• DOLAR 32.597
  • EURO 34.808
  • ALTIN 2500.14
  • ...
SİYASETTEN KOMEDİYE
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Hüseyin Kaya / Doğruhaber / Yorum

Doğru dürüst siyaset yapan insanları tenzih ederek bazı genellemeler yapmak istiyorum.

Siyaset biraz da “iyi rol yapmaktır” dersem kimsenin itiraz edeceğini sanmam.

Biraz açayım:

Normalde konuşurken vurgulara, mimiklere dikkat etmeyen kimseler siyasete girdiğinde dikkat etme ihtiyacı duyarlar. Küfürbaz olanlar kendilerini zorlayarak küfürsüz konuşmaya, kendilerini şiddet karşıtı olarak göstermeye çalışırlar. (Zeyid Aslan ve Kamer Genç gibi isimleri kuraldışı olarak kabul edin)

En iyi rol yapanların başında herhalde Süleyman Demirel gelir.

Bir dönem “iyi demokrat” rolü yaptı ve başardı. Uzun zaman “iyi nurcu” rolü yaptı, onu da başardı.

Onun yolunda giden çok sayıda siyasetçi var. Hukukun “H”sine, demokrasinin “D”sine inanmamalarına rağmen “Hukuka saygılı ve demokrat olduklarını” iddia ederler ve birçok kişiyi de buna inandırırlar.

Anlayacağınız rollerini iyi yapıyorlar.

Aslında mesele işi kararında yapmaktır. Fazla abartır da işin suyunu çıkarırsan komik duruma düşersin.

Yaptığın şey komedyenlik değildir; ama rolüne kendini fazla kaptırmışsındır. Sözü Ahmet Türk’e getirmek istiyorum.

Kendisi Mardin/Derik’lidir.

1973’te Demokrat Parti’den milletvekili seçilmiş; ama bir süre sonra CHP’ye geçmiştir.

Sonra yıllarca Kemalist çizgideki CHP ve SHP’de milletvekilliği yapmıştır. 1990’lardan itibaren Pkk çizgisindeki partilerde boy gösterdi.

Demokrat partide işe başlayıp, CHP’de pişerek gelinen nokta…

Müthiş bir rol yeteneği gerekir bu iş için. Bir süre demokrat görüneceksin, sonra asıl yerin olan Kemalistlerin yanına gideceksin, sonra da etnik temelde bir siyaseti öne alacaksın.

Yeni bulunduğu yerde “olgun, ılımlı ve konuşulabilir” olarak tarif edildi Ahmet Türk; ama o içindeki özlemi dile getirmekten hiç çekinmedi ve Deniz Baykal’la “Qasra Qenco’da rakı içmeyi özlediğini” söyledi.

Sistemin derinlerine seslendi ve “önümüzü açmazsanız “Kürt HAMAS’ı” gelir” dedi.

Şimdilerde Mardin Belediye başkan adayı ve “hizmet” içerikli bir role hazırlanıyor. 10 liraya birkaç taş, 25 liraya Molotof ile dizayn edilmek istenen bir ortamda siyaset yaptığını göz ardı edip rolüne odaklanıyor.

Hür Dava Partisi ile ilgili söylediklerine bakar mısınız:

“Şunu açıkça söylemek istiyorum; ben demokrasiye inanan bir insanım, herkes vicdanı ile hareket etsin. Diğer gruplar artık bu tür yaklaşımlardan vazgeçsinler, biz çalışmalarını engelliyormuşuz gibi bir ortam yaratmasınlar. Hem kendileri provokasyon yapacaklar hem de bunu bize mal etmeye çalışacaklar. Gelsinler halka gitsinler oy istesinler, kimse onlara engel olmuyor.

Benim köyüme gidip oy istesinler alabilirlerse ben sadece saygı duyarım.”

Buyurun size okkalı bir soru:

Kurtarılmış bölgelerden, kalelerden söz edilen bir ortamda “demokrasiye inandığını” söyleyen bir siyasetçi, eğer taşlanan ve molotoflu, bombalı saldırıya uğrayan parti binaları için bir şey demiyor/diyemiyorsa sizce ne yapmak istiyor?

Cevap yok, öyle değil mi?

Sanırım iş yine bize düştü.

Adam, söyledikleri ile realite arasındaki devasa uçurumu görmüyorsa buna “siyasi körlük” denir ki, yolun bir yerlerinde “dostlarının kazdığı kuyuya düşmek”le karşılaşabilir.

Adam, realiteyi tam olarak görüyor da görmezden gelip işini yürütmeye çalışıyor ve bu arada demokrasi ve barış maskeleri takıyorsa, bu da çok komik duruyor, benden söylemesi.

Zaten en iyi komediyi işlerini iyi yapamayan siyasetçilerin yaptığını herkes bilir. Bu arada BDP’nin aday belirlemede ne kadar demokrat olduğunu hatırlatarak, demokrasiyi tam olarak özümsememiş kimi bireylerin adaylara itiraz ettiğini belirtelim.
İşin garibi arızanın bir tarafında da Ahmet Türk varmış.

Demokrasinin tanımı mı değişti ne!...
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir