• DOLAR 32.583
  • EURO 34.779
  • ALTIN 2489.824
  • ...
`Demirtaş`a Yöneltilen Eleştiriler Cevapsız Kaldı`
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Pazartesi akşamı Haber Türk televizyonunda BDP/PKK’lilerin HÜDA PAR’a yönelik gerçekleştirdiği saldırılar ele alınmıştı.
Dünkü, "Kürt siyasetinin sancılı çoğulculaşması" başlıklı köşe yazısında programda konuşulanlara dair kritik yapan gazeteci-yazar Gülay Göktürk, program konuklarının HÜDA PAR sözcüsü Sait Şahin`in haklı şikayetini yeterince dikkate aldıklarını belirterek, okurlarıyla şu izlenimlerini paylaştı:
 
"Pazartesi akşamı Habertürk`te taptaze bir tartışma izledim. Didem Yılmaz Aslan, Türkiye`nin Nabzı programında kapağı yeni açılan son derece önemli bir tartışmayı gündeme getirdi: Lice`deki son olaylardan hareketle, çoğulculaşan Kürt siyasetinin karşı karşıya olduğu sorunlar...

BDP`den AK Parti`ye ve Hüda-Par`a kadar konunun aşağı yukarı bütün tarafları oradaydı.

Hüda-Par temsilcisi daha çok konunun güncel yanı üzerinde duruyordu haklı olarak çünkü bu konuda mağdurdu. BDP`lilerin Lice`de seçim çalışması yapan Hüda-Par mensuplarına yönelik saldırısını anlatıyor; bunun tek saldırı olmadığını, benzeri olayların defalarca tekrarlandığını, bu olayların kamuoyuna yansıtıldığı gibi "karşılıklı saldırı" olmayıp, PKK`dan Hüda-Par`a yönelik tek taraflı saldırıların söz konusu olduğunu vurguluyor ve demokratik siyasetten yana olan herkesi şiddete karşı tutum almaya çağırıyordu.

Bu nokta, özellikle önümüzde uzanan seçim döneminin sağlıklı yaşanması açısından en acil noktaydı. Ne var ki ben, diğer tartışmacıların, Hüda-Par`ın somut ve haklı şikayetini yeterince dikkate aldıklarına tanık olmadım; daha ziyade bir geçiştirme söz konusuydu. Özellikle Demirtaş`ın son Lice olaylarıyla ilgili açıklamasına yöneltilen eleştiri cevapsız kaldı.

Görünen oydu ki, BDP yeni dönemde de PKK`nın bölgedeki prestijinden ve ağırlığında yararlanarak bölge halkı üzerindeki hegemonyasını sürdürmeye çalışıyor; bir başka deyişle Kürt siyasetindeki çoğulculaşma sürecine adapte olmakta zorlanıyordu.

Geçmiş deşilmeden...

Ama tartışma burada kalmadı, gerilere taa 90`lı yıllara kadar gitti. Ve ortaya çıktı ki, Kürt siyasetinin farklı aktörleri arasındaki ilişkilerin tarihi arka planı deşilmedikçe, bugün sağlıklı bir rekabet, sağlıklı bir siyaset platformu yaratmak çok zor.

İçinde PKK`nın, Hizbullah`ın, JİTEM`in, MİT`in, kimisinin adını yeni duyduğum birtakım cemaatlerin ve derin devletin bütün unsurlarının yer aldığı karanlık, kirli, karmakarışık ve acı dolu bir geçmiş bu... Hem iç infazlarla hem karşılıklı infazlarla, devletin manipülasyonlarıyla, gizli yapıların provokasyonlarıyla örülmüş bu geçmişle yüzleşmeden; içlerindeki acıları, öfkeleri ortaya dökmeden, nasıl olacak da bu siyasi akımlar aynı bölgede demokratik siyaset yapacak? Birbirinin çocuğunu-kardeşini öldürmüş, yıllarca birbirine kin beslemiş bu insanlar nasıl olacak da şimdi "centilmence" siyasi rekabete girecek?

Korkunç ihanetler, domuz bağlı cinayetler, oğlunu öldüren babalar, babalarını öldüren oğullar, işkenceli sorgular, dava arkadaşlarının birbirlerini arkadan vurması, devletin kah birinin kah ötekinin arkasına geçerek onları birbirine kırdırması, bütün bunlar öylesine derin yaralar açmış ki bölgede, "Hadi artık şiddeti bırakıp siyaset yapalım" demekle olmuyor.

Hakikatleri araştıralım derken

Ama öte yandan, "Hakikatleri Araştırma Komisyonları kuralım, her şeyi ortaya dökelim" demekle de olmuyor. Yanlış bir yöntemle ve yanlış bir ruh haliyle yapıldığı takdirde su yüzüne çıkan hakikatler, eski düşmanlıkların azıtarak su yüzüne çıkmasına, kabuk bağlamış yaraların deşilmesine de yol açılabilir. Beklenilen yüzleşme yapıcı değil yıkıcı bir rol oynayabilir.

Ben tartışmaya katılanların hiçbirinin, yüzleşme denen şeyin nasıl yapılacağını çok iyi bildikleri kanaatinde değilim. Hepsi de geçmişin yükünden kurtulmak istiyor ama bunun yolunu yordamını tam olarak kestiremiyordu.

Ama bu programın en önemli yanını Abdurrahman Kurt tartışmanın sonunda ortaya koydu:

"Dikkat ederseniz, burada konuştuğumuz şeyler Türkiye`de ilk defa bir televizyon programında konuşuluyor. Biz bunları şimdiye kadar sadece dar mahfillerde konuştuk. Şimdi ilk defa kamuoyunun önünde, onun hakemliğinde konuşuyoruz. Birkaç yıl önce bunu hayal bile edemezdik. Bu çok önemli bir başlangıçtır."

Ben de Kurt`a katılıyor, bu tip kapağı açılmamış konuların masaya yatırıldığı programların artmasını diliyorum."

Demirtaş, Göktürk`ün de dikkatini çeken skandal açıklamasında, "HÜDA PAR denen parti, neredeyse bir tek üyesinin bile olmadığı bir ilçeye gidip esnafa bildiri dağıtıyor. Esnafın kendisi tepki gösteriyor. Esnaf, burada `Bu bildiriyi dağıtmayın` diyor. Esnaf ne partimizin yöneticisidir ne partimizin üyesidir. Yani halkın doğal tepkisi gelişiyor. Ensaf, `Bu bildiriyi bana vermeyin` diyor. `Ben BDP`liyim. BDP`ye oy vereceğim, bana bu bildiriyi vermeyin` deyip iade ediyor. Gittiği her yerde HÜDA PAR bu tepki ile karşılaşıyor. Şimdi bildiri iade edilince, insanlar kabul etmeyince, esnafa hakaret ediyorlar. Oradaki insanlara tehditler yağdırıyorlar. Oradan başlayan bir gerilim ortaya çıkıyor. Ondan sonra bagajlarından çıkardıkları sopalarla, kasaturalarla, silahlarla saldırıyorlar." şeklinde yalan beyanatlarda bulunmuştu. Söz konusu beyanatlar, HÜDA PAR İl Başkanı ile Lice Adayı tarafından net verilerle yalan olduğu kamuoyu ile paylaşılmıştı. (Hürseda Haber)

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir