• DOLAR 32.43
  • EURO 35.1
  • ALTIN 2324.71
  • ...
Erdoğan: Cenevre`den Umudumuz Yok
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Dolmabahçe`deki ofisinde Al Jazeera`den Jamal Elshayyal`e yaptığı röportaj`da önemli açıklamalarda bulundu.

Röportajın ilk bölümü iç politikaya ayrılmıştı, Erdoğan bu kez bölgesel konularla ilgili soruları yanıtladı.

Başbakan ile röportajın ikinci  bölümünü olduğu gibi yayınlıyoruz.

`Cenevre`de iyi bir netice alınacağa benzemiyor`

Al Jazeera: Suriye’de üç yıldır savaş devam ediyor. `Esed gitmeden sorun çözülmez` dediniz. Davutoğlu, Cenevre görüşmelerine katıldı. Esed yönetimi de orada. Yönetimle aynı masada olmayı nasıl kabul ettiniz?

Recep Tayyip Erdoğan: Esed ile ilgili düşüncelerimde hiçbir değişiklik söz konusu değil. Bana göre üç yıl önceki Esed ile şimdiki Esed çok farklı.

Şu anda insanları katleden bir zalim var, diktatör var. Bu kadar açık net konuşuyorum. 160 bin resmi ölüm var. En az o kadar da kayıtdışı ölüm var. Bu 300 bin insanın öldürülmesi demektir. Bu insanların ölümüne vesile olan, ölüm emrini veren katil değil de, diktatör değil de nedir?

Bu insanlar onun kardeşleri, vatandaşları değil miydi? Bu insanlar nelerle öldürüldü? Kimyasal silahlarla, konvansiyonel silahlarla öldürüldü. Şimdi fosfor ve varil bombaları kullanılıyor. Tanklarla, toplarla bu insanlar 7’den 70’e kadın, çocuk demeden öldürülüyor.

Bu insan nasıl savunulabilir? Bunu savunanlar da onunla aynı duruma düşüyor aslında. Bu kararlılığımızı bugüne kadar nasıl sürdürdüysek, şimdi de aynı şekilde sürdürüyoruz.

Şu anda benim ülkemde 700 bini aşkın sığınmacı var. Biz açık kapı politikasıyla oradaki kardeşlerimizi sınırdan alıyoruz.

Elimizden geldiğince onlara burada evsahipliği yapmak istiyoruz. Onlar bizim kardeşlerimiz. Biz onlara el uzatmadan duramayız. Ne geliyorsa elimizden, bunu yapacağız.

Şu ana kadar oradaki yatırım 2.56 milyara dolara gidiyor. Bize uluslararası camiadan gelen destek 130 milyon dolar civarındadır. Bunu görmek durumundayız. Burada yardım noktasında ağırlıklı olarak Katar’ın destekleri, yardımları vardır.

Bunun yanında Suud’un kısmen destekleri vardır. Bunun yanında bakıyorsunuz, Batı seyirci. Böyle bir durumla karşı karşıyayız. Biz gerekli olan bütün Batılı ülkelere bunu söyledik.

Dün (7 Şubat) Rusya’daydım Sayın Putin ile de bunları konuştum. Açık açık konuştum. Artık ne zaman bu adımları atacağız, bunları kendilerine sordum.

Üç hafta önce de İran’daydık. İran’da da Rehber Ayetullah Hamaney’e ve Cumhurbaşkanı Ruhani’ye de bunları anlattım.

Hepsiyle uzun uzadıya bunları konuştuk. Maalesef oradan beklenen duyarlılığı gördük diyemem.

Aynı şekilde şu anda yine önümüzdeki gelişmelere baktığımızda Halep bitiyor. Humus’ta şu anda maalesef insanlara güya ateşkes adı altında kapılar açılıyor. Peki bu kapıların açılması niçin üç günlük? Haydi açın kapıları, ateşkesi de daha uzun süreli yapın. Niye ateşkes daha uzun süreli değil?

Bakın Yermuk’ta açlık baş gösterdi. İnsani yardım yapılmıyor. Yapılmadığı için bu insanlar açlıktan ölüyor.

Geçenlerde 55 bin fotoğraf karesi... Bize bir şey anlatmıyor mu? O fotoğraf karelerindeki öldürülmüş insanların hali, bize bir şey anlatmıyor mu? Biz insan değil miyiz? Biz ne zaman duygulanacağız? Ne zaman bizim duygularımız oraya el atmayı, bir an önce dayanışmayla BM Güvenlik Konseyi’ni harekete geçirmeyi sağlayacak. Ama BM Güvenlik Konseyi şu anda görevini yapmıyor. Dünya barışına katkıda bulunmuyor.

Dolayısıyla BM teşkilatı üzerine düşen görevi yoğun bir şekilde yapmak durumundadır. Yapamıyorsa BMGK’nın reforme edilmesi gerekir. Burada bir ülkenin dudaklarının arasına, tüm insanların geleceği maalesef kilitlenmiştir. Böyle bir şey olamaz.

Rejim, Cenevre 1’de atılan adımları Cenevre 2’ye geldiğinde de kabul etmedi. Kabul etmediği için Cenevre 2 bana göre iyi başlamadı. Ve şu anda Cenevre 2 hâlâ devam ediyor. Bu gidişle iyi bir netice alınacağa benzemiyor.

Şu anda biz Cenevre 2’yi maalesef bu noktada olumsuz bir gidiş olarak görüyoruz. Cenevre 2’ye gelen rejimin yetkilileri, orada sadece kendilerine göre belli ülkeleri karalama yoluna gittiler. Kendilerinin her tarafı ‘kral çıplak’ havasında, ortadadır. Bunların kendini savunacak durumu yok aslında, neyi savunuyorsunuz?

Bir ülkenin insanlarını bitirdiniz, batırdınız. Hâlâ kalkıp da birilerine neyin hakaretini yapıyorsunuz? Bugün Beşar’ın da, yanındakilerinin de kimseye hakaret etmeye ne hakkı, ne selahiyeti var. Bunlar Suriye’yi yönetememiştir. Suriye’yi batırmıştır. Suriye’deki milyonlarca, on milyonlarca insanın geleceğini karartmıştır.

Şu anda insani yardıma müsaade etmeyecek kadar bunlar insanlıktan nasipsizdir. Daha ne söyleyeyim? Biz üzerimize düşeni yapmaya devam ediyoruz. Şartlar ne olursa olsun, yapacağız.

Bu konuda dayanışma içerisinde olduğumuz ülkeler var. Başta Katar olmak üzere. Suudi Arabistan da Suriye konusunda olumlu bir yapı içerisinde. Bu çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

`Sınır ilçelerimizde 74 vatandaşımız hayatını kaybetti`

Al Jazeera: Suriye konusunda bir politika değişikliği görülüyor. Sınırdan silah ve insan geçişinde kısıtlamalar olduğu görülüyor. Bu durumun Türkiye ile İran arasındaki ilişkilerin yumuşamasıyla ilgisi var mı?

Recep Tayyip Erdoğan: Bizim 911 km sınırımız var. Bu 911 km sınırda da çatışmalar var. Bu çatışmalar esnasında bizim tarafımıza düşen havan topları var. Şimdi bu havan toplarının bizim tarafımıza düşmesi sebebiyle, bu terör örgütlerinin bulunduğu o bölgelere angajman kuralları gereğince ordumuzun müdahalesi olmuştur.

Biz bu noktada kesin tavırlıyız: Bir, ne terör örgütleri bizim ülkemize sızabilirler; yakalandıkları yerde gereği yapılır, ne de bizim üzerimizden terör örgütü mensupları Suriye’ye girebilirler. Böyle bir şeye müsaade etmemiz mümkün değil.

Bizim şu ana kadar sınır boylarındaki ilçelerimizde 74 vatandaşımız şehit olmuştur. Biz bunlara sessiz kalamayız.

Çok daha farklı bir noktaya giderse gerek ordumuz, gerekse de güvenlik güçlerimiz sınır boyuna konuşlanmıştır. Vakti, saati geldiğinde de gereğini yaparız. Şu anda sabırlıyız, tahammül noktasındayız.

`Her Müslüman ülkede evimizde hissederiz`

Al Jazeera: Birkaç hafta önce İran’ı ziyaret ettiğinizde kendinizi evinizde gibi hissettiğinizi söylediniz. İki ülke arasındaki ilişkinin sırrı ne?

Recep Tayyip Erdoğan: Biz tüm İslam dünyasıyla, halkı Müslüman olan ülkelerde gittiğimiz ziyaretlerde kendimizi evimizde hissettiğimizi söyleriz. Bu, budur. Bunun başka türlü izahı yanlış olur. Çünkü olay farklı alanlara çekilirse bu yanlışlık meydana getirir. İslam dünyasında herhalde tüm Müslümanlar birbirini ziyaret ettikleri zaman gittikleri ülkeye “Biz kendimizi ikinci evimizde hissediyoruz” derler.

Biz buradan örneğin bir Körfez ülkesine gitsek, bir Katar’a gitsek. Ben Katar’a gittiğim zaman kendimi evimde hissediyorum. Aynı şekilde onlar da bizi ziyarete geldiğinde aynı şeyleri söylüyorlar. Bunlar kendi aramızdaki, birbirimize karşı kullandığımız o güzel, kibar, nezaket dolu ifadelerdir.

İran ile ise bizim ilişkilerimiz son bir iki yıla kadar gayet iyi bir noktadaydı. Son Suriye olaylarındaki gelişmeler, aramızdaki şeyleri maalesef olumsuz etkiledi.

Mesela ekonomik hedeflerimizde 2012-2013’te yüzde 35 gibi ciddi bir gerileme söz konusu oldu. Halbuki 2015 sonu için kendi aramızda 30 milyar dolarlık bir ticaret hacmi belirlemiştik. Şu anda temenni ederim ki, 2014 ve 2015’te bu açığı kapatarak bunu gideririz.

Bizim aramızda stratejik bir ortaklık da var. Şu anda tükettiğimiz doğalgazın 10 milyar metreküpe yakınını İran’dan alıyoruz. Petrol noktasında da ithalimiz var. Bu da tabii bir stratejik ortaklığın gereğidir.

Bizim İran’a ciddi ihraç kalemlerimiz var. Bunlar da bize ayrıca hem komşu ülke olmamız, hem de dayanışma sebebiyle süreci ister istemez olumlu bir istikamette teşvik ediyor.

`Darbe yapanı kabul edemeyiz`

Al Jazeera: Mısır’dan bahsedelim. Orduyu en sert bir şekilde eleştirenlerden birisiniz. Mısır’a karşı tutumunuzun Türkiye’nin çıkarlarından ziyade, Mursi ve Müslüman Kardeşler ile olan ideolojik benzerliğe dayandığını söyleyenlere ne dersiniz?

Recep Tayyip Erdoğan: Şunu çok net söylemem lazım: Mısır halkı büyük bir çoğunluğuyla bizim kardeşimizdir. Biz Mısır halkını hiçbir zaman reddedemeyiz. Askeri darbe yapan böyle bir yönetimi AK Parti iktidarı olarak kabul edemeyiz.

Bu askeri darbeyi yapan bir başkası olsa, biz onu da tanımayız. Eğer biz demokrasiye inanıyorsak, demokratik yollarla iş başına gelmiş, halkının yüzde 52 oyunu almış bir Mursi’yi devrime hakkına kimse sahip olamaz. Onu sadece halkı indirir.

Onu Mısır halkı getirmiştir. Sabredersin, 4 sene sonra seçimler var. 4 sene sonra yapılacak seçimde de tekrar Mısır halkı yürümesini isterse, ‘yürü’ der; indirmesi gerekirse o indirir.

Bir defa Mısır’da Mısır ordusu görevini demokrasi çerçevesinde yapmamıştır. Otokratik bir mantıkla yapmıştır. Bu demokrasiye aykırıdır. Demokratik parlamenter sisteme aykırıdır.

Bir yıl işbaşında kalan yönetime, siz kalkıp da böyle bir yaklaşım içerisinde bulunamazsınız. Bu bir defa demokrasiye karşı yapılmış bir darbedir. Demokrasiye karşı yapılmış bir darbeye, demokrasiye inanmış olan her siyasi liderin karşısında durması lazım.

Bizim orada bütün desteğimiz tüm Mısır halkına karşıdır. Nitekim, Mursi seçimleri kazandı, biz elimizden gelen destekleri verdik. Ama Mursi’den önceki yönetimle de bizim diyaloglarımız gayet iyiydi.

Fakat böyle bir darbeyi Mısır halkı haketmemiştir. Mısır halkına karşı yapılmış olan bu darbeye bizim saygı duymamız asla mümkün değil. İlkeler meselesi noktasında da demokrasiye inanmış bir insan olarak, bunu şahsımın da, partimin de kabul etmesi asla mümkün değildir.

Al Jazeera: Seçimle gelmediği sürece hiçbir zaman Mısır hükümetini tanımayacağınızı söylüyorsunuz yani?

Recep Tayyip Erdoğan: Bizim seçimle gelen hükümet kim olursa olsun, o noktada kabulümüz vardır. Ama darbe yönetimlerine asla. Seçimle gelen hükümet Müslüman Kardeşler olabilir, bir başkası olabilir.

Al Jazeera: Ya General Sisi Cumhurbaşkanı seçilirse?

Recep Tayyip Erdoğan: Şu anda Sisi’nin seçimleri şaibeli zaten. Darbeci birisinin seçimi diye bir şey olabilir mi? O, darbe yapmış kişi olarak tarihe geçecek. Darbecidir o.

Biz bunları kendi ülkemizde de çok yaşadık. O darbe yapanlar darbe yaptıktan sonra yüzde 90-92 oy da aldılar. Ama o yüzde 90-92 oyların hepsi korku belasına verilmiştir. Birçoğu insan sandığa dahi gitmemiştir.

Aynı benzer şeyler şu an Mısır’da olabilir. Aynı şeyler, sonra çok daha farklı bir şekilde o kişinin de başına gelebilir.

Bizim Mısır’ın iç işlerine karışmak diye bir derdimiz de asla yoktur. Mısır’daki otokratik rejimin kendilerini kabul etmeyenlere karşı yakıştırmasıdır.

Türkiye-israil ilişkileri

Al Jazeera: israil’in tazminat ödeyeceği bilgileri doğru mu? Obama ve Kerry, iki ülke arasındaki ilişkiler için neler yaptı?

Recep Tayyip Erdoğan: Uluslararası karasularında, Gazze’ye insani yardım getiren 3 gemiydi bunlar, Marmara gemisine karşı yapılmış olan operasyonda 9 vatandaşımız şehit oldu. Tabii burada 35 ayrı ülkeden insanlar da bu geminin içerisinde yer alıyordu. Bunların hepsi insani yardım için oradaydılar. Bana göre bu insanların hepsi alkışlanacak insanlardır.

Onlar bu insani yardıma muhtaç olan, belli beklentileri olan insanlara karşı en azından vicdanlarının sesini duymuşlardı.

Burada israil, onlara karşı yapmış olduğu operasyon neticesinde ellerinde silah olmayan, şiddete yönelik imkanı olmayan bu insanlar, onların silahlarının karşısında 9 şehit verdiler. Yaralananlar oldu. Bunlar arasında şuuru kapalı bir şekilde hala yatanlar var. Bunlardan bir tanesi benim komşumdur. Hala bu şekilde yatıyor. Bakın, ondan sonra ne kadar zaman geçti.

Rabbim şifalar versin Uğur kardeşime inşallah.

Burada olayların olduğu anda benim bir açıklamam oldu. “Üç şey yerine gelmedikçe normalleşme olamaz” dedim.

Bunlardan bir tanesi israil özür dileyecek. İkincisi tazminat ödeyecek. Üçüncüsü de aramızdaki ambargo kalkacak.

Türkiye’den Filistin’e, Gazze’ye her türlü yardım rahatlıkla gidebilecek. Bu köprünün kurulması lazım.

Özür noktasında Sayın Obama’nın çok gayreti oldu. Bunun neticesini de aldık. Netanyahu özür diledi.

Önce Sayın Obama ile görüşmemi yaptım. Sonra Obama telefonu Netanyahu’ya verdi. Onunla da görüştük. Ve bir süreç başladı.

Ama tabii tazminat var. Bunun yanında ambargonun kaldırılması olayı var.

Tazminat noktasında da beklentimiz, arkadaşımızın yaptığı çalışmalarla verdiği rakamlar vardı. Aynı şekilde karşı tarafın teklifleri vardı. Şu anda belli bir noktaya gelindiği haberini aldım. Kesinleşen bir şey daha henüz yok.

Bunu yaparken, bir şey daha söyledim. Dedim ki, ambargonun da kaldırılması lazım. Bir protokolle bağlanabilir. Bu protokol bağlanır da bu adımlar atılırsa, biz normalleşme sürecini hemen büyükelçileri yeniden göreve atamak ve göreve başlatmak süreciyle yeniden başlatabiliriz.

Türkiye-Gazze arasında ambargo kalkmadıktan sonra bu iş olmaz. Bizden oraya her türlü malzeme rahatlıkla gidebilecek duruma gelmeli.

`BAE kardeşini kaybediyor`

Al Jazeera: Arap medyasında Birleşik Arap Emirlikleri hakkında Türkiye’nin iç işlerine karışmaya çalıştığı ya da kötü yönde etkilemeye çalıştığı yönünde şeyler söylediğiniz yer alıyor. Buna inanıyor musunuz? Sizce durum böyle mi?

Recep Tayyip Erdoğan: Bu onların çok açık, net ortaya koyduğu tavırlar. Türkiye ile ilişkileri gayet iyi olan Birleşik Arap Emirlikleri, ne yazık ki Mısır olaylarında kendileriyle aynı şekilde düşünmedik diye bir tavır içerisine girdi. Bu bir defa devlet yönetmeye uygun düşmez. Biz sizinle her yerde aynı şekilde düşünmeye mecbur değiliz.

Farklı düşünebiliriz ama aramızdaki ilişkileri muhafaza ederiz. Rusya ile Suriye konusunda aynı düşünmüyoruz. İran ile de,Çin ile de aynı düşünmüyoruz. Ama bizim diğer ilişkilerimiz şu anda devam ediyor. Devlet yönetmek başka bir şey. Onunla onu birbirine karıştırmamaları gerekiyordu.

BAE burada maalesef böyle bir tutumun içerisinde girdi. Bu yanlıştır. Böyle bir tutum içerisine girmesi Türkiye’ye bir şey kaybettirmez. Aslında kendileri kaybeder. Türkiye gibi bir dostu kaybetmek doğru bir şey değil.

Biz dostun ötesinde kardeşiz. Sen kardeşini kaybediyorsun. Niye? Seninle aynı düşünmedi diye. Senin doğru düşündüğünü kim garanti edebilir? Belki Türkiye doğru düşünüyor. Bunu iyice bir `check etmek` gerekir.

Olay buradan kaynaklandı. Zannettiler ki biz bu ilişkileri keserse Türkiye batacak. Türkiye batmaz. Bir kapı kapanır, bir başka kapı açılır. Türkiye o günden bugüne herhangi bir düşüş içerisinde olan bir ülke değil. Devamlı yükselmeye devam ediyor.

Kararlılıkla da devam edeceğiz. BAE’nin attığı bu adamı iyi düşünmesi, gözden geçirmesi lazım.

Dost kazanmak kolay bir iş değil. Ama kaybetmek çok kolay bir iştir.

Al Jazeera: BAE’nin Mısır’daki darbeyi desteklemesi gibi Türkiye’de de benzer bir şey yapmasından korkmuyor musunuz?

Recep Tayyip Erdoğan: Biz şimdi dışarıda hazırlanan bütün oyunlara karşı bir defa kendi bünyemizi güçlü tutmaya mecburuz. Her zaman dışarıda bir çok şey hazırlanabilir. Ama siz kendi bünyenizi güçlü tuttuğunuz sürece onlar gelirler, duvardan geri dönerler. Biz böyle bir şeyi düşünmüyoruz, düşünmek istemeyiz.

BAE’nin halkı bizim kardeşimizdir. Biz onları asla bir kenarda düşünemeyiz, bir kenara da atamayız.

Her şeyden önce Müslümanız. Müslümanlar birbirinin kardeşidir. Ancak Müslümanlar kardeştir. Olaya biz bu ilahi temelden bakıyoruz.

Kaynak: Al Jazeera 

Bu haberler de ilginizi çekebilir