• DOLAR 32.554
  • EURO 35.051
  • ALTIN 2429.493
  • ...
İslam Düşüncesinde  `İlim` Kavramı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Siracettin Aslan / Doğruhaber / ARAŞTIRMA
 
İslâm düşüncesinde ilim kavramı, ‘bilgi’ ve ‘bilim’ anlamlarında kullanılmakla birlikte fiil olarak da ‘bilmek’ anlamına gelmektedir. Klasik sözlüklerde bu bilme; ‘bir şeyi gerçek yönüyle kavramak, gerçekle örtüşen kesin inanç, bir nesnenin şeklinin zihinde oluşması, nesneyi olduğu gibi bilmek, nesnedeki gizliliğin ortadan kalkması, tümel ve tikellerin kavranmasını sağlayan bir sıfat’ gibi değişik şekillerde tarif edilmiştir. Ayrıca ilim kavramı, ilimler tarihi boyunca ‘belli bir alana ait sistemli bilgi birikimini ifade eden disiplin’ (Kutluer, ‘İlim’) anlamında da kullanılageldiği görülmektedir. Bu anlamlara gelen ilim kavramı, birey ve toplumun refahını ve kurtuluşunu amaçlayan evrensel/külli normları karşılamaktadır. İslâm düşüncesinde bu normların tertip edilmesi, ta’limi ve yayılması ‘külliye’ (universal) kavramına ait bir düzen ve sistem şeklinde algılanmıştır.(el-Attas, 1995, 179–180)
 
İslâm düşüncesinde ‘bilgi’ye karşılık gelen ‘ilim’ kavramı, İngilizcedeki ‘knowledge’ (bilgi) kavramıyla örtüşür olmasının yanı sıra ondan önemli farklılıkları vardır. Bu anlamda ilim kavramı, bilginin olgusal, duyusal ve duygusal içeriğinin tamamını karşılarken ‘knowledge’, bunda yetersiz kalmaktadır. Aynı şekilde günümüzde ele alındığı şekliyle ‘bilim’ kavramı, İslâm düşünce geleneğine ait bir kavram olmayıp modern bilim geleneğindeki ‘science’a karşılık kullanılmaktadır. İlim kavramı, günümüzde ‘bilim’ kavramının anlaşıldığı kapsamdan daha geniş bir bağlamı vardır. Burada ilim kavramının ‘bilim’ kavramı ve kuramı etrafında kümelenen birikimin evrensel bir kümesi şeklinde olduğunu ifade etmek yerinde olacaktır. Bu çerçevede ilim kavramı, İslâmî literatürde, ilâhî ve beşerî bilgi yanında ‘knowledge’ ve ‘science’ için de kullanılan kapsamlı bir terimdir. Nitekim günümüz modern bilim düşüncesinde tasavvur edildiği şekliyle ‘knowledge’ ve ‘science’, daha çok beşeri bilgiyi karşılamaktadır.
 
Bu çerçevede ‘ilim’ kavramı, medeniyetler kavşağında yer alan İslâm medeniyetinin kendine özgü bir kavramıdır. ‘İlim’ kavramı, Franz Rosenthal’in ifade ettiği gibi İslâm medeniyetinin kendine özgü kavramlarının baş tacı olup İslâm medeniyetinde bu kavram kadar bütün yönleriyle belirleyici olmuş başka bir kavram yoktur. Nitekim bu kavramın etimolojik (köken bilim) ve semantik (anlam bilim) bağlamından türeyen kelimelerin Kur’an-ı Kerim’de yaklaşık 750 yerde geçtiği görülmektedir.
 
İslâm ilim düşünce tarihinde, bir konunun ya da bir vakıanın bilimselliğinin ifade edilmesi ve atıfta bulunulması hususunda, daha çok ne kadar ‘ilmî’ olduğu kavramı kullanılmıştır. Bu ilmîlik her ne kadar nakli bilgi kaynağına bir atıf söz konusu olsa da İslâm ilim algısına göre günümüz çağdaş ifadeleriyle ifade edildiğinde bir bilimsellik arayışının dışa vurumu şeklinde ele alınmalıdır.

İlim terimi; ruhsal, akılsal, deneysel, duyusal, duygusal, dinsel, kültürel, sanatsal, toplumsal vs. alanların dâhil olduğu İslâmi bir hayat sisteminin bütün yönlerini kapsamaktadır. Bu yönleriyle ilim terimi, Allah’ın insan ve insanın Allah hakkındaki bilgisinden sosyal ve fen bilimlerine kadar geniş bir spektruma/tayfa mukabil gelmektedir. Bu bakımdan klasik dönem İslâm medeniyetinde görülen tefsir, kelâm ve fıkıh gibi dini ilimlerin yanı sıra felsefe, mantık, astronomi, fizik, kimya, biyoloji ve tıp gibi akla dayalı tabiat ilimlerin teknik ve mühendislikle ilgili önemli alanlar olarak telakki edilmiş olması, bu spektrumun bir göstergesidir.
 
İslâm ilim düşüncesinde Allah ile âlem, yaratıcı ile yaratılanlar ve ilahi ilke ile kozmik düzen arasında münasebete bağlı olarak ilim ile maneviyat arasındaki birliğin esasları vurgulanmaktadır. Bu birliğin temelini, esasen Kur’an ve Sünnet’ten edinilen bilgiler oluşturmaktadır. (Bakar, 2003, 23) Bu çerçevede edinilen ilmin esas gayesi, yüce bir kudretin varlığını bir ontolojik gereklilik olarak tesis etmek ve ilmi bir doğrulama için epistemolojik olarak da yeterli bir zemin sağlamaktır. (Husain, 1994, 306) Bu şekilde edinilen ilmin mahiyeti, salt özdeksel nedenlerle örülü olarak ölçülemeyip dini ve manevi bir karaktere sahiptir. İslâm düşüncesinde hâsıl olan ilim ve epistemolojinin bütüncül birliğinin, episteme ile değerlerin ve fizik ile metafiziğinin ilişkili bir şekilde ele alınması, İslâm ilim düşüncesinin özgünlüğüne dairdir. Bu özgünlük anlayışında ilim; bir bütündür, sentetiktir, indirgemeci ve parçacı değildir.
 
Kaynakça:
Franz Rosenthal, Bilginin Zaferi, çev. Lami Göngören (İstanbul: Ufuk Kitap, 2004); İlhan Kutluer, “İlim”, İslâm Ansiklopedisi, c. 22, TDVY; Nakib el-Attas, İslâm, Sekülerizm ve Geleceğin Felsefesi, çev. Mahmut Erol Kılıç, (İstanbul: İnsan Yayınları, 1995); Osman Bakar, Gelenek ve Bilim, çev. Ercüment Asil (İstanbul: Gelenek Yayıncılık, 2003); Sirajul Husain, “Islamic Science: The Making of a Formal Intellectual Discipline”, The American Journal of Islamic Social Sciences (pp. 305-311), Vol. 10, Number 3, Fall 1994.
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir