• DOLAR 32.59
  • EURO 34.847
  • ALTIN 2503.067
  • ...
İslami Harekette İhya ve Tecdit
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Zülfikar Fırat / İnzar Dergisi
 
İhya kelimesi Arapça kökenli bir kelime olup dirilmek, diriliş manalarına gelir. Ölülerin dirilmesi bu kavram ile tabir edilir. İslami ilimlerde genellikle yok olmaya başlamış, asli kimliğini yitirmiş olgular için yeniden hayat bulmaları, asli kimliklerine kavuşmaları anlamlarında ihya kavramı kullanılır.

Toplumların dejenere olduğu durumlarda yeniden aksiyoner bir hal alıp, hayatı tekrar inşa etmeleri için bu kavramdan istifade edilir ve İslami hareketlerde de toplumların yeniden İslam’a göre tanzim edilmeleri süreci bu kavram ile anlatılır. Evet, ihya yeniden diriliş ve tekrar hayat bulmaktır. İslam toplumunun yeniden vahyin ilk günlerindeki gibi semavi hükümler ile hayat bulmasının adı ihyadır. Çünkü İslam’ın evrensel ilkeleri insanlığa hayat sunan, can veren birer ab-ı hayattır. Toplumlar o hayat suyu ile ölü hallerinden yeniden dirilmeye muhtaçtır.

Tecdit ise “yenilik, yenileme, yeniliğe açık olma” anlamına gelen Arapça bir kelimedir. (İbn-i Manzur, Lisanu’l-Arab, 3:133) Tecdit daha çok dinden uzaklaşan insanı dine daha bağlı kılmak ve toplumda dini hayatı yeniden canlandırmak anlamlarında kullanılır. Din değişmeyen bir değer olduğuna göre, değişen insanların dine olan bakışı ve din anlayışlarıdır. Yine aynı kökten gelmiş kelimelerden biri olan müceddit ise insanların dine karşı olan yanlış anlayışlarını düzeltebilen İslam bilginlerine verilen isimdir. Yani dini yenileyen değil, yanlış olan din anlayışını düzeltmeye çalışan, oluşan dinden uzaklaşmaları tamir ederek insanların daha fazla dinlerine yakınlaşmalarına çaba gösteren, dini içinde bulunulan şartlar içerisinde zamanına uygun argümanlar ile izah ve beyan edebilen alimdir.

Bu tanımlamalar çerçevesinde olaya bakıldığında on beş asırlık İslam tarihi boyunca karşımıza birçok ihya ve tecdit hareketi veya bu işe kalkışan bireyler çıkacaktır. Mesela Hz. Ömer kendi zamanındaki uygulamaları ile böyle bir şahsiyettir. Kendi zamanındaki şartlar Peygamber dönemine göre farklılaşınca Hz. Ömer gerek devlet yönetimi alanında, gerekse de fıkıhta yeni ictihadlarda bulunmuş ve köklü bazı kararlar vermiştir. Mesela İslam devletinin toprakları çok genişleyip, yerinden yönetim, yani tek merkezden yönetim güçleşince Hz. Ömer eyalet sistemine geçmiştir. Her eyalet için ayrı ayrı sınırları belirlemiş, ayrı bir başkent tayin etmiş, ayrı ayrı valiler ve kadılar atamış ve onları iç işlerinde muhayyer kılmıştır. Böylece İslam topraklarını Horosan, Kufe, Basra, Filistin, Yemen, Cezire, Yukarı Mısır, Aşağı Mısır ve Bahreyn gibi toplam 12 ayrı eyalete ayırmıştır.

Hz. Ömer içki içene Peygamber döneminde uygulanan kırk celdelik hadd cezasının üstüne Hz. Ali’nin içtihadı ile kırk celde daha tazir ilave ederek toplam seksen sopa ceza uygulamıştır. Bu ceza artırımı ta’zir kabilinden olduğundan kadının yetkisinde olan bir ceza artırımı olarak mezheplere daha sonra girmiştir. Hz. Ömer içki içen sayısındaki artışı engellemek için bunu yapmıştır. Ayrıca müellefe-i kulubun belirlenen payını da uzun yıllardır bu kişilere bu payın verildiğini ve...
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir