Gazze Taşlı İntifadayı Anıyor
Şu günlerde Gazze’ye değinmeden taşlı intifadadan bahsetmek eksik olur. Çünkü Gazze intifadanın ilk beşiği, işgalci İsrail’e karşı yapılan cihad, direniş ve devrimci çıkışların ana noktasıdır.
Gazze’nin işgal rejimi açısından ne anlam ifade ettiğine de bir bakmak gerekir. İsrail’in siyasi ve askeri liderleri Gazze konusunda hiçbir zaman hemfikir olmamıştır. Gazze onların en fazla ihtilaf ettiği konuların başında geliyor. Seçim propagandalarında veya değişik münasebetlerle yapılan açıklamalarda bu ihtilafı açıkça görmek mümkün.
Bu farklılık taşlı intifadada kendini daha da belirgin bir şekilde hissettirdi. İntifadayla birlikte var olan ihtilafın kodları daha da netleşirken, bazıları Gazze’de kayda değer toprakların veya stratejik olarak çevresine hâkim bir dağın, düşman ordularının hareketlerini kontrol edecek stratejik bir noktanın olmadığını, dahası Yahudiler için burada tarihi bir değerin bulunmadığını dillendirmeye başladılar.
İsrailli bir gazeteci daha da ileri giderek şunları söylüyordu:
“Hangi Yahudinin Gazze’deki kumlara ihtiyacı var? Burada bir Yahudi’nin hayatına denk gelecek ne var ki?”
İsrailli gazetecinin sorduğu bu soruların karşılığını intifada zamanında Dışişleri Bakanı olan Şimon Peres’in, İsrail’in olmazsa olmaz bir parçası olduğunu iddia eden ve Gazze’yi elden çıkarmamak gerektiğini savunan ölmüş İsrail Başbakanı İzak Şamir’in iddiasına verdiği cevapta görüyoruz. Peres, Şamir’in bu görüşüne şöyle karşılık veriyor: “Şu anda Gazze’de 600 bin kişi yaşıyor. Bunların yarısı mülteci kamplarında kalıyor. Buradaki Filistinli nüfusu giderek artıyor. 12 yıl sonra bu sayı bir milyonu bulacaktır. Şamir, acaba Gazze’de yaşayan bu bir milyon insanın İsrail’den koparılamayacağını mı kast ediyor?”
Askeri uzman ve analist Ze’ev Schiff ise şu tespitte bulunmuştu:
“Son derece girift ve zor problemlerden biri Gazze’nin zaman ayarlı beşeri bir saatli bomba olmasıdır. Filistinlilerin ulusal sebepleri bulunmasa ve işgalden kurtulmak gibi güçlü bir arzuları olmasa dahi, demografik, coğrafi ve sorunlu alt yapı nedenleriyle bu zaman ayarlı saatin patlama zamanı gelecektir. Bana öyle geliyor ki, bir gün gelecek birilerinin burayı bizden sorunlarıyla birlikte alması için yalvaracağız.”
İsrail kamuoyunda Gazze’deki durumu Batı Yaka’dan ayıran da vardır. Birincinin faydası ikincisine göre çok daha fazla, zararları da öyle. Bu konuda İsrail’in rüyası ve tutumu da aynı. İsrail, Gazze’yi ancak Sina’yı aldığında alabildi, ancak Sina’yı Mısır’a geri verince Gazze’yi bir türlü vermedi. Gazze’nin geleceğini Batı Yaka`nın geleceğine bağladı.
Bu yazıyı yazan şahsın saat saat ve gün be gün yaşadığı taşlı intifada Gazze’de başladığında, birçok soru soruldu. Bu soruların en önemlisi, intifada neden Gazze’de başladı ve niçin işgalin sürdüğü başka bölgelerden farklı bir şiddet gösterdi? Bunun sonucu olarak neden burada fazla kurban verildi?
Bu sorulara vereceğimiz cevaplar aslında Gazze’yi diğer bölgelerden ayıran ve işgalle birlikte gelişen siyasi, sosyal, iktisadi ve demografik yapısını da ortaya koyacak. Bu cevaplar genel bir kanaat vermekle birlikte, bazıları için bölgeyi diğer bölgelerden ayıracak verilerdir.
Fakat her şeye rağmen Gazze, Filistin halkının tarih boyunca bu coğrafyada yaptıklarıyla, işgalcinin yaptıkları ve ona karşı artan tepkiyle, nüfus yoğunluğuyla, kaynaklardaki aşırı kısıtlılık nedeniyle ve her düzlemde hep istisnai durumlarla adını duyurmuştur. Eğer kişi Gazze’yi siyasi, ekonomik, iktisadi, beşeri ve sosyal yönleriyle ele alırsa, bunun için karşılaşacağı ‘felaket’ ve ‘dram’ kelimeleriyle şaşıracak, burada geçen hayatı garipseyecek, işgalcinin burayı boğma niyetiyle sürdürdüğü ambargo ve kuşatmayla şartların daha da kötüleştiğini müşahede edecektir.
Evet, Gazze her an patlayabilecek bir saatli bomba gibidir. Yoğun nüfusu, bölgede bulunan çok sayıda mülteci kampları, kötü ekonomik koşullarıyla birlikte, bölge halkının işgale karşı sürdürdüğü direniş işgalciyi hep meşgul etmiş ve onu içinden çıkılmaz bataklığa sürüklemiştir. 8 Aralık 2012 tarihinde meydana gelen olaylarda hiç kimse bugünün tarihi bir gün olacağını, olayların bu günü yeni bir aşamanın başlangıcı olarak tarihe geçireceğini tahmin etmiyordu.
Bütün bunlar taşlı intifadanın öylesine başladığı ve gelişi güzel geliştiği anlamına gelmiyor. Tersine, bundan önce siyasi, sosyal ve ekonomik ön geçmişi vardır. Bu durumuyla intifada dış etkenlerden meydana gelen bir olgu değildir. İntifada sadece taş atmaktan, lastik yakmaktan, vergi vermekten kaçınmaktan veya sivil itaatsizlikten de ibaret değildir. Aksine intifada iç bütünlüğün ve sağlam bir yapının sonucudur. Bilinç giderek artarken, sancılar yeni bir aşamanın doğduğunu haber veriyordu.
Gazze ve intifada hayırda kalın, gününüz mübarek olsun…
Filistinhaber / Dr. Adnan Ebu Amir