• DOLAR 32.475
  • EURO 34.917
  • ALTIN 2427.792
  • ...
  Nükleer`de 10 yalan
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Nükleer Teknoloji Bilgi Platformu (NÜKTE), nükleer enerji karşıtlarının iddialarını çürütmek amacıyla nükleer santraller hakkında üretilen 10 yalanı gerekçeleriyle ortaya koydu.

NÜKLEER KARŞITLIĞI AB VE ABD İŞİ

NÜKTE’nin internet sitesinde yer alan bilgilere göre Türkiye’de nükleer teknoloji karşıtlığını AB, ABD ve dostlarının desteklediği ve provoke ettiği belirtiliyor. Söz konusu kurum ve kuruluşların, “Bilgi kirliliğiyle halkın kafasını karıştırmak ve nükleer karşıtı toplantılarla bilgi kirliliğini yaymaya” çalıştığı belirtiliyor. İşte o yalanlar:

1- Dünyada nükleer santral sayıları hızla azalmaktadır.

Dünyadaki nükleer santraller 1960’larda yapılmaya başlanmış, hızla artarak şu anda 443 adete ulaşmıştır. Ayrıca inşa halinde 28 adet, sipariş aşamasında ise 64 adet nükleer santral vardır. Yıllara göre nükleer santral adetleri ise: 1979’da 81, 1980’de 244, 1985’te 365, 1990’da 419, 2000’de 436, 2006’da 443’tür. 2005’e kadar dünyada ekonomik ömrü dolan ve dolayısı ile kapatılan santral sayısı ise 95 adettir.

2- Amerika ve Avrupa nükleer santral yapımından vazgeçmiştir.

Amerika, 103 nükleer santral ile dünya lideridir. Kanada ise 18 santrale sahiptir. Fransa’da ise 2 yeni santral devreye alınmıştır ve yüzde 80 elektriği nükleerden elde etmeye başlamıştır. İhtiyaçları kadar yapmaları ve şu anda yapmamalarını “vazgeçtiler” olarak yorumlamak en azından bilimsel değildir, inandırıcı da olamaz.

3- Nükleer enerji dışa bağımlıdır.

Şayet bu doğru olsaydı bizim F-16 fabrikasını hemen kapatmamız, yerli üretim otolara binmememiz, yerli askeri telsiz ya da atış kontrol sistemlerini kullanmamamız gerekirdi. Hatta ihraç ettiğimiz uçak simülatörlerinden, hücum botlardan, otomobil, televizyon ve beyaz eşyalardan vazgeçerek, Makine Kimya’nın ürettiği mermi ve mühimmatı da kullanmamamız gerekirdi. Ülkemiz doğalgaz ve petrolde dışa bağımlı değil midir? Hatta yeni kömür santralleri bile ithal kömür ile çalışmaktadır. 1990’lı yıllarda ülkemiz nükleer enerjiye geçse idi dışa bağımlılığımız düşecekti. Rusya, en ciddi petrol ve doğal gaz üreticisi olmasına rağmen ellerinde mevcut 31 nükleer santrale karşılık hâlâ neden 11 nükleer santral daha inşa etmeye çalıştıklarını, 18 tanesinin de planlamasını yaptıklarını anlayabilseler sorun zaten kendiliğinden bitecektir.

4- Nükleer santral atom bombası gibi patlar.

Patlamaz çünkü bir nükleer santralin atom bombası gibi bir patlama olması olasılığı teorik ve pratik olarak imkânsızdır. Yani sıfırdır. Çünkü bir atom bombasının oluşması için mutlaka gerekli olan iki şarttan birisi en az yüzde 90 oranında zenginlikte bir yakıt ve diğeri ise kinetik enerji. Santralde kinetik enerji kaynağı yoktur.

5- En pahalı elektrik nükleerden elde edilir.

Nükleer elektrik, yakıt açısından tam 21 kat daha ucuzdur. Pahalılıkta doğalgaz birinci sırayı, petrol de ikinci sırayı almıştır. Kömür üçüncü ve nükleer de dördüncü sıradadır. Görüldüğü gibi en ucuz elektrik nükleerden elde edilmektedir.

6- Nükleer santral çevre düşmanıdır ve radyasyon yayar.

Çevre konusundaki kriterleri ana enerji santralleri içinde en çok nükleer santraller sağlar. Bacasız elektrik üreten tek enerji kaynağı nükleer enerjidir. Nükleer santraller, termik santraller gibi karbondioksit, azot oksit ve karbonmonoksit gibi gazlar ve kül çıkartmaz. Nükleer yakıtlar çok sağlam bir kazan içinde olup bunun üzerine çeşitli koruma duvarları inşa edilmiştir.

7- Nükleer santral atıkları ciddi bir sorundur.

1000 MW’lık bir nükleer santralde yılda ortalama 25 ton kullanılmış yakıt çubuğu atığı çıkar. Bunun hacimsel değeri bir yemek masası büyüklüğüdür. Bu çubuklar büyük bir havuzda yıllarca toplanır. Dünyada hurda ya da atığı en kıymetli metaller sıralaması şöyledir: Altın, Uranyum, Platin, Gümüş ve Alüminyum. Bu metal atıklarının (hurda) fiyatları Londra metal borsasında belirlenir. Ancak sadece “kullanılmış uranyum çubuk” fiyatları yoktur. Çünkü hiçbir ülke bu hurdaları elinden çıkartmak istemez. Sebebi ise gelişen teknoloji ile çubukların ileride defalarca kullanılması gerçeğidir.

8- Kanser, Çernobil nedeni ile çok artmıştır.

Radyasyonu ticari arzularına ulaşmak için ahlak dışı kullanan bir yabancı çay firmasının senaryosundan kaynaklanan ticari bir oyundur. Bu güzel senaryo ile çay üreten firmaların ihracatının çok azalması ve yurt içi piyasada da önemli bir pay kaybetmesi sağlanmıştır. Zaten Avrupa’da tek çay üreticisi ülke Türkiye’dir. Avrupa’da ise 1 gr çay yetiştirilmemesine rağmen dünya piyasasına Çin, Hindistan ve Tayland’dan getirilerek harmanlanan İngiliz çayları hakimdir. Çayla yan yana olan fındıkta neden radyasyon var denilmedi? Çünkü Avrupalı çikolata üreticileri için tek kaynak Türk fındığı olduğu için ne bir yazı ne de “radyasyonlu fındık” kelimesi bile Avrupa basınında çıkmamıştır. Görüldüğü gibi konu tamamen ticari çıkarlar çerçevesinde kullanılmıştır.

9- Nükleer santralin kuruluş maliyeti 1

5 milyar, sökümü ise 5 milyar dolardır.

1000 MW gücünde nükleer santralin yapım maliyeti 1.7-2.5 milyar dolardır. Kömür ve su santral yapım maliyetleri de benzerdir. Doğalgaz santral yapım maliyeti ise bu değerin 1/3 oranında olup oldukça ucuza mal edilmektedir. Nükleer santral yapım süresi 4-6 yıl arasında değişmektedir. Baraj ve kömür santralleri de bu süreye yakın süreçlerde olabilmektedir. Ancak doğalgaz santral yapımı en kısa olanıdır. 1-1.5 yıl arasında bitirilip işletmeye alınabilir. Yapım süreleri açısından nükleer en uzun süreyi almakta olsa da enerji maliyetleri içinde en ucuzu hidrolik, nükleer ve kömürdür. En pahalısı ise doğalgazlı ve petrol santrallerdir. Ayrıca doğalgaz da petrol de dışa bağımlıdır. Bazı kömür santrallerimizde ithal kömürün kullanıldığını da unutmayalım.

10- Türkiye’nin nükleer enerjiye ihtiyacı yoktur.

Enerji konusunda ülke gerçekleri maalesef iç açıcı değildir. Gerek su kapasitemizin yetersizliği ve gerekse de kömürlerimizin çok düşük kalorili olması nedeniyle ülkemizi ciddi bir enerji sıkıntısı beklemektedir. Tüm su kaynakları ve kömür kaynaklarını kullansak bile yine açığımız olacaktır. Benzer durum 1992-1996 yılları arasında yaşanırken içimizdeki karşıtların sayesinde ülkemiz kolay, yatırımı ucuz, yapım süresi kısa olan doğalgaz batağına düşmüştür.

Yeniakit

Bu haberler de ilginizi çekebilir