• DOLAR 32.381
  • EURO 35.035
  • ALTIN 2325.169
  • ...
"Roboski Ak Parti'nin 33 kurşunudur"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

VAN- Roboski'de yaşanan katliama Askeri Savcı ve hakimler tarafından takipsizlik kararı verilmesine bir tepkide yazar ve aydınlardan geldi. Gazeteci ve aydınlar karara tepki göstererek, bu kararın hükümetin üzerine titrediği Barış Sürecine de hizmet etmeyeceğini ifade ettiler.

 

Konuyla ilgili olarak İlke Haber Ajansı’na (İLKHA) açıklamalarda bulunan Gazeteci Yazar Abdulhelim Almalı, bu kararla hem insanlık vicdanında hem de Uludere'de ikinci bir katliamın daha yaşandığını, Roboski’nin coğrafyamızın kanayan yarası olduğunu ve bu yaranın tam üç yıldır kanadığını belirterek, “Tıpkı Dersim’de, Koçgiri’de, Zilan’da ve Sündüs yaylasında, 90’lı yıllarda meydana gelen faili meçhuller gibi. Bu gün failler bulunsa bile ölenlerin yakınları açısından bir şey değişmeyecektir. Onların yürekleri hayatta oldukları sürece yanacaktır. Ancak faillerin bulunup cezalandırılması, belki toplumsal vicdan açısından bir rahatlama sağlar. Bu sonuç böyle bir vahşetin bir kez daha yaşanmaması için ibret olur.” dedi.

 

 “Roboski’deki acı manzaralar hala taptaze”

İnsanlık katliamının yaşandığı bölgenin Irak’ın sıfır noktası olduğunu ve tek geçim kaynaklarının her ne kadar  resmi ideoloji bunu kaçakçılık olarak adlandırsa da aslında  sınır ticareti olduğuna dikkat çeken Almalı, “İnsanların tek geçim kaynakları yaptıkları bu sınır ticaretidir. Olayın olmasından sonraki görüntülere bile baktığımızda orada sadece cansız bedenlerin değil insanlığın nasıl öldürüldüğünü görebiliyoruz. Parçalanmış cesetler ya katır sırtında veya bir traktör römorkunda tabiri caizse tezek gibi yüklenilmiş bir vaziyette köye getirilme görüntüleri ortadadır. O günden bu güne doğal olarak ölenlerin yakınları her gün gözyaşları dökmekte katliamın sorumlularının yakalanması için adalet arayışındadırlar. Aradan bu kadar süre geçmesine rağmen hala Çocuklardan birinin mezarının üstüne annesi tarafından üşümesin diye örtülen battaniye, bir diğerinin başucuna bırakılan bir tas yoğurt sanırım acının ne demek olduğunu göstermektedir.” ifadelerini kullandı.

 

“Savcılığa göre TSK kanunun emrini icra etmiş, katliam kaçınılmaz bir kaza”

“Hukuk açısından adaletin tam tecelli etmediği sistemlerde, hukukun  ancak güce göre işlemekte olduğunu dile getiren Almalı, bu olayda da aynı şeylerin tekrarlandığını, Adaletin hukuku değil, üstünlerin hukukunun nasıl işlediğine şahit olduklarını vurgulayarak, “Uluslararası hukuka göre karar verme yerine, hukukçunun keyfiyetine göre  kararların verildiği bir ortamda farklı bir karar beklemek bana göre pek doğru olmaz. Aslında hukukun sivili askeri olmaz hukuk her yerde hukuktur, hukukun evrensel ilkelerine riayet edilirse. Sivil hukukta karşılığı olmayan bir davanın askeri yargıda karşılığını beklemek pek doğru olmasa gerek zaten basına yansıdığı kadarıyla ‘Savcılık soruşturmaya yer olmadığına karar vermiş. Savcılığa göre katliam kaçınılmaz bir kaza TSK kanunun emrini icra etmiş.’ Bu kararla hem insanlık vicdanında hem de Uludere'de ikinci bir katliam daha yaşanmış oldu. Askerin birinci kararında 34 kişi katledildi ikincisinde ise hukuk katliamı yaşandı. Bu kararla birlikte Uludereli annelerin yüreği bir kez daha yandı, Uludere'de 28 Aralık 2011’de, önce insanlık katledildi şimdi ise hukuk...” diye konuştu.

 

“Roboski'nin hesabını katillerinden sormanın yolu bağımsız bir yargıdır”

Görüldüğü kadarıyla kararda emir komuta zinciriyle uygulandığını ve doğal olarak verilecek olan kararda da komutanın suçlu ilan edilemeyeceğinin altını çizerek, “Zaten karara baktığımızda kararı veren askeri mahkemedir Bakanlar Kurulu değil. Herkes için adaletin yolu belli, Roboski'nin hesabını katillerinden sormanın yolu bağımsız ve hesap verebilen Yargı’nın oluşmasıyla mümkündür” şeklinde konuştu.

17 Aralık operasyonuyla ortaya çıkan paralel yapıların hedefinde sadece başbakan’ın olduğunu bildiren Almalı, Burada amacın başbakanı itibarsızlaştırma, hukuk darbesini gerçekleştirmek olduğunu ve Bu darbenin diğerlerinden tek farkının ise üniformanın farklı olması Diğerlerinde askeri üniforma bunda ise cübbe olduğunu dile getirerek, “Çözüm sürecinin bu karardan çok etkileneceğini düşünmüyorum çünkü çözüm sürecinin iki aktörü var biri başbakan diğeri ise Abdullah Öcalan, dolayısıyla süreç bu ikisinin kontrolünde işlediği için zarar göreceğini sanmıyorum” dedi.

 

 “Faili CHP olan bir katliamın özrünü dileyip kendi dönemlerindeki olaya özür dilememek çifte standarttır”

Kamuoyunda verilen karara Roboski katliamı 2. kez gerçekleştiği yönündeki açıklamalara katılmadığını ve bunun üçüncü katliam olduğunu ifade eden Eğitimci Yazar Fırat Toprak ise “Birincisi ilk katliamın gerçekleştiği süreçtir ki orada da ciddi manipülasyonlar var. Tartışılır tabi. İkincisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın özellikle “Yahu paraysa para tazminatsa tazminat” demesiydi. Bu kesinlikle Roboskili aileleri ve bizleri rencide eden bir tavırdı. Özür dileme gibi bir söylem gelişmiyor. Yanılmıyorsam dersim katliamında devlet adına özür dilemişlerdi. Faili CHP olan bir katliamın özrünü devlet adına diliyorlar da Ak Parti iktidarında işlenen bu katliamın özrünü dilemiyorlarsa bu çifte standarttır. Burada da bir haksızlık var. Üçüncü katliama gelince bu zaten yargı üzerinden gerçekleşen katliamdır. Yani bir yerde 34 insan katlediliyor ve hiçbir suçlu bulunmuyor. Bunun emrinin kimler tarafından verildiği tartışmalarına girmek ne kadar doğru bilemiyorum ama bence emri kim verirse versin bütün devlet yöneticileri sorumluluk altındadır.” dedi.

 

“Roboski kesinlikle Ak Parti’nin 33 kurşunu olmuştur”

Roboski katliamının barış süreci açısından da bir imtihan olduğunu aktaran Yazar Toprak, “Bu manada hükümetin bir adım atmaması ve ya yargıdaki paralel güçler bu son süreçteki iç hesaplaşmalarının bir ayağı ise yine ben bu noktada sorumluluğu iktidarda görüyorum. Roboski’de katledilen insanlara toplumun her kesiminden sahip çıkılıyor. Bu sadece ulusalcıların propagandası değildir. Bu manada orada insani ve vicdani bir durum söz konusudur. Bu duruma karşı ne kadar duyarsız kalınırsa kalınsın bu kesinlikle Ak Parti’nin 33 kurşunu olmuştur. Dikkat ederseniz Özalp ilçesindeki 33 kurşun olayında da böyle bir şey söz konusu olmuştu. Yıllarca sürse dahi yine kara leke olarak duracaktır. En nihayetinde tarih tekerrür edecek ve bu insanların hakkı bir şekilde sorulacaktır. Bu noktada hiçbir endişem yok.” diye konuştu. 

 

“Roboski katliamı 30 yıllık süreçle eşdeğerdir”

Burada çıkıp erdemlikle  özür dilenmesi ve insani bir tavır içerinde bu insanların gönlüne su serpilmesinin Kandil’de yapılan görüşmelerden ya da İmralı’da yapılan görüşmelerden daha olumlu bir sonuç verebileceğini de ileri süren Toprak,  “Eğer barış sürecine bir katkı sunulmak isteniyorsa bunlar yapılabilir. 17 bin faili meçhul vardı. Ama hepsinin toplumsal bilinçaltında oluşturduğu etki sahası bu Roboski’nin etki sahası kadar olmamıştır. Yani Roboski’nin toplumsal yaşamda oluşturduğu travma  görülüyor mu? Bilmiyorum ama tüm bu 30 yılık süreçle eşdeğer konumdadır. Bu karar bir paralel karar da olabilir. Çünkü dikkat ederseniz son süreçteki hesaplaşmalar yargı üzerinden yapılıyor. Bu manada Roboski kararının da paralel bir karar olma ihtimali mevcuttur. Ama bu Ak Parti’nin üzerindeki sorumluluğu kaldırmıyor. Bu manada eğer toplumsal barış adına bazı adımlar atılıyorsa, Roboski üzerinden de kamu vicdanının rahatlatılması gerektiğini düşünüyorum.” dedi.

 

Roboski üzerinden toplumsal vicdanın rahatlatılmasının temin edilmesi gerektiğini ifade eden Toprak, burada adım atılmamış olmasının sebebinin askeri vesayet olduğunu düşünmediklerini   belirterek, “Askeriyenin buna karşı çok büyük bir direnç göstereceğini düşünmüyorum. Çünkü bu manada hükümetin atacağı adımlar en nihayetinde barış süreci ve çatışmazlığın oluşturulmasına zemin hazırlayacağı ve böyle bir duruma askeriyenin de karşı çıkacağını düşünmüyorum. Bu manada sorun, eğer askeriyenin çok büyük bir tepki göstereceği şeklindeyse bunun böyle olacağını düşünmüyorum ama Ak parti’nin de yeni bir vesayeti törpülerken diğerini denklem unsuru olarak kullanması yanlış bir politika olur. Çünkü darbecilik ister askeri ister yargı tarafından olsun, buna karşı bir tavır geliştirmek şeklinde bir duruşun olması gerektiği kanaatindeyiz.” diye konuştu. (Fikret Özkan-Murat Dalgın-İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir