• DOLAR 32.571
  • EURO 35.047
  • ALTIN 2427.984
  • ...
Bir Bilim Merkezi Olarak Ashâb-ı Suffe Akademisi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Siracettin Aslan / Doğruhaber / Araştırma

Ashâb-ı Suffe Akademisi; İslâm dünya görüşünün tesisi, İslâmî bilimsel kavramlar yumağının meydana gelmesi ve buna bağlı olarak İslâm bilgi geleneği ve nihayetinde bilim geleneğinin teşekkülü konusunda önemli bir kavşak noktasını oluşturmaktadır.

İslâm dünya görüşü, ahlâka ve imana ilişkin konular ekseninde erken Mekke döneminde atıldıktan sonra geç Mekke döneminde ise soyut kavramlar yumağı üzerine daha da geliştirilir. Unutulmamalıdır ki bütün medeniyetler, soyut kavramlar yumağı üzerine kuruludur. Bu ara dönemde, eski dünya görüşü ile yeni İslâm dünya görüşü yer değiştirir. Medine dönemine gelindiğinde İslâm dünya görüşü merkeze alınarak İslâm bilimsel geleneğinin doğuşu için ilmi bir zemin hazırlanır. Bu ilmin zemininin bilimsel epistemolojik çerçevesinin belirlendiği yer, başta Ashâb-ı Suffe olmak üzere civar bölgelerde kurulan diğer eğitim-öğretim kurumlarıdır. Muhammed Hamidullah, Medine’de dokuz caminin/mescidin bulunduğunu ve bunların aynı zamanda eğitim-öğretim kurumu hükmünde olduğunu söyler.

Bu akademide, gündüz eğitim-öğretime devam edenlerin yanı sıra burada yatılı olarak kalan sahabeler de vardı. Burada kalanlara Ashâb-ı Suffe denilirdi. Ashâb-ı Suffe için ‘Ashâbü’s-Suffe’, ‘Ehlü’s-/Ehl-i Suffe’ ifadeleri kullanılırken Suffe kavramı ise gölgelik anlamının yanı sıra kürsü veya platform anlamlarında da kullanılırdı. Tamamen kendilerini ilme adayan ve çoğunlukla muhacirlerden oluşan Ashâb-ı Suffe’nin ihtiyaçları, Hz. Peygamber ve bir takım varlıklı Müslümanlar tarafından karşılanır ve bunlar ‘adyâfü’l-İslâm’ (Müslümanların misafirleri) diye isimlendirilmişti. Bununla birlikte dışardan gelen heyetler de zaman zaman burada ağırlanırlardı. Burada kalanların asli uğraşları, ilimle meşgul olmaktı. İhtiyaç duyulduğunda tebliği için civar bölgelere gönderilirlerdi. Bi’rimaûne hadisesi, buna güzel bir örnektir.

Ashâb-ı Suffe Akademisi’nde temel ders kitabı olarak okutulan kaynak Kur’an’dır ve dersin muallimi ise Hz. Peygamber’dir. Akademi’nin ders müfredatı için şu sıralamayı yapmak mümkündür: İlk seviye dersleri arasında okuma-yazma, Kur’an (kıraat, tecvid, tilavet, ezber, vs. ) öğrenme ve hafıza teknikleri oluştururken sonraki aşamalarda, ulaştığımız kaynaklara göre muhtemelen fıkıh, İslâm ahlakının esasları, kelam, akaid ve ilahiyat gibi dersler vardı. Ayrıca miras hukukuyla ilgili sorunların çözümlenmesi için matematik, aritmetik ilminin öğretildiği de söylenebilir. Bu disiplinlerle birlikte Medine dönemi İslâm eğitim ve öğretim müfredatında tıp, beden eğitimi, astronomi, Arabistan tarihi, musiki öğreniminin yer alması için Hz. Peygamberin telkinleri vardır.

Öte yandan Hz. Peygamber’in ilmi bilginin önemli araçları arasında yer alan dile de vurgusu vardır. Nitekim Hz. Peygamber, Yahudilerle yaptığı görüşmelerde kendisine yardımcı olması için kâtibi olan Zeyd b. Sabit’ten İbraniceyi öğrenmesini istemiştir. Bu istekten de anlaşılmaktadır ki ilim ve İslâm dinin salahiyeti için yabancı dilerin öğrenilmesine bir teşvik vardır. Hamidullah’a göre dil öğrenimi konusunda Hz. Peygamber, öncelikli olarak Arapçanın iyice öğrenilmesi gerektiğini savunduğu ileri sürülebilir. Çünkü Hz. Peygamber, bu duruma ses çıkarmadığı gibi zaman zaman saf Arapça öğrenmek (gönderiliş nedenlerinden birisi) için Benî Sâd yurdunda geçirdiği anılarını hatırlar ve bu konu hakkında herhangi olumsuz bir beyanatta bulunmaz. Medine döneminde, Ashâb-ı Suffe’nin de dâhil olduğu sahabelerin öğrendiği diller arasında Kıbtîce, Farsça, İbranice, Yunanca, Habeş dili, vs. vardı.

Ashâb-ı Suffe Akademisi’nde birçok ilim adamı yetişmiş ve bunlardan bazıları fikri ekoller kurmuştur. Örneğin Abdullah b. Mesut, İslâm hukukunun öncüsü olmasının yanı sıra ehl-i re’y akımı ve küfe tefsir ekolünü kurmuştur. Abdullah b. Ömer ise ehl-i hadis ekolünün öncüsü olarak kabul edilir. Ayrıca hadis alanında seçkin bir yere sahip olan Ebu Hureyre de bu mektepte yetişmiştir. Bunlarla birlikte tasavvuf ekolünün öncüleri de bu akademiden çıkmıştır. Öyle ki bu akademidekilerin çoğunlukla ehl-i zühd/zikr olduğu aktarılmaktadır.

Ashâb-ı Suffe Akademisi, İslâm eğitim tarihinde Hz. Peygamber tarafında inşa edilen ilk yatılı üniversitedir. Bu üniversite ve ilim yuvası, aynı zamanda ilk İslâm düşünce okulunu temsil etmektedir. Bu bakımdan İslâm bilim geleneğinin ilk kürsüsü olarak da anılabilen bu üniversitenin İslâm ilmi mirasının teşekkülü ve korunmasında önemli bir işlevi söz konusudur. Bu kürsü, ilk İslâm âlimleri topluluğunu örgütlemiş olmakla birlikte ilmi bilgilenme için bir metodoloji tesis etmiştir. Bu kürsüde tesis edilen ilmi metodoloji, daha sonraki İslâmi eğitim ve öğretimin inşa ve icrâ edilmesinde kurumsal bir etkinliği ve vesayeti söz konusudur. Öte yandan buradaki âlimlerin yetiştirdiği âlimler ve bıraktıkları ilmi miras neticesinde İslâm medeniyetinin doğuşunun ikinci asrının sonunda İslâm dünya görüşünden beslenen muazzam bilimsel kavramlar yumağı (re’y, kelam, fıkıh, kıyas, hikmet, akıl, tefsir, te’vil, vs.) oluşmuştur. Bu kavramlar yumağı üzerinde tamamen İslâm dünya görüşüne özgü bir bilgi ve bilim geleneği kurulmuştur.

Kurulan İslâm bilim geleneğinin kapsamını, Hz. Peygamberin ‘Ya Rabbi! Ben senden faydalı bir ilim niyâz ederim, namuslu yoldan kazanılmış bir ekmek parası ister ve Sen’i hoşnut edecek bir davranış ve tutum sahibi olmamı Sen’den talep eder yakarırım’ şeklindeki münacatında bulmak mümkündür.
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir