• DOLAR 32.528
  • EURO 34.97
  • ALTIN 2422.931
  • ...
Ağrı Kesici ABD`de Yüzlerce Kişiyi Öldürdü
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

ABD`de Tylenol, Türkiye`de de Tylol olarak tüketilen ağrı kesici ilacın içinde bulunan maddenin yan etkileri konusunda iki yıl süren ve 750 bin dolar harcanan bir araştırma yapıldı. Araştırmayı yapanlar bilim adamları değil gazeteciler. Araştırmanın sonucu ProPublica isimli internet sitesinde yayınlandı.

ABD`de yıllardır bu ilacın içinde bulunan asetaminofen maddesiyle ilgili tartışmalar yapılıyor. Ancak, devletin ilgili kurumları, bu ilacın güvenirliği konusunda ortaya atılan tüm iddiaları reddediyor. İlaç ABD`deki hastanelerin neredeyse yüzde yüzünde ağrı kesici olarak tavsiye ediliyor.

ProPublica çatısı altında bir araya gelen ve "Vatandaş Gazetciliği" yöntemiyle araştırma yapan gazetecilerin iki yıllık bir serüvenden sonra ortaya kodukları tablo şu: Son 10 yıl içinde 1.500 hasta bu ilacı kullandıktan sonra hayatını kaybetti...

Gazeteciler, bu süre içinde ABD Gıda ve Tarım Bakanlığı`nın da aslında konuyu bildiğini ancak bilmezlikten geldiğini savunuyor.

Araştırmayı yapan gazeteciler iki yıl boyunca kurdukları internet üzerinden, radyodan, sosyal medya üzerinden birçok mecradan bu ilaç hakkında vatandaşla yüzyüze çalıştı. Çalışmanın "vatandaş gazeteciliği"nin önemini bir kez daha gözler önüne serdiği belirtiliyor.

HABERİN ÖYKÜSÜ

Eylül ayının son haftası içinde ABD`de gündeme gelen bir haber gerek hazırlandığı sürenin uzunluğu gerekse maliyeti açısından dikkatleri çekti. Habere imza atan kuruluş, 90 kadar medya organiyla ortaklık vasıtasıyla ve kendi websitesi üzerinden yayın yapma suretiyle faaliyette bulunan ProPublica. Soruşturmacı gazetecilik geleneğini ayakta tutmak iddiasıyla 2007 yılında faaliyete geçen ProPublica, kar amaçlı olmayan bağımsız haber ajansı olarak 2010 yılında Pulitzer Ödülü`ne layık görülen internet üzerinden yayın yapan ilk medya organı olma özelliğine de sahip. Bu defa ise gündeme, hazırlanması iki yıl süren ve toplam maliyeti 750 bin doları bulan bir haberle oturdu.

Son haftalarda, ProPublica, ABD`de en yaygın olarak kullanılan ağrı kesici ilaçlardan Tylenol`un ana maddesi acetaminophen hakkında oldukça önemli ama aynı zamanda rahatsız edici bir soruşturmacı gazetecilik serisi hazırladı.

ABD`de bir süre yaşamış olan herkesin farkedebilecegi gibi, Tylenol`un pazarlanmasında en büyük vurgu ilâcın güvenilirliği üzerine. ilâcın piyasadaki reklamları arasında hemen hemen herkesin aklında kalan ifade `hastanelerin en çok kullandığı ilaç` şeklinde. Ayrıca ilâcın paketinde, `güvenilir ve hızlı ağrıdan kurtulma` yazılı. Ancak son soruşturmacı gazetecilik haberinin de ortaya koyduğu gibi bu iddialar tehlikeli bir şekilde yanıltıcı bir içerik taşıyor. Ve üstelik bu durum, konu üzerine eğilen The Atlantic raporunda da belirtildiği gibi, hem ilâcın üretici hem de Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) tarafından da uzun süredir bilinmekteymiş.

Elde ettiği bulguları milyonlarca radio dinleyicisine ulaştırmak isteyen ProPublica halk radyosunun Bu Amerikan Hayatı (This American Life) adlı programı ile işbirliğine girerek acetaminophen`in sakıncalarını bir soruşturmacı gazetecilik serisi halinde özetlemiş. ProPublica`nin bulgularına göre, `son on yıl içinde ABD`de 1.500`den fazla insan güvenilir olduğuna ikna olduğu bir ilacı fazla dosajda alarak hayatını kaybetti`. Bu yayından öğrenildigine göre, FDA bu sakıncalı durumun boyutlarının bir kaç onyıldır farkında olmasına rağmen herhangi bir şekilde uyarılar yapma ve tavsiyelerde bulunma gereğini hissetmemiş.

Soruşturmacı gazetecilik haber ajansı olarak faaliyet gösteren ProPublica`nın bu başarılı ve kamu hizmeti sayılacak haberi ister istemez gözleri, özelde ProPublica`ya, genelde ise soruşturmacı gazetecilik geleneğinin yaşamasının kamu çıkarları açısından önemi üzerine çevirmiş durumda.

The Atlantic raporu, ProPublica`nın sınırlı sayıda personeline rağmen (23`u muhabir toplam 40 kişi) soruşturmacı gazetecilikde kurulduğu 2007 yılından beri standartları yükselttiği gerçeği üzerinde vurgu yapmakta. Yine acetaminophen öyküsü, nedeniyle, The Atlantic, bağımsız ve kar amaçlı olmayan haber kaynaklarının günümüzde habercilik sektöründe önemli değişikliklerin yaşandıdığı bir zamandaki önemi üzerinde durmakta.

Yalnız özel çıkarların bağışlanan yüklü miktarda paralar sayesinde takip edildiği American sistemi içinde bu `kar amacı gütmeyen`haber organlarınının büyük bağışlarla varlıklarını sürdürüp bağımsız kalabileceklerini düşünmek oldukça zor bir durum. Kar amaçlı olmama, ortak çıkarları benimsemiş bir kitlenin aktif desteği olması durumunda bir kuruluşu mali kaynak açısından bazı özel çıkar gruplarının merhametinden kurtarıyor. The Atlantic tarafından tavsiye edilen mali fon kaynaklarının çeşitlendirilmesi ise, ancak bir veya bir kaç bağışçının yapılan bağışların çok büyük kısmını karşılamadığı durumlarda etkili bir çözüm olabilir.

ProPublica örneğine de bakınca, bir defa hem kurucularının hem de su anki yönetici kadronun, kurumun güçlünün karşısında güçsüzün yanında olma şiarina rağmen, The Wall Street Journal ve The New York Times gibi yayınlardan geldiklerini görüyoruz. Ayrıca ProPublica kuruluşunun ilk yılında bütçesini oluşturan 30 milyon dolarlık meblağın neredeyse tamamını Herbert and Marion Sandler`dan elde etmiş. Bugün bu oran yüzde 38`e düşmüş ama hala çok yüksek bir oran.

Bu bağlamda yine Tylenol soruşturması haberine dönelim. ProPublica`nın yöneticisi Richard Tofel`e göre, iyimser rakamlarla konuşulduğunda, bu soruşturmanın 750 bin dolara mal olduğunu söylemek mümkün. Hatta gerçek maliyetin bunun üzerine çıkma ihtimali oldukça yüksek. Bu maliyet muhabirlerin ücretini, haber için kullanılan araçları, internet masraflarını, editörlere ödenenleri, video maliyetlerini, sosyal medya ve PR çalışmalarını, seyahat ve legal masrafları ve yapılan anketlerin yarısının masrafını karşılıyor. Ve ayrıca Bu Amerikan Hayatı ile birlikte yapılan çalışmanın maliyeti buna dahil değil.

Aşikar ki, 750 bin dolarlık bir haber Amerikan standartlarında bile çok pahalı bir haber. The Atlantic açısından olaya bakınca, çocuğunun ateşini görünce, daha önceden Tylenol`un yaptığı reklamları ikna edici bularak çocuğuna fazla dosajda ilaç vermeye cesaret eden anne-babaları aydınlatma açısından ise paha biçilemez bir değere sahip.

Ancak bir an için şöyle düşünelim: Peki ProPublica`nın kuruluş bütçesinin tamamını karşılayan ve su an da bütçesine yüzde 38 katkıda bulunan Herbert and Marion Sandler, Tylenol`u üreten şirketin en büyük hissedarı olsaydı, ProPublica`nın bu soruşturmayı yapma ihtimali kaçta kaç olurdu? Bir de soruyu şöyle soralım: Acaba ProPublica`nın önde gelen sponsorları arasında Tylenol`un rakiplerinin payı var mı ya da bu sponsorlar ile Tylenol`un rakiplerinin ortak çıkarlarının olduğu başka bir konu var mı? Amerikan sistemi içinde bu soruları sormak hiç de anlamsız değil. Ve çok da iyi bir soruşturmacı gazetecilik konusu olur doğrusu.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir