• DOLAR 32.381
  • EURO 35.08
  • ALTIN 2325.29
  • ...
Ahlakilik söylemlerine sahip çıkılmalıdır
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

VAN- Aktivist ve yazar Fırat Toprak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın grup toplantısında gündeme getirdiği kızlı-erkekli yurt ve öğrenci evleri ile ilgili açıklamalarının büyük bir yankı uyandırdığını belirterek, azınlık eliti rahatsız eden bu açıklamaların halkı umutlandırdığını, halkın Başbakan`dan beklentisinin ise bu söylemlerin eyleme dönüşmesi olduğunu söyledi.

Karma eğitim ve karma yurtların kaldırılmasından rahatsız olanların duygusal bağlarını ve bağlantılarını aktivist ve yazar Fırat Toprak ile konuştuk. Toprak, yaşanan bu sıkıntıların temelinde kendini gösteren temel etkenin, tarihsel süreçte devam eden iman-küfür, tevhit-şirk, adalet-zulüm mücadelesi kapsamsında açıklanabileceğine dikkat çekti.

İşte Fırat Toprak ile gerçekleştirdiğimiz röportaj;

28 Şubat sürecinde bir devlet politikası olarak uygulanan ve ÇYDD ile ADD`nin öncülüğünde yürütülen kızlı erkekli öğrenci evlerinin ve yurtlarının oluşturulması ve finanse edilmesi olayından yola çıkarak devlet zihniyetinin bugün geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sorudaki kızlı erkekli öğrenci evleri tartışmasının 28 Şubat sürecinde bir devlet politikası olarak Kemalist STK`lara bakan yönüne has vurgu yerinde ve mühim. Lakin daha üst çerçeveden bakarak bu sürecin de bir parçasını teşkil ettiği İslam`ı hayattan kovma ve/veya İslami görünürlüğü azaltma projelerini Cumhuriyetin kuruluşuna ve hatta Tanzimat Osmanlı`sına götürebiliriz. Tanzimatla beraber başlayan batılılaşma serüvenlerinde ve Cumhuriyet sonrası Türk ulus devlet/toplumunu inşa sürecinde kadını özgürleştirme adına her türlü gayrı ahlaki ve gayrı insani uygulamanın meşrulaştırıldığı bilinmektedir.

Güncel tartışma ise -tüm diğer pratikler ile düşünüldüğünde- devlet zihniyetinde topyekûn bir kopuşu değil sistemin muhafazakâr demokratlar eliyle bir yeniden üretimini göstermektedir. Ak Parti dönemi uygulamalarının toplumsal muhayyile de -teşbihte hata olmaz kaydıyla- Ezanın Arapça aslına döndürülmesi şeklinde algılandığı açıktır. İş bu çıkışın geniş kitlelerce olumlandığı da bir hakikattir. Kimi çevrelerce de zamanlama olarak yaklaşan seçim öncesi tribüne oynamak şeklinde anlaşıldığı da bir bahsi diğerdir. Her şeye rağmen mevzu bahis tartışmadaki ahlakilik vurgusunun muhafazakâr siyasette bir karşılığının olduğu üzerinde durulmalıdır.

Geniş tahlil gerektiren sistem analizine yönelik çeşitli imaların ötesinde varoluşunu İslami değerler dizgesiyle tanımlayan biz Müslümanlar için her türlü ahlaksızlık karşı çıkılması gereken bir ifsad; her ahlakilik söylemi -arka planı ne olursa olsun- sahip çıkılması gereken bir hayır çağrısıdır.

Özellikle ÇYDD`nin sorgulandığı dönemlerde Türkan Saylan`ın da katkılarıyla yasadışı ve marjinal grupların desteklendiği hatta PKK`li olduğu tespit edilen kız öğrencilerin üzerinden bu evlerde ciddi bir militan eğitimi verildiği aşikar olduğu halde Başbakan`ın bu çıkışına hükümet içerisinde özellikle Bülent Arınç ve Cemil Çiçek gibi isimlerin verdiği tepkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

İfsadın yaygınlaştırılmasının terörle paralel bir ilişki içerisinde olduğunun farkındalığıyla daha üst perdeden söylenebilir ki her türlü yozlaşmaya karşı bir teorik/pratik şahitlik sergilemek sorumluluğumuzdur. Başbakanın çıkışına yönelik Cemil ÇİÇEK`in siyasete karşılık hukuk vurgusu bulunduğu konum gereği tüm kesimlere mesaj verme, hususen endişeli modernlere yönelik bir teskin misyonu olarak anlaşılabilir. Bülent ARINÇ`ın ise yine aynı yaklaşımla Başbakanı muhtemel eleştirilerden koruma refleksiyle hareket ettiği söylenebilir. Ancak Kasımpaşa tarzının boşa düşürdüğü, kum torbasına çevirdiği bu refleks değer merkezli siyaseti önceleyenler açısından mühim veriler ihtiva etmektedir. Toplumu hayra, iyi, güzel ve doğru olana yöneltme anlamındaki siyasetin yalana, ayak oyunlarına dönüştüğü vasat temiz siyaset iddiasını çürütmekte ve topyekûn çürümeyi ifade etmektedir.

Hâsılı değer merkezli siyaset söylemi reel politikanın kalın duvarlarında soğurulmaktadır.
Bilim adamları tarafından yapılan araştırmalarda da ön plana çıktığı açıkça görülen karma eğitimin eğitim üzerindeki olumsuz etkisine rağmen Türkiye`de eğitim Camiasının karma eğitime laiklik gibi adeta kırmızı bir çizgi haline getirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Seküler kesimlerin karma eğitim kavgasının arkasındaki asıl sebep pedagojik olmaktan öte hayat tarzına müdahale şeklindeki ideolojik verilerle izah edilebilir. Ki eğitim camiasının içerisindeki az ama sesi gür çıkan bu kesimlere karma eğitimin pedagojik değerinin içinde bulunduğu sefaleti izah edemeyeceğimiz kanısındayım. Mevcut durum ancak tarihsel iman-küfür, tevhid-şirk, adalet-zulüm mücadelesi dolayımında açıklanabilir.

Biliyor ve iman ediyoruz ki Hâkim olan Rabbimizin yasaklamış olduğu her durum beni âdem için olumsuzluklar taşımaktadır. Bundan dolayı karma eğitimin yanlışlığına dair yapılan ilmi çalışmalar bizler açısından sadece malumu ilan ve imanı tahkik ve yakin anlamı taşımaktadır. (Fikret Özkan/Murat Dalgın-İLKHA)

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir