• DOLAR 32.504
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...
ÖYM’lerin Kaldırılmasıyla Ne Değişti?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Şükrü Gündüz / Doğruhaber

Özel Yetkili Mahkemeler’ in kaldırılmasını gazetemize değerlendiren Avukat Murat Sadak, Türkiye’deki yargının sorunu, mevzuat odaklı sorundan ziyade; insan odaklı olduğunu ifade ederek yargının uygulayıcıları konumunda olan kişilerin yargıyı bir silah olarak kullandığına dikkat çekti. Bütün yargı sisteminin ÖYM’leşmesinden sonra yapılan bu değişikliğin pratikte bir anlam kazanmayacağını belirten Sadak, Yargı sisteminin neredeyse tümüne hâkim olan devletçi ve statükoyu koruma anlayışı vardır. Bu anlayıştan kurtulmadıkça mahkemenin isminin hiçbir önemi yoktur” dedi.

DEĞİŞİKLİKLER HAYAL KIRIKLIĞINA DÖNÜŞÜYOR
Türkiye’de yargıda yapılan değişikliklerin kısa bir süre sonra hayal kırıklığına dönüştüğünü ifade eden Avukat Murat Sadak, “Son dönemlerde hukuk mevzuatı hızla değişmekte ve her bir değişim öncesi de bu değişimlere ciddi anlamda adalet umutları bağlanmakta ancak umutlar kısa bir süre sonra hayal kırıklığına dönüşmektedir. Şimdiye kadar özellikle “paket” isminde çıkarılan torba kanunlar toplumsal bekleyişleri karşılamamıştır. Son olarak “Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarla Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 21 Şubat 2014 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasallaşmıştır. Bu yasanın hazırlık sürecinde de kamuoyu nezdinde yüksek beklenti oluşturulmuş ve neticede taslak metinle ilgili daha meclis genel kurulu aşamasında yapılan çok sayıda eleştiriye rağmen toplumsal beklentiler karşılanmadan Cumhurbaşkanı onayına sunulmuştur” diye konuştu.

TÜRKİYE’DE YARGI İFLAS ETMİŞTİR
Türkiye’de iflas eden bir yargıyı suni teneffüslerle hayata döndürmenin daha kötü sonuçlara yol açabileceği uyarısında bulunan Sadak, “Yapılan değişiklik çözümden ziyade çözümsüzlüğü daha fazla derinleştirmiştir. Özellikle son dönemde bakıldığında Türkiye’de yargının iflas ettiği görülmektedir. İflas eden bir yargıyı suni teneffüslerle hayata döndürmek çoğu zaman daha kötü sonuçlara yol açabilir. Bu yasal düzenlemeyle yargıdaki çözümsüzlük daha fazla artmıştır. İktidarın görmediği ya da görmek istemediği, Türkiye’de yargının iflas ettiği gerçeğidir. İflas eden yargıya geçici çözümler çare olmaz. Yargı sistemi bütünüyle ÖYM (Özel Yetkili Mahkemeler)leştiğinden dolayı tek başına ÖYM veya TMK’ların kaldırılması da yetmez. Bunlardan daha öncelikli olarak Yargıtay 9. Ceza Dairenin kaldırılması lazımdır. Zira bu mahkemelerin hukuku katledercesine verdikleri kararlar, temyiz mahkemesi olan Yargıtay 9. Ceza Dairesince hep onanmak suretiyle işlenen hukuksuzluklar meşrulaştırılmıştır” dedi.

YARGIÇLARDA AKIL, MANTIK VE VİCDAN OLMALIDIR
Yargıda yapılacak yasal düzenlemelerden ziyade yargının devletçi ve statükoyu korumaktan kurtulması gerektiğini belirten Sadak, “Esas önemli olan yargının devletçi ve statükoyu koruma refleksinden kurtulması lazım. Bu yasa teklifi de önceki paketler mantalitesiyle hazırlanmış bir ileri iki geri anlayışının açık bir tezahürüdür. Türkiye’deki yargının sorunu mevzuat odaklı sorundan ziyade; insan odaklıdır. Ancak iktidar şimdiye kadar yargı sorununa hiçbir şekilde böyle yaklaşmamış ve sadece mevzuat değişikliğiyle yargıyı düzelteceğine inanmıştır. Yargının uygulayıcıları konumunda olan kişiler yargıyı bir silah olarak kullanmaktadırlar. Yargı uygulayıcılarda, hukuk bilincinin yanında mutlak surette akıl, mantık ve vicdan olması gerekir. Bununla birlikte Terörle Mücadele Kanunu’nun kaldırılması yönündeki talepler iktidar tarafından göz ardı edilmiştir” şeklinde konuştu.

TMK’NIN KALDIRILMAMASININ MANTIKLI BİR İZAHI YOK
ÖYM’ler kaldırılırken TMK’nın olduğu gibi bırakılmasının hiçbir mantıklı izahatı olmadığını söyleyen Sadak, “Genel kurulda kabul edilen taslak metinde TMK’yle ilgili hiçbir değişiklik öngörülmemektedir. ÖYM’lerin kaldırılması karşısında TMK’nın kaldırılmamasının hiçbir mantıki izahı yoktur” şeklinde konuştu.

DEĞİŞİKLİKLER MEVCUT YARGI İÇİN PEK BİR ŞEY İFADE ETMİYOR
“Yapılan değişiklikle keyfi gözaltıların önüne geçilmeye çalışılması önemli bir adımdır, ancak Türkiye’de yargı hiçbir zaman kavramlara takılmamış, sonuca odaklı olarak çalışmıştır” diyen Sadak, “Yasada yer alan önemli değişikliklerden birisi de, gözaltına alma, yakalama ve tutuklama tedbirine ilişkindir. Yapılan değişiklikle, keyfi gözaltların önüne geçilmesi amaçlanmakta, gözaltı kararının mutlaka somut delile dayanması gerekmektedir. Böylece, insanların sebepsiz yere gözaltına alınmasının engellenmesi amaçlanmaktadır. Ancak koruma tedbirleri için “somut delil” kriterini getirmek mevcut yargı pratiği için bir anlam ifade etmez. Daha önce “kuvvetli suç şüphesini gösteren olgular” ibaresi nasıl bir anlam ifade etmediyse “somut delil” ibaresi de bir anlam ifade etmez. Zira Türk yargısı hiçbir zaman kavramlara takılmamış, sonuca odaklı olarak çalışmıştır” şeklinde konuştu.

BU HUKUKTA BİR ACAYİPLİK VAR
Dinlemelerle ilgili de önemli değişiklikler yapıldığını belirten Sadak, ancak telefon dinlemeleri için ‘heyet halinde oybirliğiyle karar’ şartı getiriliyorken tutuklama, arama gibi önemli kararların halen tek hâkim kararı ve inisiyatifiyle devam edecek/ediyor olmasının hukuki, insani ve mantıki bir açıklaması olmadığını belirterek şöyle konuştu: “Dinleme için, somut delillere dayalı kuvvetli suç şüphe sebeplerinin varlığı ile ağır ceza mahkemesince karar verilmesi şartı aranacaktır. Dinleme ve teknik takip tedbirleri bakımından da örgüt suçu kaldırılmaktadır. Örgüt kapsamında suç işlenmişse ve şartları varsa dinleme kararı alınabilecektir. Uygulamada sıkça karşılaşılan örgütlü suç gerekçe gösterilerek, keyfi şekilde ve süresiz dinleme yapılamayacaktır. Telefon dinlemenin heyet halinde oybirliğiyle yapılmasına karşın halen tutuklama, arama gibi kararların tek hâkimle alınıyor olmasının hukuki, insani ve mantıki bir açıklaması yoktur. Bununla birlikte ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası veriyorken oy çokluğuyla yetinen yargı, telefonla iletişimin kayda alınması hususunda oybirliği şartını araması tam bir çelişki olsa gerek” dedi.

HUKUK DEVLETİ VE YARGIYA GÜVEN YOK OLDU
MİT, TİB ve kolluk kuvvetleri için dokunulmazlık oluşturulmaya çalışılmasının temelinde devletçi bir anlayışın olduğunu ifade eden Sadak, “Maalesef son zamanlarda, MİT, Telekomünikasyon İdaresi Başkanlığı, Polis Teşkilatı mensupları yönünden yargı dokunulmazlığı oluşturulmaya çalışılmakta, bu amaçla da kanunlara hükümler koyulmaktadır. “Hukuk devleti” ilkesini ve yargıya güveni zedeleyen, bu anlayış, “hukuk devleti” ilkesi karşısında koruma göremez. Yine bu düzenleme devletçi bir anlayışın tezahürüdür” diye konuştu.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir