• DOLAR 32.515
  • EURO 34.814
  • ALTIN 2429.467
  • ...
Gündeme dair konulara değindi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Bismillahirrahmanirrahim
Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam Hz. Muhammed Mustafa’ya, âline, ashabına ve kıyamete kadar O’nun sünnetine tabi olanların üzerine olsun.

Rahmet kapılarının ardına kadar açıldığı ve bin aydan daha hayırlı olan bir mübarek Ramazan ayını daha geride bırakıyoruz. Yapılan ibadet, dua ve hayırlı amellerin mükâfatını kat be kat vermesini Rahman, Raûf, Kerîm ve Şekûr olan Allah Teâla’dan niyaz ediyorum.

Canlı, hareketli, ibadet, dua ve niyazlarla dolu bu mübarek ayın ardından Allah Teâla’nın biz Mü’min kullarına bağışladığı Ramazan bayramınızı tebrik eder ve İslam âlemine hayırlara vesile olmasını temenni ederim.

Bilindiği gibi Müslümanların ilk kıblesi ve üçüncü mukaddes mekanı olan Mescid-i Aksa’nın, aynı zamanda peygamberler şehri olarak Müslümanlar için ayrı bir öneme ve kudsiyete sahip Kudüs’ün işgalci Siyonistlerin elinde bulunması, hepimizin içini kanatmaktadır. Buranın er ya da geç Siyonist işgalcilerin elinden kurtulacağına ve asli sahipleri olan Müslümanların eline geçeceğine inanıyoruz. Bu kutsal mekânın Siyonistlerin işgalinden kurtarılması konusunda bütün Müslümanlar sorumluluk taşımaktadırlar. Bu bakımdan, Müslüman halkın bu konuda bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi ve toplumsal şuurun oluşturulması önem arz etmektedir. Bu münasebetle İmam Humeyni’nin (ra), Dünya Kudüs Günü olarak ilan ettiği Ramazan ayının son Cuma gününde, Müslümanlar Siyonizm karşıtı çeşitli etkinlikler tertip etmeli ve Siyonist rejim ile ona destek veren ABD ve batılı yandaşlarını kınayarak, saflarını ve cephelerini belirlemelidirler.

İslam aleminde ve özellikle de son 7-8 ayda Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde halk ayaklanmalarına tanıklık etmekteyiz. Bu ayaklanmalar Amerika’nın daha önce bölge krallarının öncülüğünde baskıcı ve işgalci siyasetle oluşturmaya çalıştığı Ortadoğu politikasının iflas ettiğini göstermektedir. İflas eden bu politikanın yerine şimdilerde büyük Ortadoğu projesi, ılımlı İslam vb yeni projelerin hayata geçirilmeye çalışıldığına şahit olmaktayız. Bu yeni projelerini değişik şahıs ve aktörlerle sinsice yürütmeye ve uygulamaya çalışmaktadırlar. Özellikle halk ayaklanmalarının yaşandığı ülkeleri kendi kontrolünde tutmak için Amerika birçok şeytani taktiğe başvurmaktadır. Ayaklanmalara öncülük eden hareketlere el atarak onları kendi emelleri doğrultusunda yönlendirmeye çalışmak bu şeytani taktiklerden birisidir. Müslümanlar uyanık ve olup bitenlere karşı duyarlı olmalıdırlar.

Müslüman halkların zalim ve diktatör rejimlerin sultasından kurtulmak için kıyama kalktığı bugünlerde, kıyamların İslami yöne kanalize edilmemesi için çabalayan Amerika ve yandaşlarının Türkiye’yi örnek ve model göstermeye çalıştıklarına tanık olmaktayız. “Türkiye Modeli” gibi söylemlerle hakikatte ABD projesinin telkini yapılmaktadır. Bununla beraber bu projenin uygulamaya konulması doğrultusunda Türkiye’ye önemli rol ve görevlerin yüklendiğini görmekteyiz. Bütün bu yapılanlarla, Müslüman halklar arasında Kur’an ve sünnete dayalı bir sistemin oluşumunu engelleme gayreti söz konusudur.

Maalesef İslami mücadelede geçmişi olan, şu anda İslami hasasiyeti muhafazaya çalışan bazı yazarlar, “Türkiye Modeli” diye sunulan bu projeyi bir nimet olarak göstermektedirler. Cumhuriyet tarihini bir yere bırakıp günümüzde en yumuşak ve idare edilebilir denilen bu dönemde bile adaletsizlik, haram, günah, Allah’a isyan, küfür ve irtidatın zirvede olduğunu, önünün açık olduğunu ve teşvik edildiğini görememek ve bunu Müslümanlara ve İslam alemine örnek gösterip sunmak ayrıca bir gariplik ve talihsizliktir.

Bir asra yakındır emperyalist güçlerin ve onların işbirlikçilerinin baskı ve zulmü altında büyük sıkıntılar yaşayan Ortadoğu halklarını yumuşak geçişlerle ve süslü yalanlarla bir kez daha emperyalizmin sultası altına almaya yönelik tehlikeli girişimlerden el çekilmelidir. Müslüman halkları yeni nesil sömürgelerle yüz yüze bırakacak proje ve uğraşılardan kaçınılmalıdır. Bu tür oyunlar bölgeyi, uzunca yıllar devam edecek yeni tahakkümlere kurban edebilir. Emperyalizmden ve onların zorba kuklalarından kurtulmaya çalışan Müslüman Ortadoğu halklarının bu insani ve haklı gayretlerini başka tarafa yönlendirme ve yolundan saptırmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Bu tür çabaların içinde bulunanlar, hakları ellerinden alınan ve sıkıntılarla yüz yüze bırakılan Ortadoğu’nun mazlum milletlerinin nefret ve lanetinden kurtulamayacaklardır…

Suriye halkının adalet ve özgürlük talepleri için verdiği haklı mücadeleyi ve aynı zamanda bu ülkede İslami bir hükümetin tesisi doğrultusunda yürütülen mücadeleyi destekliyoruz. Ancak bu haklı mücadele ve taleplerin bazı güçler tarafından suistimal edilmesine ve neticede Amerikan emperyalizminin bölgedeki çıkarlarına hizmet edecek bir yönetimin gelmesine fırsat verilmemelidir. Aynı şekilde hiçbir zaman ABD ve Siyonist rejim cephesinin müdahalesine, Siyonist rejimin rahatlamasına, küresel aktörlerin küresel sistemlerini bölgede oturtup yeni bir dizayn yapmalarına sebebiyet vermemeli, buna müsaade edilmemelidir. Bu noktayı Müslümanlar ihmal etmemeli ve görmezlikten gelmemelidirler.

Aynı şekilde Türkiye, ABD ve yandaşlarının istediği işgale ön ayak olmak, destek vermek, onların istediği şekilde değişikliklere girme gibi bir yanlışa düşmemelidir. Şer güçlerin yazar ve çizerleri sözde insanlık damarından dem vurarak kışkırtmalarına ve İran’ı hedef göstermelerine kimse kanmamalı ve oyuna gelmemelidir. Direniş cephesinin zarar göreceği adımlar atılmamalı. Bu anlamda özel çaba gösterenlerin çabaları boşa çıkarılmalıdır. Yıllarca ABD, Siyonist rejim ve yandaşlarının çıkarlarını Ortadoğu’da koruma misyonunu yüklenen bölge krallarının görevlerini yeni bir vizyon ile üstlenme girişimlerini boşa çıkarmak gerekir.

Türkiye’de bu güne kadar yaşanan sorunların büyük bir kısmı bizzat yönetenlerin eliyle oluşturulmuştur. Ülkenin herhangi bir yerinde çıkan bir sorunu, kaynağına inip en uygun yöntemlerle çözme imkânı varken, bu sorunu büyütme, dallandırıp budaklandırarak bundan yeni sorunlar çıkarma çabaları bir asra yakındır Kürdler konusunda neredeyse gelenek halini almıştır.

Ülke nüfusunun önemli bir bölümünü Kürdler oluşturmaktadır. Kürd halkının dinine karşı hassasiyet ve samimiyeti herkesin malumudur. Ülkede yeni bir düzen kurmaya çalışan Kemalist rejimi başlangıçta en fazla kaygılandıran Kürd halkının İslam’a olan bağlılığıydı. Kürd toplumunda rejimin zulmüne karşı ortaya çıkan ayaklanmaların ekseriyetinin dini karakterli olması, İslam’ın Kürd halkı nezdinde taşıdığı değer hakkında yeterince bilgi verecek niteliktedir. Şimdi de hem devlet hem de İslam ve Müslümanlara düşmanlığı kendine hedef edinen şer güç ve odaklar, onca çırpınışlarına rağmen Kürdleri, kimliklerinin ve varlıklarının en belirgin özelliğini oluşturan İslam’dan vazgeçiremiyorlar.


Yıllarca devam eden inkâr ve zulüm siyasetinden sonra Ak Parti, ülkenin en büyük problemlerinden biri olduğunu dile getirdiği Kürd sorununu çözmek için zahiren yoğun bir çabanın içerisine girdi. “Kürd Açılımı” adıyla başlattığı ve büyük bir itinayla yürütmeye çalıştığı iddialı projesi, en son elinde kaldı. Son gelişmeler ve yapmaya çalıştıkları, kendisinden önceki hükümetlerin yaptıkları yanlışlardan ders çıkarmadığını ve şimdiye kadar yapılan hataları tekrar etme gibi bir yöne kaydıklarını göstermektedir.

Bu ülkede Kürdüyle Türküyle yaşayanların kahir ekseriyeti Müslümandır. O nedenle var olan her soruna ilk önce İslam gözlüğü ile bakılmalıdır. İslam bir şeye cevaz vermişse veya bir işin yapılmasında İslami olarak bir sakınca yoksa, o işi yerine getirmede veya bir hak varsa onu vermede hiçbir tereddüde girilmemelidir. Bunun için değişik hesaplar içine girmeye ve korkmaya gerek yoktur. Bu anlamda ne yapılması gerekiyorsa cesurca işe girişilmelidir. Allah (cc)’ın insanlara, kavimlere, ırklara vermiş olduğu temel haklar kendilerine teslim edilmedikçe bu tür sorunların köklü bir çözüme kavuşması imkânsızdır.

İslam ölçü alınınca meselenin çözümü için atılacak adımlarda Allah’ın (cc) yardımı kazanılır ve bu da beraberinde başarı ve muvaffakiyet getirir. Ancak İslam ölçü alınmaz ve Müslümanlar hesaba katılmazsa ve bunun aksine İslam ve Müslümanlara düşmanlıkta sınır tanımayan, din, inanç ve kültürde Müslüman Kürtlerle hiçbir ilgisi ve benzerliği bulunmayanları memnun etmek üzere plan ve programlar geliştirilirse bunun neticesi her zaman hüsran olacaktır. Hatalı ve yanlış tüm yaklaşımlardan Müslüman halkımız zarar göreceği gibi bu plan ve projelerin sahipleri de zarar görür.

Özetle ifade etmek gerekirse, Müslüman Kürd halkının probleminin çözüm yolu dini değerlerinde saklıdır. Bunları esas almayan hiçbir çözüm sonuç vermeyecek, huzur ve selamet getirmeyecektir. Kimse hiçbir şey yapmazsa bile Müslüman Kürt halkı geçmişte Kürt alimlerinin yaptığı gibi yine İslam dairesi içindeki geleneklerine, göreneklerine ve değerlerine sahip çıkacak, kültürünü koruyacak, dilini koruyacak ve Müslümanca yaşamaya devam edecektir inşallah.

Bütün dünyalıkları elinin tersiyle itip hayatını İslam’a vakfeden, ömrünü İslam’ın izzet ve onuru uğruna adayan, akabinde de inandığı İslam davası uğruna kanını döküp şehadete ulaşan, değerli kardeşimiz ve azizimiz Selahaddin Ürük’ün 5 Eylül şehadet yıldönümü münasebetiyle kendisini bir kez daha hayırla ve hürmetle yâd ediyorum. Çalışkanlığı, fedakârlığı, cesareti, gece-gündüz, yaz-kış demeden her zaman ve ortamda İslam davası için yapmış olduğu hizmetler her zaman Müslümanlar için örnek olacaktır. Rabbim bizleri tüm kardeşlerimizle beraber cennetinde bir araya getirsin.
Allah’a (cc) emanet olun. Allah (cc) yar ve yardımcımız olsun. Bizi dualarınızdan mahrum etmeyin.

Kardeşiniz Edip


 

Bu haberler de ilginizi çekebilir