• DOLAR 32.373
  • EURO 34.971
  • ALTIN 2325.43
  • ...
siyonistten de beter!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

 

 

ANALİZ - Suriye'nin başkenti Şam'ın güneyinde yer alan Yermük Mülteci Kampı 200 günü aşkındır Esad rejiminin ablukası altında. Kampa, hiçbir şekilde gıda ve ilaç girişine izin verilmiyor. Halk, kaba bir tabirle tarlalardaki otları toplayıp yiyor. Ancak ot toplamaya gidenler rejime bağlı keskin nişancıların hedefi oluyor. Bu şekilde birçok kişi şu ana kadar yaralandı. Yaralananlar, tıbbi malzeme ve ilaç eksikliğinden dolayı hayata gözlerini yumuyor. Kampta şu ana kadar 100’e yakın insan bu şekilde açlıktan ve de ilaçsızlıktan dolayı hayatını kaybetti. İnsanlar yiyecek bulamayınca kedi, köpek yemek için âlimlerden fetvalar almaya başlamıştı. Ve nitekim kedi, köpek gibi normalde yenmesi haram olan hayvanları yemeye başladılar. Hatta bazı aileler yedikleri kedi etinden dolayı zehirlenmişti. Acıdır ama kampta kedi, köpek bile yok artık. Yani o derece kıtlık durumu söz konusu… Diğer yandan açlık ve ilaçsızlıktan hayatını kaybeden insanların cenazeleri, seyyar satıcıların kullandığı el arabasıyla taşınarak mezarlığa defnediliyor.

Yermük Mülteci Kampı’nda yaşayan insanların içinde bulundukları insanlık dışı durum için söylenecek pek fazla bir şey yok aslında. Açlıktan hayatını kaybetmiş çocukların görüntüleri yürekleri dağlamaya yetiyor. Kampa yönelik insanlık dışı abluka kentte durumun ne derece vahim boyutta olduğunu gözler önüne seriyor.

 

SAVAŞTAN ÖNCE 1 MİLYON ŞİMDİ 45 BİN KİŞİ YAŞIYOR

Yermük Mülteci Kampı, Suriye'nin başkenti Şam'ın güneyinde yer alan bir yerleşim birimidir. Yaklaşık 60 yıl önce Filistinli mülteciler için kurulan kampta iç savaştan önce 200 bini Filistinli, 800 bini de Golan Tepeleri'nden gelen Suriyeli göçmenlerle birlikte 1 milyon kişi yaşıyordu. İç savaşla bu sayı 45 bine kadar indi. Bu 45 binden yaklaşık 20 bini Filistinli, 25 bini ise Lübnan’ın Golan Tepeleri’nden buralara gelerek yerleşen kimselerden oluşuyor. Sıkıntı, açlık ve zulme daha fazla dayanamayan binlerce insan kampı terk ederek başka ülkelere sığındı.

 

KAMPIN ABLUKA ALTINDA OLMASININ SEBEBİ?

Esad rejiminin Yermük Mülteci Kampı’nı abluka altında tutmasının sebebi ise kampta yaşayanların Filistinli olmaları ve bu Filistinlilerin süren iç savaşta Esad rejimini desteklememesinden kaynaklanıyor. Zalim Esad rejimi, muhaliflere karşı verdiği bu kirli savaşta Filistinlileri kendi yanında göstererek uluslararası kamuoyuna haklı bir pozisyonda olduğunu göstermek istiyordu ama olmadı. Bundan dolayı da kamp abluka altına alındı ve burada yaşayan insanlar açlık ve katliamlara maruz bırakıldı.

 

BATI’DAN DEĞİL, MÜSLÜMANLARDAN YARDIM BEKLENİYOR

Zalim Esad rejiminin zulmü karşısında açlığa rağmen boyun eğmeyen kamp sakinleri, Müslümanlardan kendilerine uzanacak bir yardım eli bekliyor. Müslümanlar diyoruz; çünkü Suriye halkı Batılı ülkelerden bir yardım gelmeyeceğini iyi biliyor. 1966’dan beri Suriye’nin Humus kentinde yaşayan Hollandalı Katolik Rahip Frans Van der Lugt, İngiliz Daily Telegraph gazetesinin kendisiyle yaptığı mülakatta, şehirde açlık yüzünden bazı kişilerin akıl sağlığını yitirdiğini, günlerdir yiyecek yemeyen çocukların giderek zayıfladığını anlattı. Katolik rahip, Batı dünyasını Suriye halkını terk etmekle suçlayarak "Onlar çıkarlarına bakıyor, bu politika" diyor. Müslüman komşularının kendilerine çok iyi davrandığını belirten rahip, Müslüman bir yardım kuruluşunun kendilerine her hafta 4 kilogram un ulaştırdığını da sözlerine ekliyor. Katolik rahibin de dediği gibi siyonist haçlı zihniyetli Batılı ülkeler sadece çıkarlarına bakarlar. Eğer bir ülkede petrol, gaz, altın gibi yeraltı ve yerüstü maden çıkarları varsa yardımda bulunurlar; ama yine de göstermelik yardımın ötesine geçmezler.

 

GEÇMİŞİ KİRLİ BM’NİN GELECEĞİ YOK

Açlıkla mücadele eden yer sadece Yermük değil. İç savaşın sürdüğü Humus ve Halep’te de insanlar gıdasızlık ve ilaçsızlıktan dolayı ölümün eşiğine gelmiş bulunuyor. Bölgeye Türkiye’den İslami STK’larca yapılan onlarca Tır’lık gıda ve insani yardımlar savaş mağduru insanların ihtiyaçlarını karşılarken, Batılı hiçbir yardım kuruluşu bölgeye yardım göndermiyor. Üstelik İslami STK yetkilileri savaşın sürdüğü bölgelere hayatlarını riske atarak yardımı ulaştırıyor. İslami STK’lar, ablukadan dolayı giremedikleri Yermük Mülteci Kampı’na Birleşmiş Milletler(BM) rejimin izni dâhilinde girebiliyor. Ancak BM’nin, sadece göstermelik reklam amaçlı cüzi yardımları hiçbir derde çare olmuyor. Bu yardımlar da herhangi bir tehdit söz konusu olduğunda hemen kesiliyor. Nitekim geçtiğimiz gün BM’nin Yermük Mülteci Kampı’na yaptığı bin paketlik yardım dağıtımı esnasında gelen silah sesleri üzerine yardımlar hemen kesilivermişti. Batılı emperyalist ülkelerin güdümünde hareket eden sözde barış gücü konumundaki Birleşmiş Milletler’in sicili, yaptığı ihanet ve kirli ittifaklarla dolu. Bunlardan biri ve önemlisi, 1993’te Bosna’da 12 bin civarında insanın yaşadığı Srebrenitza kentini, Sırplara teslim ederek katledilmelerine göz yummak olmuştu. Mazlum insanların kanıyla yazılan tarihin öncesi de sonrası da siyonist haçlı zihniyetini taşıyan Batı’nın imza attığı benzer katliam ve soykırımlarla dolu.

 

SUUDİ VE KÖRFEZ ÜLKELERİ İSRAFTA VE İFSATTA ÖNCÜ

Suriye’deki açlık krizi konunun israf ve ifsat boyutunu da öne çıkarıyor. Ülkede devam eden amansız savaşta varlık içerisinde yüzen Suudi ve Körfez Arap rejimlerinin vurdumduymazlığı iğrendiriyor. Mısır’da İhvan’a karşı cunta yönetimini destekleyen bu Arap rejimleri Suriye’de ise Esad rejimine karşı savaşan muhaliflerin muhalifi olan Irak Şam İslam Devleti’ni (IŞİD) destekliyor. İslam dünyasının yüz karası bu rejimlerin kurdukları krallıklar Batılı şer odaklarla işbirliği içerisinde yıllardır Müslüman halkların kanını sülükler gibi emmeye devam ediyor.

 

CENEVRE-1, CENEVRE-2 YAPILDI NE DEĞİŞTİ? ÖLÜ SAYISININ ARTMASI BATI’NIN UMURUNDA MI?

Suriye’de savaşın durması için hiçbir çaba sarf etmeyen Batılı ülkelerin Cenevre-1’den sonra Cenevre-2 toplantısı da savaşı durdurmaya yetmedi. Zaten Batı’nın amacı da savaşı durdurmak değil savaşın daha da nasıl kızıştırılarak uzatılması değil mi? Bu da nereden çıktı demeyin. Sadece bir örnekle açıklayalım; Suriye’ye müdahale etmeye hazırlanan ABD önderlikli Batı, Esad rejiminin kimyasal silahlarını teslim etmesini açıklamasıyla durmadı mı? Niye durdu acaba? Batı için Suriye’de sivillerin ölmesinin önlenmesi mi öncelikliydi, yoksa israil’in güvenliğinin sağlanması mı? Her fırsatta açıklama yapan Amerikalı yetkililer bölgede ne olursa olsun israil’in güvenliğinin öncelikli bir mesele olduğunun altını kalın çizgilerle çizmiyor mu? Peki neden, kimyasalların teslimi sonrası binlerce insan daha hayatını kaybetti? Irak ABD işgali altındayken katledilen insanların sayısı 2 milyonu bulmuştu da ne değişmişti? Hele bunun bir İslam beldesi Suriye’nin iç savaşı olması ve bir de katledilenlerin sayısının artıyor olması siyonist haçlı zihniyetli Amerikalı Batılı ülkelerin umurunda mı sanıyorsunuz? Kesinlikle değil!..

Dolayısıyla Suriye meselesi Batı’nın değil İslam dünyasının meselesi ve Müslüman liderlerin kendi aralarında toplanarak çözüme kavuşturmaları gereken hayati bir mesele olarak karşımızda duruyor. 150 binden fazla insanın hayatına mal olan ve şehirlerin harabeye döndüğü Suriye için tüm taraflar, menfaatlerinden feragatla büyük bir sorumluluk içerisinde hareket ederek savaşın sonlanması için ne gerekiyorsa yapmalıdır. Aksi halde bu felaket tüm bölge İslam ülkelerini de içine alarak devam eder. (Mehmet Özcan / İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir