olduğu camide, İranlı bir vaizin Bakara suresinin 285. ayet-i kerimesinin:

"Biz ALLAH’u Teâlâ’nın peygamberlerinden hiçbirinin arasını ayırt etmeyiz (hepsine inanırız). Duyduk ve itaat ettik." Tefsiriyle ilgili şunları söylediğini işitir:

"Hazret-i Muhammed ile Hazret-i İsa arasında hiçbir farklılık, üstünlük yoktur." Bu yanlış ve cahil girişimden dolayı cemaatten bir kimse dayanamayıp, ayağa kalkar ve:

"Ey cahil! Kendi kafana göre nasıl ayeti tefsir edebilirsin? Sen bu ilimde çok gerilerdesin. Hiç peygamberler (aleyhimüsselâm) arasında üstünlük fark olmaz olur mu? Elbette peygamberimiz Muhammed (aleyhisselâm), bütün peygamberlerden daha üstündür. Burada fark yoktur demek, ‘Nübüvvet ve...
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir