• DOLAR 32.504
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...
Yeni Asya grubu tarafını seçti
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

 Nurcuların Yeni Asya kolunun yayın organı olan Yeni Asya Gazetesi`nin Genel Yayın Müdürü Kazım Güleçyüz Bugün TV`nin sorularını cevapladı.

Yeni Asya Genel Yayın Müdürü Güleçyüz, dershaneler ekseninde başlayan ve MGK belgesi ve fişlemeler ile alevlenen Cemaat-AK Parti kamplaşmasında hangi tarafta durduklarını açıkladı. Güleçyüz ayrıca 97 STK`nın gazetelere verdiği ilana da sert bir eleşitiride bulundu. İşte Güleçyüz`ün o sözleri.

Kazım Güleçyüz gündemde olan fişleme tartışmaları ilgili olarak bunların Türkiye`de henüz demokratikleşme sürecinin tamamlanmadığının göstergesi olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: "Fişlemeden bahsediyoruz... 2004`teki MGK kararını o günün konjonktründe mecbur kaldığımız için imzaladık ama uygulamadık deniliyor. Ama 10 sene sonraki uygulamaya bakılınca o kararda bahsedilen bir takım şeyler hayata geçiriliyor değişik yöntemlerle. `Aradan 10 sene geçmiş bağlantı yok` denebilir belki ama neticeye bakınca aynı şeyler

ESKİ ALIŞKANLIKLAR DEVAM EDİYOR

Güleçyüz 28 Şubat`taki eski alışkanlıkları devam ettiğini belirterek, "Eski alışkanlıkların hala devam ediyor olduğunu görüyoruz ki Hüseyin Çelik`in ifadesiyle de bu sabittir. Demek ki Hakan Fidan`ı Ahmet`i Mehmet`i MİT`in başına geitrmekle bazı şeyler değişmiyor. Bu fişlemeler de bunu doğruladı. Bu fişlemeler sızdırıldı bir şekilde. Bunun doğrudan Başbakan`a aktarılan fişlemeler olduğu da yazıldı Taraf gazetesi tarafından. Türkiye`de darbe döneminde oluşan kapalı devlet mekanizmasının yansımalarıdır bunlar. Köklü reformlar yapılmadığı müddetçe bu tarz eski alışkanlıklar devam edecektir. Parça parça, perakende perakende iyileştirmeden söz ediyor hükümet ama sorunu kökten çözmediğini görüyoruz." dedi.

MİT DE JANDARMA DA FİŞLEME YAPTI

Kazım Güleçyüz fişlemelerin devletin her mekanizmasında devam ettiğini ifade ederek buna örnek olarak da Jandarma Genel Komutanlığı`nın fişlemelerini verdi. Güleçyüz şöyle konuştu: "2012 Aralık ayında Jandarma genel komutanlığı bir çalışma yapmış. 2010`da irticayı tehdit olmaktan çıkardık diyor hükümet ama, burada Jandarma`nın bütün birliklerde uygulanan programına ulaşan Milli Gazete`nin haberine göre, Nur cemaati, Yeni Asya grubu, Gülen cemaati, İskenderpaşa cemaati, Süleyman Hilmi Tunahan`ın talebeleri hatta Milli Görüş gibi gruplar bile tehdit kapsamında değerlendiriliyor. Bunlar İslami terör örgütü olarak niteleniyor. Hükümetin `2010`da Milli Güvenlik Siyaset Belgesi`ni değiştirdik` sözünüzü doğrulamayan bir doküman bu. Bu üstelik tekzip de edilmedi. Bu haberden önce MİT`in 2010 yılı takip listesi olarak hazırladığı bir liste var, bu da Akit`te yayınlandı, Nurcu gruplar birinci derece tehlikeli örgütler olarak sayılıyor. Diğer dini gruplar da tehdit olarak niteleniyor. Bu örnekler irticanın tehdit olmaktan çıkarılmadığını gösteriyor. O itibarla bu işler çok fazla değişmemiş, anlaşılan o."

HÜKÜMET STATÜKOYLA BÜTÜNLEŞTİ YA DA...

 

Güleçyüz bu durumu iki ihtimale bağladı ve şöyle konuştu: "Burada iki ihtimal var ya hala eski yapı devam ediyor, onun üzerinde demokratik kontrol sağlanamadı yahut mevcut iktidar kendini statükoyla bütünleştirdi ve statüko onu bu harekete zorluyor. Gazetelerde bir taraftan demokratikleşme kapsamındaki yasal düzenlemeler meclise sunuldu haberi var, öte taraftan Başbakanlık MGK`daki belgeyi yayınladı diye Taraf gazetesi hakkında suç duyurusunda bulunuyor. MİT de suç duyurusunda bulunuyor, MGK da... Bir taraftan basın özgürlüğünden bahsediyoruz, dışarda her mahfilde Türkiye`de hapiste yatan gazeteci yok deniliyor, terör sebebiyle hapisteler deniyor, öbür taraftan da gazetecilik yapan bir yayın organına özel yetkili savcıya suç duyurusunda bulunuluyor. Bu açık bir çelişkidir."

HÜKÜMET TARAF`IN YAYINLARINDAN DAHA ÖNCE MEMNUN OLUYORDU

Hükümet kanadının Taraf Gazetesinin önceki yayınlarından memnun olduğunu anacak iş kendisine yönelince fikrini değiştirdiğini anlatan Güleçyüz şöyle konuştu: "Aynı gazete ve aynı isimler bu hükümetin askeri vesayeti bu ülkeden kaldırmasında demokrasiyi bir adım daha öteye götürmesinde benzeri manşetleri benzeri belgelerle ortaya koymuştu. O zaman memnun olmuşlardı. 2009`da Dursun Çiçek imzalı AKP`yi ve Gülen`i bitirme planı diye yansıyan haber bir dava konusu olmuştu, mahkeme Ergenekon kapsamında bunu birleştirdi, İlker Başbuğ başta olmak özere bir çok generalin hüküm giymesine sebep oldu. O zaman hükümet Taraf gazetesinin bu yayınlarından memnun idi."

28 ŞUBAT`TAN BİR FARKI YOK

Güleçyüz yaşanan fişlemelerin 28 Şubat`ı anımsattığını hatırlatarak, "28 Şubat`taki değerlendirmelerde İslami gruplar tehdit olarak görülüyordu. Şimdi de devlet kurumlarında Jandarma, MİT gibi örneklerde aynı anlayış devam ediyor. O zaman çok fazla bir mesafe almamışız demektir. Hükümet diyor ki; biz onları yani İslami grupları rahatlattık. Bu konjonktürel bir şey, yarın dengeler değişse çok farklı durumlar tekrar ortaya çıkabilir. Esas mesele yapısal reformlarla bu anlayışın, bu anti demokratik reflekslerin tekrar hortlamayacağı bir ortam oluşturmak. Bunun en etkili bir yolu da anayasadır diyoruz."

BAŞBAKAN`IN MİLLİ GÖRÜŞ REFLEKSLERİ HORTLADI

 

Başbakan Erdoğan`ın ustalık döneminde Milli Görüş reflekslerinin hortladığını belirten Güleçyüz, "Kamuda önemli görevlerde bulunan insanların artık bu fişlemelerden dolayı mı yoksa siyasi yaklaşımlardan dolayı mı bilmiyoruz, ama uzaklaştırıldıklarını biliyoruz. Yaşadığımız dönem Başbakan`ın ustalık dönemi olarak ifade ettiği ama daha çok Milli Görüş reflekslerini hareket ettirdiği bir dönem gibi görünüyor. Gülen Cemaati`ne olan tavrında da aynı şeyleri görüyoruz. Bugünkü beyanlarında da aynı şeyler var. "Rahatlığı görünce hareketlendiler" gibisinden yaklaşımlar var. "Rahat battı" manasında beyanları var. Bunlar çok sağlıklı ifadeler değil. Bir başbakanın düne kadar çok nazikane ifadeler kullanmaya özen gösterdiği camiaya, birdenbire bu tarz bir değişiklik ile farklı bir söylem kullanmaya başlamasının acaba Milli Görüş refleksleri mi hortladı diye sorma gereği hissediyorum. Artık sana ihtiyacım kalmadı gibi keskin çıkışlar neden yapılıyor. Ya statükoyla bütünleşmenin neticesinde böyle bir söyleme gidiyor hükümet. Ya da Milli Görüş reflekslerinin öne çıkmasıyla böyle bir söylem geliştirdi. Her iki durum da çok sağlıklı değil." ifadelerini kullandı.

Kazım Güleçyüz dershanelerin kapatılması konusunda da Yeni Asya`nın görüşlerini aktardı. Güleçyüz şunları söyledi: "Dershaneler olayında bir çok kişi aynı şeyi söylüyor. Türkiye`de eğitim sistemi temelden problemli. Eğitim zihniyeti tamamen resmi ideolojiye göre programlanmış, tek tip insan yetiştirmeye yönelik bir eğitim zihniyeti var. Buna göre kurgulanmış bir eğitim sistemini temelden düzeltmeye ihtiyaç varken bu henüz gündeme bile gelmiyor. Bir takım teknik detaylar üzerinde uğraşılıyor. Tamamen sınav eksenli bir sistem var. Devletin verdiği eğitim bu sınavları başarmaya yetmiyor. Sistemin ürettiği bir ihtiyaç olarak dershaneler gündeme gelmiş. Burada bir taraftan deniyor ki, Milli Eğitim Bakanı`na göre yüzde 20`si Gülen Cemaati`nin kontrolünde, Başbakan yüzde 25 dedi. Eğer öyleyse dershanelerin yüzde 75`i Gülen cemaatinin dışında. Ama iş cemaat-AKP ekseninde tartışıldı. Neticede bu bir problem olarak devam ediyor, temelden bazı şeyleri çözmeden dershaneleri dönüştürmeye kalkıyorsunuz. Özel okullar da tevhid-i tedrisat olarak kabul edilen Anayasa`nın devrim kanunlarına ta tek parti dönemindeki kanunlara göre hareket ediyor. Dershaneler operasyonunu bu çerçevede değerlendirmek lazım diye düşünüyorum. "Bir devlet içerisinde okullar var, bir de ona paralel eğitim yapılanması var, buna hoş bakılamaz" dediler. Gazeteciler Yazarlar Vakfı`nın açıklamasında da bu var. Bu bir özgürlük alanıdır. Eğitimde çeşitlilik ve özgürlük olmalı ki orada demokrasiden bahsedilebilsin."

97 STK`NIN İLANINA TEPKİ

Güleçyüz program sonunda ise 97 STK`nın birleşerek gazetelere verdiği ilanla ilgili de açıklamada bulunarak bu STK`ları eleştirdi. Güleçyüz şöyle konuştu: "Bir kısım STK`lar dünkü gazetede çıkan ilanlarla tavırlarını gösterdiler. Bu konuların siyasi tarafgirlik bağlamında değil de ilkesel düzeyde değerlendirilmesi lazım. Kendini iktidara endeksleyen sivil toplum örgütü sivil toplum örgütü olmaktan çıkar. Bunlar da bana göre STK gibi davranmamıştır."

 

Rotahaber

Bu haberler de ilginizi çekebilir