• DOLAR 32.573
  • EURO 34.969
  • ALTIN 2437.88
  • ...
Allah Azze ve Celle
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Doğruhaber
 
Allah-u Teâlâ diridir, Kadir’dir, Cebbâr’dır, Kahhâr’dır. O’nun hiçbir kusuru, aczi olamaz. O’nu uyuklama ve uyku tutmaz. Fânilik ve ölüm O’nun hakkında mevzu bahis değildir. O, mülkün, melekûtun, izzet ve ceberutun sahibidir. Hâkimiyet, güç, yaratmak ve emretmek yalnızca O’na aittir. Bütün yaratıklar O’nun emri altında ve kudret elinde bulunmaktadır. Bütün varlıkları O var etmiştir ve onların yaptıklarını da kendisi yaratmıştır. Rızık ve ecelleri takdir eden O’dur. Takdir olunanlar ve emirlerin evirilip çevrilmesi kudreti dâhilindedir. Takdir buyurdukları saymakla bitmez ve malûmatının (ilminin) de nihayet ve sınırı yoktur.

O, her şeyi bilen; ilmi, yerlerin en alt kısmıyla göklerin en üst noktası arasında cereyan eden hadiseleri kapsayan, zerreciklerin dahi ilmi hâricinde kalamadığı bir âlimdir. O, zifiri karanlıkta kapkara bir taş üzerinde yürüyen simsiyah bir karıncayı ve onun ayak izlerini dahi bilir. Atmosferdeki zerreciklerin hareketlerini, tüm sırları ve en gizli şeyleri bilir. Kalplerin düşüncelerine, hatıraların kıpırdanışına, sırların gizliliğine vakıftır. Bütün bunları kâdim ve ezelî ilmiyle bilmektedir. Bu ilim, asla değişmeyecek ve hiçbir zaman kaybolmayacak bir ilimledir. Zatında sonradan var olup da bir zamana kadar devam edecek bir ilim değildir.

Allah-u Teâlâ, bütün kâinatın varlığını irade eden ve bütün hâdiseleri düzenleyen ve idare eden bir zattır. Kâinatta az veya çok, küçük veya büyük, hayır veya şer, menfaat veya zarar, iman veya küfür, irfan veya cehalet, zafer veya yenilgi, fazlalık veya noksanlık, itaat veya isyan, görünür görünmez her ne cereyan ediyorsa mutlaka O´nun kaza, kader, hikmet ve isteğinin hudutları dâhilindedir. Bu bakımdan O’nun diledikleri olur; dilemedikleri olmaz. Hiçbir bakış ya da hiçbir düşünüş O’nun dilemesinin dışında değildir. O yoktan var edici, yok olduktan sonra tekrar iade edici ve isteğini en kuvvetli bir şekilde de emrinin önünde hiçbir engelin duramadığı ve hiçbir kuvvetin, kaza ve kaderini reddetmediği Allah’tır.

Eğer O’nun tevfîk ve rahmeti olmasa hiçbir kul isyandan kaçamaz. Yine O’nun dileme ve iradesi olmasa hiçbir kul itaate güç yetiremez. Eğer tüm insanlar, cinler, melek ve şeytanlar bir araya gelip de kâinattaki bir zerreciği yerinden oynatmak veya hareketine mâni olmak isteseler O’nun irade ve dilemesi olmadan bu hususta kesinlikle âciz kalacaklardır.

Allah Teâlâ’nın iradesi, diğer sıfatları gibi zatı ile kaimdir. O, daima bu sıfatlarla muttasıftır. Olacak olan her şeyin kendisi için belirlenen zamanda olmasını ezelde irade buyurmuştur. Böylece her şey bu ezelî irade doğrultusunda ne bir saniye önce ve ne de bir saniye sonra olmamak şartıyla kendileri için belirlenmiş zamanlarda gerçekleşir. Varlığında irade dışı bir değişme, bir bozulma olamaz. Bütün bunları yaparken de Allah-u Teâlâ için düşünme ve zaman harcama söz konusu değildir. İşte bu sırra binaen hiçbir durum Allah’ı meşgul edip başka şeylerden gafil kılamaz.

Allah-u Teâlâ, Semî ve Basîr’dir (işitir ve görür). İşitilmek durumunda olan nesneler, ne kadar gizli olursa olsunlar O’nun işitme sıfatından hariç kalamaz. Aynı şekilde, görülmek durumunda olan şeyler de ne kadar ince olurlarsa olsunlar, görme sıfatından hariç olamaz. Uzaklık, işitmesini engelleyemediği gibi karanlık da görmesine mâni olamaz. O, göz bebeği ve göz kapakları olmaksızın gördüğü gibi, kulak kepçesi ve kulak zarı olmaksızın da işitir. Nitekim kalp ve dimağsız bilir, azasız çalışır ve aletsiz yaratır. Çünkü O´nun ne zatı ve ne de sıfatları yarattıklarının zât ve sıfatlarına benzemez.

Allah Teâlâ konuşur ve bununla emreder, nehyeder, vaad ve tehditlerde bulunur. Ancak O’nun konuşması zatı ile kaim, kadîm ve ezelî olup yaratıkların konuşmasına benzemez. Bu bakımdan O’nun konuşması hava titreşimlerinden veya cisimlerin çarpışmasından meydana gelen ses ile olmadığı gibi dudakların kapanmasıyla veya dilin hareket etmesiyle meydana gelen harflerle de değildir. Kur’an, Tevrat, İncil ve Zebur O’nun peygamberlerine gönderdiği semavî kitaplardır. *(1)

Kur’an, dille okunur, mushaflarda yazılır ve kalplerde korunur. Fakat bununla beraber kadimdir; Allah’ın zatıyla kaimdir. Kalplere ve sayfalara nakledilmesi onu Allah’ın zatından ayırmaz ve böyle bir ayırımı da kabul etmez.

*1) Burada tahrif edilmeden önceki Tevrat, İncil ve Zebur kastedilmektedir. Söz konusu olan, günümüzdeki muharref Tevrat, İncil ve Zebur değildir.
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir