• DOLAR 32.371
  • EURO 34.978
  • ALTIN 2325.427
  • ...
İki ferdini kaybeden ailenin ikisi daha böbrek hastası
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

GAZİANTEP- Gaziantep’te yaşayan 10 kişilik Kurtlar ailesi, tam bir böbrek yetmezliği kabusu yaşıyor. İki ferdini bu hastalık yüzünden kaybeden ailenin iki ferdi daha aynı hastalığa yakalandı. Anne Fatma Kurtlar ve oğlu Bülent şu anda ölüme her gün biraz daha yaklaşıyor.

 

Bir oğlunu daha kaybetmek istemiyor
Kronik böbrek yetmezliği hastalığı bir ailenin daha hayatını alt üst etti. 66 yaşındaki Fatma Kurtlar ve oğlu Bülent haftanın üç günü diyalize bağlanırken, uygun böbrek bekliyor. Her geçen gün daha fazla kilo veren ve ölüme biraz daha yaklaşan anne ve oğlu, ailenin diğer fertleri de hastalığın genetik olma ihtimali nedeniyle bağışta bulunamıyor. Çaresizlik içerisinde uygun böbreği bekleyen anne Kurtlar’ın derdi ise oğlu Bülent. İki oğlunu kaybettikten sonra üçüncü evladını da hastalığa kurban vermek istemeyen annenin elinden dua etmekten başka bir şey gelmiyor.

 

Yürek dayanmaz
Evladının gözünün önünde erimesine dayanamadığını belirten anne Kurtlar, “Ben iki evladımı bu hastalığa kurban verdim. Şu anda da oğlum Bülent aynı hastalığa yakalandı. Benimle birlikte böbrek yetmezliği nedeniyle diyalize giriyor. Ben kendi derdimde değilim. Oğlum çok genç. Onun gerekli böbreği biran önce bulmasını istiyorum. Kendi ailemizden ve yakınlarımızdan vermek isteyen oldu ama hastalığın genetik olma ihtimali var diye nakil gerçekleştirilemedi. Umarım biran önce gerekli nakil yapılır ve oğlum hayata artık makinelere bağlanmadan uzun ömürlü bir şekilde yaşar” dedi.

 

2 evladı hayatını kaybetti
En büyük oğlu Şükrü Kurtlar’ın, 1990 yılında 16 yaşındayken böbrek yetmezliği nedeniyle diyalize girmeye başladığını belirten anne Fatma Kurtlar oğluna böbreğini vermek istese de tüm parametreler olumlu olmasına rağmen, oğlunun yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlığı nedeniyle nakil gerçekleştirilemediğini söyledi. Şükrü Kurtlar'ın diyaliz tedavisi sürerken kendisinin de  2002'de kronik böbrek rahatsızlığı hastalığına yakalandığını belirten Kurtlar, “Aynı rahatsızlığa 2006'da 15 yaşındayken diğer oğlum Hüseyin yakalandı. Oğullarımla birlikte bir yıl beraber diyalize girdik. Hüseyin 2007 yılında 16 yaşındayken hayatını kaybetti. 2010 yılında oğlum Bülent de, 17 yaşındayken aynı hastalığa yakalandı. Bu kez büyük oğlum Şükrü 2011 yılında 37 yaşındayken yaşama veda etti. Bülent’in de ölmesini istemiyorum” şeklinde konuştu.

 

Babanın yükü de ağır
Oğlunun rahatsızlığı sürerken eşinin böreğini vermeyi düşündüğünü anlatan baba Reşit Kurtlar ise, "Onları sabah kaldırıyorum. Gittikten sonra evde bekliyorum. Rahatsız oldukları zaman onlarla birlikte gidiyorum. Geldiklerinde karşılıyorum. İlaçları olduğunda alıp geliyorum. Evin sıcak olması için kredi çektim doğalgaz bağlattım. Çocuğumun ve eşimin sağlığı için elimden gelen mücadeleyi yapıyorum. 1986'dan beri bu hastalıkla uğraşıyorum. Tedavi parasını karşılayabilmek için yevmiye karşılığı başka illerde çalıştım. Bu durum karşısında hangi baba, hangi aile yıpranmaz ki. Hangi baba vicdan azabı duyamaz. Maddi durumun dışında bir de işin vicdani boyutu var. Ben bunları 1986'dan beri yaşıyorum” dedi.

 

İş istiyor
Ailenin küçük oğlu Bülent Kurtlar da annesi ve iki ağabeyinin tedavileri sürerken, yaşı küçük olduğu için yaşananların farkında olmadığını, diyalize girmeye başladıktan sonra, ağabeylerinde gördüğü için, aynı hastalığa yakalandığının farkına vardığını ifade ederek,  diyalize girdiği için iş de bulamadığını söyledi.
Bir yandan böbrek nakli beklerken diğer yandan da işe girmek istediğini belirten Bülent Kurtlar, “Devlet büyüklerimiz ve belediye başkanlarımızdan iş konusunda destek olmalarını bekliyorum. Haftanın üç günü diyalize bağlandığım için kimse işe almıyor. Artık işe girip kendi ayaklarım üzerinde durmak istiyorum. En büyük hayalim bir gün diyaliz makinesinden kurtulup bir işte çalışmak. İnsanın gözünün önünde sevdiği insanın ölmesi hiç iyi bir şey değil. Zaten biri ben 14 yaşındayken hayatını kaybetmişti. Diğeri de vefat etti. Sevdiğim kişilerin hastalık yüzünden ölmesi, göz göre göre can vermeleri, elden bir şey gelmeden beklemek, bunlar hiç iyi bir şey değil. Ağabeylerimle aynı hastalığa yakalanmak, beni kötü etkiledi.” dedi. (İLKHA)

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir