• DOLAR 32.576
  • EURO 35.029
  • ALTIN 2435.726
  • ...
İslam Dünyasının Geleceği
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Ramazandan önce de Somali insanları açlıktan hayatını kaybediyordu. Takati kesilmiş Somalili çocuklar yerlerde sürünüyordu. Açlıktan dolayı yerlerde yatan insanların görüntülerinin televizyon ekranlarından yansıtılması öteden beri süregelen açlığın devam ettiğinin göstergesiydi. Ancak Ramazanın bereketiyle orucun birkaç saatliğine yiyecek ve içecekten mahrum bırakması açları ve yoksulları anlamaya yönlendiriyor insanları.

Baas rejimi Ramazandan önce de katliamlar yapıp Suriye halkının kanını akıtıyordu. Bahreyn, Yemen ve Libya’da Ramazandan önce de Müslüman halk kurşunlanıyordu. Somali’de Ramazandan önce de muhalif Müslüman gruplarla hükümet güçleri arasında çarpışmalar yaşanıyor, Müslümanlar birbirlerinin kanını oluk oluk akıtıyordu. Zulüm, Irak’ta, Afganistan’da, Çeçenistan’da ve dünyanın birçok yerinde yıllardan beridir varlığını sürdürüyor.

Bunca baskı ve zulümler çok önemli sebeplere dayanıyor. Bunların en önemlisi, İslam’ın motor gücüne dönüşüp harekete geçirmesiyle ayağa kalkacak Müslüman halkların zulüm ve istibdattan hesap sormalarından ve Müslüman coğrafyadaki işgal ve sömürüyü sonlandırma çabalarından duyulan korkudur. Ayrıca İslam’ın, sıkıntılarla boğuşan halklara hayat sunacak biricik alternatif olarak ortaya çıkıp daha önce büyük iddialarla meydana adım attıkları halde bugün sarsıntı geçiren Batı sistemlerini tarihin çöplüğüne mecbur etmesinden korkuyorlar.

Kısaca rengi, milliyeti ve dini ne olursa olsun zalim ve sömürgeci güçlerin bileklerinden tutacak, boğazlarına yapışacak ve hesap soracak biricik gücün İslam olduğunu bilen istikbar güçleri Müslümanlara göz açtırmıyor. Müslüman halkların kendilerini toparlamaları ve gönüllerinin istediği gibi yaşamalarını engellemek için büyük oyunlar oynayarak baskı kurmaya ve ezmeye çalışıyorlar. Bir yerlerde İslami bir kıpırdanışla karşılaştıklarında vaveyla çekerek bunu “terör hareketi” olarak nitelendirip ezmeye çalışıyorlar.

Oysa Batının ileri gelenleri, İslam’ın insanlığın biricik kurtuluşu olduğunu çok iyi biliyorlar. Menfaatleriyle çelişecek, zevk ve cezbedici dünyalarını hedef tahtasına oturtacak ve sömürülerinden hesap soracak olan İslam’a yol vermemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bunda haksız da sayılmazlar. Çünkü İslam gelince bir daha insanların haklarını yiyemeyecekler. Başka milletlerin kaynaklarını çalamayacaklar. Her zamanki gibi zulmedemeyecekler.

İstikbar güçlerinin bunca plan, program ve tedbirlerine ve yıllardır aralıksız devam eden zulümlerine rağmen İslam coğrafyası ciddi bir değişim yaşıyor. Ramazanlarda daha fazla içimizi yakan Irak’ı, Afganistan’ı, Çeçenistan’ı ve Filistin’i yerle bir etmek için çabaladıkları halde bu topraklarda fidan gibi büyüyüp gelişen İslami direniş İslam düşmanlarının kâbusu haline gelmeye başladı. İşgal ettikleri topraklarda İslam’ı yok etmeye çalışırken, teslim aldıklarına inandıkları Arap topluluklarında İslam’ın gün geçtikçe daha fazla güçlenmesi ve hayatları yönlendirmesi hesaplarını altüst ediyor.

Bu arada Kemalist rejimin doksan yıllık baskı, dayatma ve yasaklamaları neticesinde ülkemizde yok etmek için çabaladığı İslam’ın daha güçlü bir şekilde varlık göstermeye başladığına tanık oluyoruz. Ülkenin dört bir yanında faaliyet yürüten İslami kuruluşların çağrıları Müslüman halk nezdinde güçlü şekilde karşılık buluyor. Rejimin yıllardır devam eden baskıları sonucunda ağır darbe alan tesettür ile ilgili kampanyalara büyük katılımlarla ortak olan Müslüman halkımız yitiğini yeniden keşfediyor. Samimi ve ihlaslı çabalar neticesinde İslam coğrafyasının diğer parçaları gibi Müslüman halkımız da yıpranan yönlerini onarmanın ve sönükleşmeye yüz tutmuş İslami hayatı yeniden canlandırmanın uğraşısını vermek için daha canlı ve güçlü adımlarla varlığını ortaya koymaya çalışıyor.

Bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Korku duvarlarını yıkmış, İslam’ın aydınlığında kendini keşfeden Müslüman halklar, yıllardır sırtlarına kambur gibi yapışan düşmanlarını çok iyi tanımaktadırlar. Düşmanlarına ait sistemlerin kendilerine baskı ve zilletten başka bir şey getirmediğini çok iyi biliyorlar.

Son zamanlarda İslam’ı tehlike olarak gören Batının kendi İslam’ını geliştirme ve güçlendirmek için çabaladığını görüyoruz. “Ilımlı İslam” isminin verildiği, Batının bugünkü yapısıyla hiçbir sorunu olmayan, sömürge ve zulme göz yuman, İslam ümmetinin başına bunca belayı getiren istikbar güçleriyle hiçbir problemi olmadığı halde; istikbar güçlerine karşı çıkan Müslümanlara her fırsatta tepki gösterip düşmanlık yapan yeni bir yapıyı tesis etmeye çalışıyor. Ülkemizde böyle bir yapının tesisine çalışıldığı gibi, İslam coğrafyasının diğer bölümlerinde bu alanda ciddi çabalar yürütülmektedir. Bu, daha önce İslami medyaya yansıyan “Amerikancı İslam” projesine benzer bir çabanın ürünüdür. Bugünlerde Müslümanların Ramazanlarını kutlayan ve Beyaz Saray’da iftar yemeği veren ABD başkanının, ılımlı İslam projesini geçerli kılmak için yakınlarda Cuma namazlarına iştirak ettiğini görsek şaşırmamamız gerekecek.

Oysa İslam’ın ılımlısı ve ılımsızı yoktur. Batının bu tür şeytanı projeleri bir müddet etkili olsa da İslam’ın hakikati karşısında mum gibi erimeye mahkûmdur. Müslümanların yorulma bilmez çabaları bütün bunların etkisiz hale gelmesi için yeterli olacaktır. Bu arada gelecek, Müslümanların fitne ve fesada karşı uyanık olmaları ve ihlaslı çabaları neticesinde şekillenecektir.


Hürseda Haber/ Nevvab Yıldız

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir