• DOLAR 32.365
  • EURO 35.114
  • ALTIN 2323.403
  • ...

Dünya ekonomisinin içine düştüğü kriz darboğazından çıkamaması, altın fiyatlarının her geçen gün yeni bir rekor kırmasına neden oluyor.

Likya Kralı Krezüs`ün M.Ö. 1300 yıllarında ilk altın parayı basmasından bu yana, altın ilk kez bu denli göz önünde olmuş, gelecekle ilgili korkulardan beslenerek altına hücüm başlamış ve mali piyasaların tabiri caizse oyuncağı olmuştur.

Amerika ve Avrupadaki kronik borç krizinde dişe dokunur bir yol alınamaması ve gelişmiş ekonomilerin yarınlarının sorgulanma katsayısının her geçen gün artığı bugünlerde altın "güvenli liman" olarak addedildiği için soluksuz yükselişine devam ediyor.

Devlet stratejileri

Küresel krizin başlangıcında bireysel ve kurumsal yatırımcıların ilgi gösterdiği altına artık devletlerde ilgi gösteriyorlar.

Devletler varlıklarının yönetimine uyguladıkları yöntemlerde altın oranlarını son yıllarda artırmaya başladılar.

"Korkuların metali" altın, artık devletler için varlık yönetiminde "milli stratejinin" bir parçası. Çünkü devlet hazinelerinde olan, en geçerli paralar (konvertibil) dolar ve euronun geleceği ve yarının bu kadar sorgulandığı bir bir ortamda en geçerli yol; varlıkları mümkün olduğunca altına çevirmek olarak görülüyor.

Merkez bankalarınca açıklanan ve Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından derlenen verilerde de net olarak merkez bankalarının altın alımlarının arttığı ve rezervlerin altına dönüştürülme gayreti göze çarpıyor.

Merkez Bankaları alım yapıyor

IMF verilerine göre gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları geride bıraktığımız haziran ayında 10 milyar dolardan fazla altın satın almış.

Rusya, Kazakistan, Tayland, Yunanistan, Ukrayna ve Tacikistan net altın rezervini artıran ülkeler olarak öne çıkıyor. En önemlisi de dünyanın yedinci büyük döviz rezervine sahip Güney Kore merkez bankasının da dolar rezervini azaltarak, yerine altın payını yükseltmesi. Güney Kore`nin bu altın alımı finans piyasalarında dikkatle izlendi. Çünkü Güney Kore 1997-1998`deki Asya krizinden buyana ilk kez altın alımı yaparak, elindeki altını 17 kat artırmış oldu. Güney Kore`nin sadece son 2 ayda aldığı altın miktarı 25 ton...

Merkez bankalarının son dönemde yaptığı bu alımlar devletlerin ellerindeki döviz varlıklarınmı altına çevirme gayreti içerisinde olduğunu teyit ederken, altın fiyatlarında da yeni zirvelerin görülmesine neden oluyor.

Merkez bankaları geçtiğimiz yıl toplam 73 ton altın alırken, bu yılbaşından şu ana kadar aldıkları altın miktarı 180 ton oldu.

Birde yukarıdaki tabloda küresel parasal sistamden en rahatsız olan ve en büyük döviz rezervine sahip Çin`inde net olarak altın alımına başladığını görürsek; iste o zaman altın fiyatlarını tutabilene aşk olsun.

Bundan sonraki süreçte altın fiyatları nereye gider? Bu soru son günlerin en çok sorulan sorusu. Ancak soru gayet açık ve net olmasına rağmen, bu soruya verilen cevaplar soru kadar net ve kısa değil...

Her geçen gün yeni bir rekorla güne başlayan altın aslında 1980 yılında bu seviyelerin daha üstünü görmüştü. 1980 yılında görülen 850 dolarlık zirve fiyatı, o günden bu güne kadar gerçekleşen enflasyonla (ABD Tüketici enflasyonu) bugüne taşıdığımızda bu rakam 2,200 dolarların üzerine denk gelmektedir.

Açıkçası altın tahmininde bulunmak oldukça zor... Yalnız bir hususu hatırlatalım; 1980`deki yükseliş kısa süreli bir sırçama şeklinde olmuş ve altın fiyatları kısa bir süre sonra 350 dolara kadar gerilemişti.

Dünya Bülteni