• DOLAR 32.389
  • EURO 35.434
  • ALTIN 2324.336
  • ...
Her Birimizin İlim Yuvalarında Bir Tuğlası Olsun!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
“Yoksa geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, ahiretten çekinen ve Rabbinin rahmetini dileyen kimse (o inkârcı gibi) midir? (Resûlüm!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür.” (Zumer: 9)

Okuyucularımıza ve kardeşlerimize genellikle; bize, yakın akrabalarımıza, cemiyetimize, halkımıza hatta ümmete faydalı olduğuna, yapmamız gerektiğine inandığımız hususları yazıyor ve tavsiye ediyoruz. Yine, yerine getirmediğimizde ve duyarsız kaldığımızda, Rabbimizin bizden hesap soracağını bildiğimiz hususlara değiniyoruz. Değindiğimiz ve tavsiye ettiğimiz hususlar yerine getirilemeyecek işler değildir. Bazı sıkıntıları olmakla beraber kendimizi zorlarsak yapabileceğimiz şeylerdir.

Bu ayki konumuza; dergimizin Ekim 2010 tarihli 73. Sayıdan yani dört yıl önce yazdığımız bir yazımızdan alıntı yaparak girmek istiyoruz:

“Son bir yıldır dualarımda özellikle Kuran–ı Kerim’i öğrenme, öğretme, yaşama ve yaşatma konusunda özel bir yer ayırıyorum. Israrla; “Rabbim! Bu insanlardan, bu Müslümanlardan, bu cemiyetin mensuplarından yani Kur’an–ı Kerim’e herkesten daha çok sahip olmasını istediklerimden yüzlerce değil, binlerce erkek ve kadın hafız ve hafize, binlerce erkek ve kadın âlim ve âlime çıkar, çıkması için esbab hazırla. Okuyan kardeşlerimizin ve bacılarımızın ilimlerini artır, hilimlerini artır, zihinlerini aç” diye dua ediyorum.

Bu duam, hayali ve afakî bir dua değildir. Bunu her şeyden daha çok istiyor ve arzuluyorum. Görüyoruz ve olacağına inandığım için Rabbimden ısrarla diliyorum. Bu nedenle siz ağabeylerimden, kardeşlerimden, ablalarımdan ve bacılarımdan kavli olan bu duama fiili olarak katkı vermenizi istiyorum. Bunun için isterseniz bu isteğimi tavsiye gibi görün, isterseniz rica olarak kabul edin, isterseniz uyulması gereken bir emir olarak alın. Yeter ki, Kur’an–ı Kerim’e sahip çıkma adına binlerce âlim ve hafızın çıkacağına inanalım, çıkması için kendimizi ve çocuklarımızı müsaitleştirelim, katkıda bulunalım ve yardımcı olalım.

Ey Rabbimiz! Bizi Sana boyun eğen ve Yüce Kitabına sahip çıkanlardan kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar. ‘Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyumuzdan, göz aydınlığı olacak (çocuklar) armağan et ve bizi takva sahiplerine önder kıl’ Âmin!”

Yukarıdaki alıntıdan anlaşılacağı üzere, dört yıl önce binlerce alim ve alimenin, hafız ve hafizenin çıkmasına yönelik kavli duamıza, kardeşlerimizden fiili duaları ile katkı vermelerini istemiştik. Biz bugün bu çıtayı daha da yükselterek bu sayıyı binlerceden onbinlerceye çıkarmak istiyoruz. Evet, bu fedakâr kardeşlerimiz buna layıktırlar. Aralarında onbinlerce alim ve alimenin, hafız ve hafizenin çıkmasına layıktırlar. Bunun için de elimizi kaldırıyor, Rabbimize yakarıyoruz. Kardeşlerimizin de bu duamıza kavli ve fiili dualarıyla destek olmalarını yeniden hatırlatıyor ve daha fazla katkı vermelerini istiyoruz.

Okuyan çocuklarımızın ilimlerini ilerletmeleri ve ilimlerinde uzmanlık derecesine ulaşmaları için bize düşen sorumlulukları en güzel bir şekilde yerine getirelim. Zira çocuklarımız bu kapasitededirler. Anne ve babaların çocuklarını bu alana vakfetmelerinin yanında onlara ortamlar hazırlayarak maddi manevi desteklerini daha bir artırmalarını istiyoruz. Bir anne ve babanın arkasında salih, ilmi ile amil alim veya alime bir evlat bırakmak kadar değerli bir şey olamaz.

Medreselerin yanı sıra ev ve işyerlerimizde de ders vermeye, ders almaya gayret gösterelim. Her birimizin evi İslami derslerin verildiği birer medrese olsun. Herkes gücü nispetinde çocukları başta olmak üzere en yakınlarından başlayarak ilmi faaliyetlere katkı vermelidir ki coğrafyamız ilim havzasına dönüşsün. Onun için hedefimize on binleri koyuyoruz.

Müslümanlar bir iş yapınca Allah (cc) rızası için yaparlar. Gösteriş ve şahsi menfaat için yapmazlar. Yine birileri ‘yapıyorlar’ desin veya ‘biz de bu işi yapıyoruz’ demek için de yapmazlar. Ancak kardeşlerimizin farzları en güzel şekilde yerine getirmeleriyle, sünneti ihya etmekle, hayırlı hizmetleriyle ve güzel özellikleriyle topluma örnek olmalarını, bu özellikleriyle anılmalarını ve konuşulmalarını istiyoruz. Elhamdülillah kardeşlerimizin hayırlı hizmetlerde yarıştığını biliyor ve görüyoruz. Bunun daha fazlası ve daha güzelinin yapılması için her türlü fedakârlığa katlanacaklarına inanıyor ve bu alanda kendilerine muvaffakiyetler bahşetmesini Rabbimizden diliyoruz.

Hayırlı işler yapılınca bunları diğer insanların görmesi, konuşması ve örnek alması da ayrı bir kazanımdır. Bu açıdan yapılan hayırlı faaliyetler ve bu faaliyetlerin semereleri insanlarımıza anlatılmalı ve gösterilmeli ki başkaları da bu hayırlara vesile ve ortak olsun.

Asıl konumuza ek olarak, içinde bulunduğumuz ortamla ilintili başka bir konu da kısa da olsa bazı hatırlatmalarda bulunmak istiyoruz.

Siyasi faaliyetler, kardeşlerimiz için bereketli bir çalışma alanı oldu. İşin içinde olan siz kardeşlerimiz, işin bereketini bizzat hissedip müşahede etmektesiniz. Bu alanın bizler açısından boş kaldığı ve bu alanı güçlü bir şekilde doldurmak için daha organizeli ve yoğun bir şekilde çalışmamız gerekmektedir.

Hz. Ömer (r. a), komutan ve askerlere şu tavsiyelerde bulunuyordu: “Müslümanlar hiçbir dönemde kendi güç ve imkânlarıyla düşmanlarını yenememişlerdir. Müslümanları düşmanlarına karşı üstün kılan; iman ve takvalarıdır. Eğer takvayı bırakırsak, düşmanlarımızla, gücümüz ve imkânlarımızla baş başa kalırız ki, bu durumumuzla zafer elde etmemiz mümkün olmayacaktır. Onun için takvaya sarılmanızı, büyük küçük her türlü hata ve yanlıştan sakınmanızı tavsiye ederim.”

Siz kardeşlerimize de; çalışmalarınızda ihlas ve takvaya sarılmanızı tavsiye ediyoruz. İbadetlerinize büyük hassasiyet göstermenizi, çokça dua etmenizi, küçük büyük haramın her türlüsünden uzak durmanızı, Müslümanlara yakışmayan her türlü yaklaşım ve davranışlarla üstün şahsiyetinizi düşürmemenizi öğütlüyoruz.

Birer İslam davetçisi olduğunuzu unutmamanızı ve bu konuda Resulullah (s.a.v)’i örnek almanızı istiyoruz. Evden çıkmadan önce abdest alıp iki rekât nafile namazı kılın ve başarınız için dua edin. Çalışmanızın bereketi açısından bu tür yakarışlar elzemdir. İnsanlara anlatacaklarınızı önceden tasarlayıp hazırlıklı gidiniz. Her karşılaştığınız insana dini sorumluluklarını hatırlatacak ve onları hakka yöneltecek İslami temaları kullanıp sözlerinizi mümkün mertebe ayet ve hadislerle süsleyip bereketlendiriniz.

Her insana gitmeye çalışınız. İnsanların sizlere kucak açtıklarını açık bir şekilde görmektesiniz. Toplum içinde İslam’la her türlü bağını koparmış ve İslam’dan uzaklaşmış insanların var olduğu da unutulmamalıdır. Bu tür insanlardan tepkilerle karşılaşsanız dahi umursamayın. Bu tür insanlarla diyalog kurmanın yollarını araştırın. Onlar üzerinde etkili olabilecek insanları devreye sokmaya çalışın. Ancak hiçbir insandan vazgeçmeyin, çalışma programınıza ve ilgilenecekler listesine bütün insanlarımızı yerleştirmeye çalışın. Hatta hakaretlere maruz kalsak bile, Müslümanlar olarak bunu toplumumuzu ihmal edip İslam ve Müslümanlara düşmanlık yapanların kucağına terk etmemizin bir kefareti olarak görüp kabul edelim. Muhaliflerinizi ve davranışlarını gördükçe daha çok çalışmalı ve büyük fedakârlıklar göstermelisiniz. İnsanların desteğini almak için kapı kapı dolaşmalı, tanıdıklarınızı aracı kılmalısınız.

İlahi uyarıları zihnimizde hep canlı tutmalı, mücadelenin ve çalışmanın önünde hiçbir engel görmemeliyiz. Ne ticaret, ne de başka bir endişe, ne de İslam ve Müslümanlara düşmanlık yapanlardan gelecek tehlike ve zarar, hatta ne hastalık ve ne de yaşlılık… Erkek ve kadın, genç ve yaşlı bir bütün olarak seferber olmalıyız. Neyimiz varsa bu uğurda kullanmalıyız. Eğer ihlas ve samimiyetle çalışır, İlahi rızayı hedefe koyar ve hakkıyla cehd edersek, Rabbimiz bizleri muvaffak kılacak, zaferin kapısını da ardına kadar bizim için açacaktır.

Zamanımızı çok iyi değerlendirmeli ve hep çalışma sahasında kalmalıyız. Nuh (a.s), bin seneye yakın bir Risâlet döneminin çalışma mesaisini –ayette belirtildiği gibi–gece ve gündüz olarak belirlemişti. Bizler de, İlahi sorumluluğumuzu yerine getirmek ve İslam düşmanlarının hâkimiyetine son vermek için çalışma mesaimizi gece ve gündüz olarak belirlemeli, sabır, sebat ve gayret ile aziz olmaya çalışmalıyız.

Rabbimizin nusret ve inayetine olan iman noktasında, İbrahim (a.s)’ın inanç ve anlayışına sahip olmaya çalışmalıyız. Zafer elde edeceğimiz konusunda hiç bir tereddüt yaşamamalıyız. Eğer Rabbimizin bizlere vadettiklerine inanır ve çalışma azmimizi daha bir pekiştirip güçlendirirsek Allah (c.c)’ın lütuf ve keremiyle hem dünyada zafer elde edecek hem de ahirette Firdevs cennetlerini kazanacağız.

Rabbim tüm hayırlı işlerimizde bizleri muvaffak kılsın.

Allah’a emanet olunyı

Başyazı / İnzar Dergisi – Mart 2014 (114. S)
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir