• DOLAR 32.588
  • EURO 34.798
  • ALTIN 2411.427
  • ...
Balbay Tahliye Oldu, Yaşasın Demokrasi!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Hacı Şahabettin Er / Doğruhaber/haber-yorum
 
Bilindiği gibi, 2010 yılında Anayasa’nın bazı maddeleri Referanduma sunuldu. Referandumun bu maddelerinden biri de ‘’uzun tutukluluk süresi’’ nedeniyle yapılan yargılamalarda karara bağlanmamış dosyalardan dolayı yargılanan vatandaşlara tahliye umudu doğmuştu. Referandum yapıldı ve çıkan sonuç neticesinde Referandum paketi kabul edildi. Dolayısı ile ‘’uzun tutukluluk süresi’’ maddesi de yargılananlar lehine kabul edilmiş oldu.

Kabul edilen paket gereği o zaman, 1000 kişiden fazla tutuklu tahliye edildi.

Önceki gün (09 Aralık 2013) itibariyle tahliye edilen Mustafa Balbay da, o dönemin referandum sonucu kabul edilen Anayasa paketi neticesinde serbest bırakıldı(ğı iddia ediliyor). Balbay, Ergenekon Terör Örgütü’ne üye olmak ve bu örgüt adı altında darbe yapmaya tam teşebbüsten dolayı yargılanıyordu.

İyi de 2010 Referandumunda kabul edilen paket içinde yer alan ‘’uzun tutukluluk süresi’ ’nin alt sınırı beş yıl idi. Ancak Mustafa Balbay henüz beş yılını doldurmadan hem de mezkûr anayasa paketi esas alınarak tahliye edildi. Acaba o paket içinde Darbecilere has bir madde mi vardı ki, Balbay tahliye edildi.

Balbay’ın tahliyesi ile ilgili bir sorunumuz yok ama ‘’uzun tutukluluk süresi’’ henüz dolmamış birinin tahliyesi hem ülkede kargaşa çıkarmaya yönelik girişimleriyle; hem amaçlarına ulaşmak için CAMİLERİ BOMBALAMA canavarlığını düşünecek kadar, hem de halkın can ve malını hiçe sayacak kadar gözü dönmüş bir Terör Örgütü üyesi ve yöneticisinin davul zurnayla tahliye edilmesi, doğrusu bir vatandaş olarak içime sinmiyor.

Basın, yayın ve görsel medyada Balbay’ın tahliyesi neredeyse zil takıp oynayacak düzeyde bayram havasında duyuruldu. Ancak yine 2010 yılında yapılan Referandum neticesinde, 2011’in Ocak ayında yüzlerce kişi tahliye edildi. Doğal olarak bu paketten 10 yıldan fazla cezaevinde yatan ve halen de yargılanan Hizbullah Cemaati üyeleri de faydalandı. Çünkü Hizbullah tutukluları alt sınır değil, üst sınırı bile çoktan aşmışlardı. Çünkü cezaevinde olup yargılananların alt sınır yatarı, en az beş yıl olması gerekiyordu. Dolayısı ile Hizbullah tutukluları bu sınırı iki kez aşmışlardı ve mahkeme de onları serbest bıraktı.
Serbest bırakılan Hizbullah tutukluları 25 veya 30 kişi idi. Ancak bu maddeden tahliye edilen PKK’ci sayısı ise yaklaşık olarak 500 ile 600 arasında idi.

Evet, o dönemde Referandumda kabul edilen paket içinde yer alan ‘’uzun tutukluluk süresi’’ maddesinden, Hizbullah tutukluları da yararlanmışlardı. Çünkü Hizbullah tutukluları, 10 yılı aşkın bir süredir yargılanıyorlardı. Dolayısı ile Anayasa’nın mezkûr maddesi, sadece Hizbullah tutukluları için değil; aynı zamanda Pkk ve diğer örgüt elemanları için de geçerli idi.
Ancak o günlerde tahliye olan bin’in üzerinde tutukludan, sadece 10 kişi üzerinde yoğunlaştı. Bu 10 kişi de, sadece ‘’HİZBULLAH’’ üyeleri olduklarından dolayı eleştiri oklarının yönü onlara döndü. Sanki anayasanın o paketi sadece bu inanlar için çıkarılmış gibi yaygara çıkarıldı. Hâlbuki tahliyeler, diğer tutuklular gibi Hizbullah üyeleri için de rutin bir işlemdi. Ancak nedense, bu meşru hal gayrimeşru gösteriliyor ve basın yayın bunu rutin dışı göstermek için olanca gücüyle İslami kesimin üzerine gidiyordu.

Hatta en fazla eleştiri yapanların başında, (sözde) İslam’i (!) camiadan olup ta elindeki basın; yayın ve medya gücünü kullanarak; belden aşağı vurarak halkın ve kamuoyunun kafasını bulandırmaya başladılar. Hizbullah’ın elinde ne dershane ve ne de özel okul ile üniversite vardı.

Tekrar gelelim Balbay’ın tahliye sürecine. Hükumet ile Dershaneci cemaat bir yerde ters düşünce, hocalarından da ‘’boyun eğmeyin’’ fetvası alınca başladılar hükumeti topa tutmaya. Hatta Anayasa Mahkemesi başkanı Haşim Kılıç ‘’kendimi evlenme vaadiyle kandırılmış gibi hissediyorum’ diye hükumete ateş püsküren bir açıklama yapmıştı. Zira hükumet, anayasa mahkemesini ilgilendiren yasayı rafa kaldırmış ve Haşim Kılıç ta buna tepki olarak bu açıklamayı yapmış idi. Ancak anayasa Mahkemesinin tepkisi bu kadarla kalmadı ve Hükumetin yumuşak karnı olan ‘’Darbeci Ergenekon Terör Örgütü’’ üyelerinin yargılanma sürecini tahliye aşamasına çevirdi. Bu tahliyelerin ilki, Haberal ile başladı ve Balbay’ın tahliyesi ile şahlandırıldı.

İslami kesimden hala cezaevinde olan birçok kişi hakkında tek kelime edilmez iken, ETÖ hakkında ise, neredeyse Hükumete özür diletecek kıvama getirildi.

Anayasa Mahkemesi acaba VASAT lideri Şahmerdan Sarı’yı; İBDA-C lideri Salih Mirzabeyoğlu’nu, KAPLANCILAR olarak bilinen cemaat lideri Metin Kaplan ve daha dün kendilerine ceza yağdırılan Hizbut-Tahrir üyeleri hakkında ne düşünüyor? Bunları da tahliye edecek mi? Yoksa halkın Can; Mal, Din, Akıl ve Nesil güvenliğini savunan bu insanlara en ağır cezayı mı verecek? (gerçi bazılarına en ağır cezayı Ağırlaştırılmış Müebbet olarak vermiş) Ancak ne olursa olsun, inanıyorum ki bu insanlar, ALLAH VAR GAM YOK diye düşünüyorlardır. Çünkü Allah C.C. var ise (ki şüphesiz var) mutlaka O’nun bir Mahkeme-i Kübra’sı da var ve orada haklının hakkını haksızdan soracak elbette.

Bakın Resulullah s.a.v. ne buyuruyor: ‘’Ne zalim olun, ne de mazlum. İlle de olacaksanız, mazlum olun.’’ Zira zalim hesap ile mücazat alır. Mazlum ise hesap ile mükâfat alır.

Zalimin zulmü varsa, elbette mazlumun da Allah’ı var.

Mazlumun zalimden hesap soracağı gün, zalimin eman dileyecek melce-i olmayacak. Mazlumlara dua ve zalimlere de bedduanızı eksik etmeyin.
 
Dua edin ve Dua ile kalın Wesselam
 
 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir