• DOLAR 34.278
  • EURO 37.496
  • ALTIN 2899.141
  • ...
Mesele gerçekten Narin mi?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Haber Merkezi 

Narin’in Güran’ın kaybolması sürecinde sosyal medyada platformlarında büyük bir dezenformasyon işletildi. Yazılı ve görsel medya da söz konusu platformların etkisinde kaldı. Sürece dair servis edilenler sadece bilgi kirliliği oluşturmuyor, büyük de bir algı operasyonuna hizmet ediyordu.

Peki, neydi bu algı operasyonu ve kimler neden böyle bir süreç başlattı?

Küçük Narin’in kaybolmasının hemen ardından dem ve CHP’ye yakın yayın organları ile gazeteciler "Kur’an kursu" vurgusunu öne çıkardı. Tabi siyasetçiler de bu anlamda yönlendirmeler yaptı. Mesela CHP Diyarbakır milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun köyden yaptığı canlı bağlantılarda Kur’an kursuna işaret etmesi dikkat çekmişti. Oluşturulmaya çalışılan algı şuydu: narin, Kur'an kursundan çıktıktan sonra kayboldu!

Tabi farklı kaynaklar da benzer vurguları yaptı. Yerel basın da ilgili haberleri servis ederken Kur’an Kursu’ndan ayrıldıktan sonra Narin’in kaybolduğunu öne çıkarıyordu.

Yüzbinlerce takipçisi olan ve sol/kemalist kimlikleri ile bilinen farklı kişiler de yine algı operasyonunu güçlendirecek paylaşımlar yaptı.

Bu gibi sosyal medya paylaşımları ve altındaki yorumlar okunduğunda algı operasyonun hedefine ulaştığı görülüyor. Trol hesapların da desteğiyle "Kur’an kursları kapatılsın", "imam hatipler kapatılsın" gibi sloganlar geliştirilerek yaygınlaştırıldı. 

Evet, mesele minik Narin değil, Narin üzerinden bir kez daha İslami değerlerin hedef alınmasıydı. Narin’in Kur’an kursuna gidiş hikayesini "mal bulmuş mağribi" gibi sahiplenenler, İslam düşmanlığını sergiler olmuştu.

Narin’in cansız bedenine ulaşıldıktan sonra "Kur’an kursları kapatılsın" sloganları DEM'liler tarafından çağrıya dönüştürülmüştü.

DEM Parti Mardin milletvekili Beritan Güneş, PKK’nin yaygın organında Kur’an kurslarını açıkça hedef göstererek: "Her köyde, her mahallede devlet büyük bütçe ayırarak Kur'an Kursları açıyor. O kurslarda neler oluyor? Halkımız bunu sorgulamalı.” Şeklinde hadsiz açıklamalarda bulundu.

Aslında Kur’an kurslarının kapatılmasıyla ilgili yürütülecek algı operasyonun işaret fişeği yerel seçimler sonrası verilmişti. Bu yönde sol/Kemalist kesimin beklentileri Halk TV ekranlarında ifşa olmuştu. DEM Parti Genel Başkanı Tuncer Bakırhan'ı yayına alan Şirin Payzın, muhafazakarlaşan topluma işaret etmiş ve İslami kuruluşların faaliyetlerine karşı belediyelerin nasıl önlem alacağını sormuştu. Bakırhan ise verdiği cevap ile DEM'li belediyelerin, İslami hayatın yaygınlaşmasını engellemek için neler yapacaklarını anlatmıştı.

Nitekim DEM'li belediyeler vakit kaybetmeden Kur’an kurslarını kapama yolun gittiler. Haber önce Siirt’ten geldi. Siirt belediyesi, daha önce Kur’an kursu için tahsis edilen binayı kapadı.

Sonra benzer bir haber Diyarbakır’dan geldi. Bölge halkının büyük bir teveccüh gösterdiği ve çocuklarını gönderdiği Kur’an kurslarına karşı harekete geçen dem partili Diyarbakır’ın Kayapınar, Sur ve Bağlar ilçe belediyeleri, 10 Kur’an kursunun faaliyet gösterdiği 12 binanın 30 gün içinde boşaltılmasını istedi.

Özetle;

Her şey çok daha önceden planlanmıştı. Herhangi bir olayda Kur’an kursu detayını gören malum çevreler, bunu bir fırsata dönüştürmeye çabalarken, minik narin cinayetini de bu yönde işlediler.

Yani mesele onlar için narin değil, Kur’an kurslarıydı. Hedef kitle; anne ve babalardı. İslami hayatın öğretildiği Kur’an kurslarının, aslında her türlü tehlikeyi barındıran mekânlar oldukları algısını yaygınlaştırmaktı. Kümesin kapısına bekçi diye dikilen tilkilerin, içerideki tavukları korumak gibi bir dertleri yoktu.  

 

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir