• DOLAR 32.549
  • EURO 34.834
  • ALTIN 2431.568
  • ...
SON DAKİKA
Filistin’de Öncelik Özgürlük mü, Yoksa Devlet mi?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
İşgale uğrayan halkların ilk hedefi önce işgali sonlandırıp ardından devletlerini kurmak olmuştur. Fakat bir halk yerinden yurdundan edilmiş, yerine de bir başka halk getirilmişse durum farklı olur. Çünkü bu durumda öncelik toprağı kurtarmak olmalıdır. Buna yeniden fetih ve sürgün edilen bir halkın geri dönüşü de denebilir. Devlet kurmak ve bunun için çalışmak geri dönüşü gerçekleştirdikten sonra olmalıdır.
 
Filistin Kurtuluş Örgütü`nün işgal rejimi israil’in 1948 yılında işgal edilmiş Filistin toprakları üzerinde yaşama hakkını tanımasının ardından, FKÖ’nün Filistin halkını temsil etme boyutu zayıflamaya başladı. Çünkü FKÖ’nün işgalci israil rejimini tanıması bu rejimle olan savaşını da sonlandırıyordu. Sonunda FKÖ İsrail’i resmen tanıdı. Buradan hareketle FKÖ’nün Filistin halkını temsil yönünün eksik olduğunu söylemek gerekir. Bu nispi temsiliyet kendisine Filistin halkının haklarını yok sayma, bu haklardan taviz verme ve istediği gibi tasarruf etme hakkı vermiyor. Diğer taraftan FKÖ bütün Filistinli grupları içine almıyor, içinde barındırdığı kurum ve kuruluşlar da seçimle oluşturulmuş değil. Daha da önemlisi Filistin Ulusal Tüzüğü aracılığıyla liderlerine verilen görev ve sorumluluklara tecavüz etmiş durumdadır. Buna göre FKÖ’nün halkı temsil yönü eksiktir ve bu eksiklik ona bu hakkı vermiyor. Dolayısıyla FKÖ’nün işgal rejimi İsrail’i tanıması, Fetih liderlerinin israil’i tanıması anlamına geliyor sadece. Fetih de zaten Filistin halkını temsil etmiyor. Filistin halkının hak ve hukukunu keyfi uygulamalardan korumak için bu, ulusal düzlemde oldukça önemli bir husustur.
 
Fetih hareketinin öncelikli hedeflerinden vazgeçmesi, işgal rejimi israil`in varlığını bir hakikatmiş gibi kabul etmesi ve siyasi çözümlere kayması, kendisinin tasallutu altında bulunan FKÖ’nün amaçlarından ve tüzüğünden sapmasına neden oldu. Bunun sonucunda Fetih, Filistin halkının liderliğini kaybetti. Bir liderin veya liderlik konumda olanların komuta ettikleri halkın hak ve hukukuna herkesten daha çok inanması, bunlara herkesten daha fazla bağlı kalması ve savunması gerekir. Fetih’in sorumsuz bir rol alması, Filistin halkının hak ve hukukunu, ilke ve sabitelerini savunan ve bunun için mücadele eden, daha önceki anlaşmaları reddeden ve onları hiç imzalanmamış gibi kabul eden başka grupların sahaya çıkmalarına neden oldu. Filistin halkının da doğal olarak kendisini savunan direnişçi grupların etrafında kenetlenmesi ve kendisine rehberlik etmesi için onları öne sürmesi gerekir.
 
Bütün bunlar, bu aşamada devlet kurma çabalarının özgürlük süreciyle çeliştiğini gösteriyor. Bu aşamada devlete doğru gitmek ve rotayı oraya çevirmek ilke ve haklardan taviz vermeye neden olacağı gibi, silahlı mücadelenin halkın başka bir kesiminin eliyle sürmesine de neden olacaktır. Halkın liderliğine soyunan kesim halkın amacını yerine getirmekten vazgeçtikçe bu durum da tekrarlanacaktır.
 
Filistin’i özgürleştirme projesi Filistin davasının stratejik çözümü olmaya devam edecektir. Bu çözüm çağdaş tarih gerçekliği ve dünyadaki sömürgeden kurtuluş ve özgürlüğe ulaşma tecrübeleriyle de uyumludur. Filistin içinde ve Arap dünyasında öncelikleri olması gereken yere yeni bir ufukla taşıyacak olan olgu da budur. Bütün çabaları özgürlük yoluna yığma en doğru, en faydalı, en kısa ve en külfetsiz yoldur. Filistinli mültecilerin hak ve hukukunu başka çözümlere göre daha fazla koruyacak ve garanti altına alacak biricik yol yine budur. Diğer çözümler bu halkın zamanını, çabasını, mal ve servetini heder etti. Buna mukabil halka ne özgürlük getirdi ne de bağımsızlık.
 
Allah Teâla şöyle buyuruyor:
 
“Savaş, hoşunuza gitmemekle birlikte üzerinize farz kılındı. Bir şeyden hoşlanmadığınız halde o sizin iyiliğinize olabilir. Bir şeyi de sevdiğiniz halde o sizin için kötü olabilir. Allah bilir, siz bilemezsiniz.”
 
 Dr. İsam Advan   (Filistin E.M)

Bu haberler de ilginizi çekebilir