• DOLAR 32.514
  • EURO 34.967
  • ALTIN 2436.394
  • ...
İhya’nın İhyası İle Tehafutün Tehafütü Arasında İmam Gazali
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Mehmet Emin Özmen / İnzar Dergisi
 
Nisa suresi 136. ayette iman edenlere hitapla, Allah’a, Peygamberi’ne, kitaba ve daha önce indirilmiş kitaba iman etmeleri istenmektedir. Sıraladıklarımıza zaten iman etmiş olanların, tekrar imana davet edilmeleri konumuz olan tecdide dayanak oluşturacak ayeti teşkil etmektedir. Ayrıca her asırda dini tecdid (yenileme) ve ihya (hayat kazandırma) ederek, İslam’a pratik hayatta yaşanılır hareketliliği kazandıracak bir müceddidin geleceğini beyan eden hadis, konunun ehemmiyetini ortaya koymaktadır.

Hz. Peygamber (sav)’in hicretinin üzerinden 1435 yıl geçmiş bulunmaktadır. Bunca yıldır evirilip, çevrilen insanoğlunun 1435 yıl önceki hayat tarzını muhafaza ettiğini söylemek imkân dışıdır. Ayet ve hadis esas olmak üzere tarihi süreç içerisinde dine dinamizm katacak yeni yeni yorumların ortaya çıkması elzemdir. İslam tarihinde Abbasi Halifeliği’nin hüküm sürdüğü, Selçukî devletinin askeri alanda gösterdiği başarılara rağmen, toplumdaki siyasi başarılara tezat olarak kültürel bir aşınmanın olduğunu gören İmam Gazâlî tecdid hareketinin en önemli simalarından biridir.

Kısa Biyografisi:

İslam tefekkür tarihinde en önemli kilometre taşlarından biri olan İmam Gazâlî’nin ümmet üzerindeki etkisi olumlu ve olumsuz yönleri ile hala tartışılmaktadır. Biyografisi ile düşünce yapısı arasındaki ilginç bir benzerlik olan İmam Gazâlî, 450/1058’de Horasan bölgesinin kültür merkezi sayılan Tus’ta dünyaya geldi. Fikirleri gibi nispesi üzerinde de anlaşamadığımız Gazâlî kelimesinin kaynağı hakkında iki ayrı görüş vardır: Tus’a bağlı bir kasaba olan “Gazale”den atıfla bu nispeyi aldığını düşünürsek, “Gazâlî”, babasının iplikçilik (Gazza) mesleğini icrasından dolayı aldığını farz edersek “Gazzalî” şeklinde yazılır. Müslüman âlimlerin genellikle memleketlerinin nispe olarak kullanılmasından dolayı, yazımızda biz “Gazâlî” olanını tercih edeceğiz.

Nispesinden tutun diğer yönlerine kadar, tartışmalarımızı tüm hayatına yansıttığımız İmam Gazâlî’nin babası, muhtemelen 1065 yılında vefat ettikten sonra kardeşi Ahmet ile birlikte yetim kaldı. Küçük yaşta Kur’an-ı Kerim okumakla ilmi hayatına başlayan İmam Gazâlî, Cürcan’a gidip burada beş yıl tedrisat hayatına devam etti. Dönüşünde kitapları eşkıyalar tarafından gasp edilince, eşkıyaların reisine yalvararak kitaplarını kurtarmaya çalıştı. Soyguncu reisin, kendisine alaycı bir şekilde; “Demek ki bütün ilmin bu kitaplarda, biz de bunları aldığımıza göre ilmin kaybolacak.” demesi üzerine, geri aldığı kitaplarını ezberleme kararı aldı.

Bu arada meşhur Selçuklu Veziri Nizamü’l-Mülk’ün, yine meşhur Nizamiye Medreseleri kurulmuştu. İmam Gazâlî, Nişâbur’da mezkûr medreseye kaydoldu. Hocası Cüveynî’nin vefatı üzerine Nizamü’l-Mülk, kendisini sarayına davet etti. İmamdan çok etkilenen Vezir, onu Bağdat Nizamiye Medresesi’ne Baş Müderris (Rektör) olarak atadı.

Çağdaş tartışmaları yakından izleyen İmam Gazâlî, hakikati aramaya koyuldu. En sonunda tüm hakikatlerin tasavvufta olduğuna kanaat getirdi. Bu uğurda tüm malını sattı, ailesine yetecek kadar para bıraktıktan sonra malvarlığını fakirlere dağıtıp, Şam’a gitti. Emeviyye Cami’sinde uzlet hayatına çekildi. Bazen kendisini minareye hapsedip tefekküre dalıyor ve...
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir