• DOLAR 32.571
  • EURO 34.856
  • ALTIN 2432.737
  • ...
SON DAKİKA
Neden “Peygamberin(sav) miladı” değil de “Peygamberin (sav) siyreti” ?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Abdurrahim Güneş / İnzar Dergisi
 
Normalde doğum için “milat” tabiri kullanıldığı halde Ümmet-i Muhammed, peygamberinin doğumu için özellikle bu ifadeyi kullanmaz. Bunun yerine benzer anlamı olan “siyret-i nebeviye” tabirini kullanır. Yani ümmet Peygamber (sav) için “peygamberin miladı” tabirini kullanmayı uygun görmemiştir. İyi ama neden?

Milat; vasıfsız ve doğal bir doğumu ifade eder. Bu daha çok biyolojik bir hadisedir. Milattan sonra doğan kişinin asli siyretine yani suretine uygun bir gelişme seyri izleyeceği açık ve kesin değildir. Bunun doğumundan sonra nasıl bir durumda olacağı, nasıl bir seyir izleyeceği ancak sonradan anlaşılır. Buna karşılık siyret; sahibinin bir süreç içinde kemale ermesini bir vizyon ve hedef sahibi olmasını ifade eder. Buna uygun bir tekâmül seyri izlemesini anlatır.

Milat, bir doğumdur. Sonraki seyri meçhuldür. Kemale erebileceği gibi nakıs da olabilir. Siyrette ise prematüre olma ihtimali yoktur. Buna karşılık milatta bu durum ihtimal dışı değildir. Yani bir insan doğduktan sonra da yapı olarak istenen gelişim seviyesinde olmayabilir. Ama siyret için bunun tamama ermesi beklenir.

Siyret ile seyir aynı köktendir. Bu nedenle Allah(c.c): “Yeryüzünde niye gezmiyor, seyretmiyorlar ki (efelem yesiru), akıllanmalarına sebep olacak kalpleri, işitmelerini sağlayacak kulakları olsun. Unutulmamalıdır, gözler kör olmaz; ama sinelerdeki kalpler körelir” (Hacc:46) buyurur. Ayette basiretle, ibretle yapılan yolculuk “Seyr” olarak isimlendirilmiştir. O halde mü’min, daima seyir halindedir. Hayatında durağanlığa ve atalete yer yoktur. Onun seyri kendi siretiyle (doğumuyla) başlar. Peygamberinin siyretiyle (doğumuyla) mana ve kıymet kazanır. Yine Nebinin siyeriyle (sünnet) sonsuza uzanır. Her seyir bir siyret (doğum), her siyret bir seyirdir, yolculuktur. Fakat Müminlerin dışında hiç kimse bu şansa sahip değildir. Akıllı akılsız her canlının bir miladı vardır ama siyret sadece mümine hastır…

Allah(c.c): “Musa’ya asanı bırak.” buyurdu. O’nu bırakınca yılan oluverdi. Bunun üzerine Allah(c.c): “Onu tut ve korkma. Biz onu, önceki siyretine-aslına döndüreceğiz” (Taha:19-21) buyurdu. Musa (a.s), Tur Dağına seyir ile geldiği için yeniden doğdu (Siret). Yeni bir siret-görünüm kazandı. Ondan sonra tekrar seyir-hareket kazandı. Eğer, Musa (a.s), siyreti ve seyri esas almasaydı yılana dönüşmüş olan asayı tekrar eline almaya cesaret edemezdi. Alsa bile o asa elinde tekrar ilk siretine-görünümüne dönmezdi. Firavun’a asla bir daha dönmezdi. Fakat Musa (a.s) bir seyyar meziyetiyle gider, her şeyi ibret nazarıyla seyreder. Bu nedenle yılan dahi olsa eline aldığı her şey asli siyretine geri döner.

Siyreti nebeviyi kutlamak, onu anlamaktır. Onu anlamak da siyretini yani şeklini ve şemalini kazanmaktır. İlk suretine kavuştuktan sonra insanlara da ilk suretlerini kazandırmaktır. Siyret sırrına vakıf olmayan kimse hiçbir şeyi asıl suretine çeviremez. Eğer siyreti anlarsa yılanı bile eline alsa onun elinde asaya dönüşür.

Milat esas olarak biyolojik bir hadisedir. Siyer ve siyret yerine miladı düşünen kimse kendi biyolojik yaşına takılıp kalır. Sadece yılları sayar. Ömrünü yıllardan ibaret kabul eder. Siyretini ikinci plana iter. Bu nedenle siyreti kutlamanın ve anlamanın birey ve toplum üzerinde büyük bir dönüştürme etkisi vardır.

Milat bir başına bu seyri ifade etmez. Bu nedenle Allah (c.c), “insana iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi?” (Beled:8-9) buyurur. Burada açık bir şekilde...
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir