• DOLAR 32.322
  • EURO 35.15
  • ALTIN 2292.96
  • ...
Rahmet İklimi Nisan Ayına Girerken
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Mehmet Şenlik / İnzar Dergisi
 
Bu aralar gerek rahmet yağmurlarıyla ve gerekse Peygamberimizin veladet yıl dönümü münasebetiyle rahmet ve bereket iklimi olarak nitelediğimiz Nisan ayına girerken, herkesin bir çaba ve gayret içerisine girdiğini görüyoruz. Başta biz Müslümanlar olarak baharın verdiği güzel kokuları teneffüs etmenin yanı sıra kışın verdiği yorgunluğu ve bıkkınlığı atmak için biraz da hareketli şeyler yaşamak istiyoruz.

Hele nisan ayı denilince bir heyecandır bizi sarıyor, bir takım beklentiler ve çalışmalar içine giriyoruz. Bu mevsim gelir gelmez gözlerimiz hep peygamber sevdalılarını arıyor, onların düzenleyeceği “Mevluda Muhammedi” etkinliklerinin bu sene nasıl geçeceğinin hayalleri canlanıyor ve o günleri iple çekiyor gibi dört gözle bekliyoruz.

Sanki bir susamışlık var imanlı gönüllerde, sanki susuzluktan çatlayıp Nisan yağmurlarını bekleyen topraklar misali imanlı gönüllerde Nisan etkinliklerini bekleye duruyorlar. Sevgi ve muhabbetinden bir türlü doyamadığı peygamberlerini yeniden kendilerine gönderilmişçesine ve sanki daha bugün Hira’dan inmişçesine karşılıyorlar. Onun için meydanlara koşuyor, Onu anmanın ve anlamanın coşkusunu ve heyecanını ruhlarının en derinliklerinde yaşıyorlar.

Ne var ki, birileri böylesine güzel niyetle, coşku ve ihlâs ile bu beklentilerin içine girerken bazıları da başka yönden ve başka amaçlar için çalışıyorlar. Onlar da ümmet sathında kabul görmüş olan bu etkinlikleri nasıl kesada ve akamete uğratacaklarının planlarını yapıyorlar. Yok, efendim “İslam’da peygamberi anmak diye bir şey yoktur, onun için merasimler tertiplemek bidattir vs” deyip kafa karıştırıcı ve mide bulandırıcı bir çabanın içerisine giriyorlar.

Bunu yapanların gaye ve maksatları ne olursa olsun yaptıkları kesinlikle yanlıştır ve Müslümanların yararına değildir. Sırf birileri bunu yanlış yapıyor, İslam’ın ana gaye ve hedefinden saptırarak yozlaşmaya alet ediyorlar diye bizim de bunu terk etmemiz asla doğru değildir. Bilakis bunun ümmetin uyanışı ve dirilişi için, büyük bir fırsat olduğuna inanarak her zamankinden çok daha fazla buna ihtiyaç duyulduğunu haykırıyoruz.

Şu halde bizler, ne bazılarının yaptığı gibi hurafelere inanıp onu asli mecrasından çıkaracak gibi bir yanlışa sapar, ne de bazı hurafecilerin inadına olarak Peygamberî kültürden uzaklaşma gibi bir savrulmanın derekesine düşeriz. Bilakis O Sevgililer Sevgilisi Peygamberimizi her salâvat getirmekle anmaya ve her bir sünnetini ihya etmekle anlamaya çalışacağız.

Aslında biz Müslümanlar, her gün onlar defa Peygamberimizi zaten anıyoruzdur. Her ezan-ı şerifi okuyuşumuzda: “Eşhedu enne Muhammeden Resulüllah” derken ya zikrederek ya da dinleyerek Onu anmaktayız. Yine namazımızın bir rüknü olarak her Ettehiyyatu’yu okuyuşumuzda zorunlu olarak Onu zikretmekte ve anmaktayız.
Öyle ki, peygamberimizi anmak, ibadetlerimizin olmazsa olmazlarından bir parça hükmünü almıştır. Hatta imanımızın ayrılmaz bir parçası ve İslam dairesine girmenin ana kapısı olmuştur. Bunu söylemeden yani kelime-i şahadeti getirmeden = Allah’ın varlığına ve birliğine, Muhammed aleyhisselamın O’nun kulu ve resulü olduğuna şahadet getirmeyen bir insan, İslam dairesine giremez. Bunu nakzeden de otomatikman o dairenin dışına çıkar.

Evet, bizler, peygamberimize getireceğimiz her bir salâvat-ı şerifeyle Onu anmış olacağımızdan gurur ve sürur duymaktayız. Ona getireceğimiz her salâvat-ı şerife bizim zikri zebanımızdır. Sosyal yaşantımızın her alanında Onun sünnet-i seniyesini yaşayıp hayatımızda tatbik etmek, bizim kırmızıçizgilerimiz ve yol haritamızdır.

O halde, bizim için bu kadar hayati öneme sahip olan Peygamberimizin veladetini anmak, hayatını, güzel ahlakını, sevgisini ve risalet mücadelesini anlatmak nasıl “haramdır, bidattir” denilebilir? Birileri neye dayanarak bunu söyleyebiliyor? Resulullah(s.a.v)’ı ümmetin hayatından atmak, Müslümanları Ondan gafil ve habersiz bırakmak kimin işine gelir? Bunu yapanlar acaba ne yaptıklarının farkındalar mı? Bunlara bir sormak ve uyarmak gerekmez mi? Siz neye hizmet ediyorsunuz? Siz kimin hesabına ve kimin yararına çalışıyorsunuz?

Meydanlarda her gün cahili bayramlar kutlanırken, İslam’ın ahlak, adap ve ahkâmına aykırı olarak yığınlarca merasimler tertip edilirken, bu merasimlerde yeryüzü firavunları övülüp takdis edilirken, İslam’ın mukaddes değerleriyle açıktan alay edilirken, bunların hiçbir sesi çıkmıyor. Ama Kâinatın Efendisi, âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed aleyhissalatu vesselamın veladet yıldönümü adına kaybolmuş İslami değerleri yeniden ihya etmek ve Efendimiz aleyhissalatu vesselamı layıkıyla tanımak için bir program söz konusu olunca, bir de bakıyorsun ki, sesleri yükseliyor, celale gelip bu etkinlikleri baltalamaya çalışıyorlar. Sağa sola dedikodular yaparak kafaları karıştırmaya ve Müslüman halkın saf duygularını bozmaya, bulandırmaya çalışıyorlar.

Aslında bunların hurafevi biçimde okutulan mevlit şekline bir itirazları yoktur. Onu bir zamanlar kendileri de hem de seslerini kaynata kaynata çok okumuşlar, okutmuşlar ve getirisini de yemişler. Bunların asıl maksadı şuurlu bazı Müslümanların, bunu hurafelerden sade ve düzenli bir şekilde icra ediyor olmasının çekememezliği ve...
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir