• DOLAR 32.593
  • EURO 34.812
  • ALTIN 2424.625
  • ...
Halepçe, Dersim ve Hama Kardeştir…
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Acaba ne yapmıştı Halepçe halkı da zehirli gazlarla katledilmişti? Hangi suçtan öldürülmüştü Halepçe’nin çocukları, kadınları, yaşlıları, gençleri?

Saddam, onları hangi gerekçeyle katletmişti?

Torunlarına Kur’an-ı Kerim öğreten ihtiyar, çocuklarına ekmek pişiren anne, babaannesi için çeşmeden su getiren kız çocuğu, kuzularını otlatan küçük çoban, bağı budayıp veya tarlada saban tutup bir sonraki yazda çocuklarına rızık kapıları açan baba…7000 bin insan…Belki daha da çok… Nasıl olmuştu da gazlı bombaların hedefi olmuştu?

Saddam’ı kim desteklemişti? Ona kim bu insanları katledecek vicdanı üretmişti?

Ayakkabı bile üretemeyen Saddam nasıl olmuştu da ileri teknoloji ile hardal gazları üretmişti.

Her memleketten her ırktan zalim çıkar. Ama Saddam ve onun kuşağındaki İslam dünyası zalimleri, “yerli zalim” değildir.

Saddam’ın Tikrtit’li olması, Arap bir ailenin çocuğu olması Saddam’ı yerli yapmaz. Saddam, biyolojik olarak, nesep olarak Irak’ın oğlu olsa da düşünce olarak ve ilişki olarak Irak’ın oğlu değildir.

Saddam’ın ideolojisinin bir yanı ırkçılıktı diğer yanı sosyalizmdi. Onu yetiştiren aynı zamanda Hama katili Hafız Esad’ı yetiştiren Mişel Eflak adlı Hıristiyandı. Mişel Eflak’ın ulusalcı sosyalizmi Fransız patentlidir.

O halde Saddam ideolojik olarak Batı’nın çocuğuydu. Mişel Eflak tarafından aşılanmış, devşirilmiş, böylece bedeni uluslar arası zulmün hizmetine alınmış bir uşaktı.

Ama sadece bu değildi Saddam’ı Irak’tan uzaklaştıran… Sosyalizm deyip deyip saray inşa eden, çocukları ilericilik, çağdaşlık deyip milletin namusuna göz diken Saddam, köylere çeşme bile götüremeyecek kadar teknolojiden uzaktı.

Ona o silahları Almanya verdi, Fransa verdi, İngiltere verdi. O halde Saddam vicdan olarak olduğu kadar imkan olarak Batı’nın evladıydı.

Müslümanlar, 20. yüzyılda bu biyolojisi bize ait, fikri iğfal edilmiş, bizden iken bize karşı kirli bir silaha dönüştürülmüş bu adamlardan ne de çok çekti…

Saddamlar gelir, geçer. Mesele sinek değil, bataklıktır. Saddam, Esad veya ismini anmadığımız benzerleri sadece birer sinektir. Bataklık, onların ideolojisidir. Biz, bugün bu ideolojiyi, bu zalim yetiştiren, bu inancı, aklı, kalbi, vicdanı, imkânı bize yabancı insan üretimi yapan ulusalcı sosyalizmi masaya yatırmak zorundayız.

Zamanı geçmedi mi diyenler var? Bunlar soğuk savaş döneminde kaldı diye itiraz edenler var. Eğer, bugün birileri hâlâ ulusalcı sosyalizmi Kürt halkının kurtarıcısı diye anlatıyorsa ve gençlerimizi buna inandırıyorsa, onların aklını iğfal edip onları inancımıza, kültürümüze, vicdanımıza yabancılaştırıyorsa bir bakıma Mişel Eflaklık yapıp yeni Saddamlar yetiştiriyorsa  sosyalizmi tartışmanın zamanı asla geçmemiştir.

Zalimi ve zulmü unutmak, zalime ve zulme dolaylı destektir. Zalimi de zulmü de asla unutmayacağız.

Böyle günlerde sadece mazlumu anmak doğru değil, zalimi de hatırlamak gerekir ve zulme karşı çıkanı da…

Halepçe sonrasında, Mardin’e gelen muhacirleri hatırlıyorum. Bir kısmı peşmergeydi, bir kısmı ise sıradan halk… Ama yöremiz onları “Peşmerge” olarak adlandırmıştı.

Aç ve hastaydı peşmergeler… Kadın, çoluk çocuk bir çift battaniyeye muhtaçtı, bir kat giysiye ve bir tas çorbaya…

O günlerde “sosyalizm” deyip sosyal yönleri hiçbir zaman gelişmeyenler ellerini uzatmamışlardı onlara. Onlara yardım etmek, gene İslam’ın infak hükmüne düşmüştü. İnfakı, sosyal yardımlaşmayı, komşusu açken tok yatmamayı İslam’dan öğrenen ehl-i iman koşmuştu onların yardımına.

O günleri bilenler şöyle bir hafızalarını yoklasınlar… Kimdi oralara traktör traktör yiyecek, giysi ve yatak taşıyanlar? Nasıl insanlardı onlar? Onları hatırlamak gerekir. Çünkü ancak onlar hatırlanırsa kimin insansever olduğu, kimin milletsever olduğu ve kimin yalancı olduğu gün gibi anlaşılacaktır.

Hiç unutmuyorum: Mardin’de ekonomik darlık içinde olan bir ağabeyimizi bir ikindi sonrasında Mardin’in o meşhur karlı, soğuk  kış günlerinde evine dönerken kazak-gömlekle görmüştüm. Nerede kabanın diye sordum? Israr ettim, söylemek istemedi, üzerine vardım ve ancak o zaman öğrendim.

Ağabeyimiz, Mardin Cumhuriyet Meydanı’nda, o soğuk günde nur yüzlü bir Süleymaniye Kürdünün soğuktan tir tir titrediğini görüyor. Yanına gidiyor. Biz, size traktör traktör giysi getirdik, neden bu hâldesin diye soruyor. Nur yüzlü adam, cevap vermek istemiyor, ağabeyimiz ısrar edince gözünden yaşlar akarak “Muhterem kardeşim, senin gibi sakallı, nur yüzlü insanlar durmadan bize eşya taşıyorlar ancak kampın yönetimi demokrat ve sosyalistlerde, hepsini kendilerine ayırıyor, bize bir şey vermiyorlar” diyor.

Ağabeyimizin içi parçalanıyor, hemen oracıkta nur yüzlü adamın bütün itirazlarına rağmen kabanını çıkarıyor ve ona giydiriyor, kendisi ise çetin soğuğa aldırmadan kazak-gömlekle eve dönüyor.

İşte İslam, işte yardımlaşma ruhu ve işte o sosyalist-demokrat vicdan… Saddam da onlar gibiydi. Müslüman halktan alıyordu ama kendisi yiyordu.

Biz, Halepçe’yi anarken bu berbat ideolojiyi tartışmak zorundayız.

Bakın 20 Mart, 1937’deki Dersim katliamının yıl dönümüdür. Gidin, bakın Dersim’in tarihine… Orada da en az bir Halepçe yaşandı.

Ve inceleyin Dersim’i şunu göreceksiniz: Saddam dersinin bir kısmını Dersim’den almış. Halepçe’deki katliamın gerekçesi ne ise Dersim’in gerekçesi odur,  hangi ideoloji Halepçe’yi katlettirmişse Dersim’i katlettiren de odur.

Aynı şey Suriye’nin Hama kenti için de geçerli. Halepçe, Dersim, Hama… Bu yöreler kardeş olduğu gibi bu katliamları yapanlar da ideolojide kardeştir.

Bu katliamları yapanlar, adeta bir fabrikada üretildiler. Adeta kopyalanarak çoğaltıldılar. Gazap saçtılar, zehirli gaz saçtılar…

İhsan Sabri Çağlayangil isimli adam eski Dışişleri Bakanı, Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkanı Vekili, Dersim’i anlatırken gazlarla haşare gibi öldürüldüler diyordu.

İşte insanlara haşere gözüyle bakan o ideolojiyi, İnönü ve amirinin fikriyatını öğrenmek durumundayız.

Sonra bunlarla Saddam, Esad arasındaki benzerliği ve onların ulusalcı sosyalist ideolojisini  bize kurtarıcı diye sunanları…

Onlara baktıkça bir kez daha anlayacağız: Kurtuluş İslam’dadır. Gerisi yalan ve aldatmacadır.

Ümmetin evlatlarının zulümden tamamen kurtulacakları günlere ulaşma dileğiyle Allah’a emanet olunuz…

Abdulkadir TURAN - doğruhaber

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir