• DOLAR 32.827
  • EURO 35.503
  • ALTIN 2511.437
  • ...
Sömürgeciliğin çarklarında Ezilen dünya mazlumları
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Mehmet Emin Özmen / Doğruhaber / Araştırma

Çocukluğumda hep düşünürdüm acaba Afrika’da insanlar neden açlıktan ölürler diye. Küçücük aklımla bir türlü işin içinden çıkamazdım. Batı dünyasının yaşadığı refah orta yerde iken neden Afrikalılar açlıktan ölür? Neden bugün Afganistan, Irak, Mısır, Myanmar, Somali, Sudan ve Suriye’nin insanları ölür? Bunca insanın ölümündün kimler nemalanır?

SÖMÜRGECİLİĞİN KISA TARİHİ

Yukarıdaki sorular artırılabilir. Evet, belki küçükken bu sorulara cevap veremezdik. Ama büyüdükçe dünyada kurulmuş çıkar çarklarının farkına vardık. Birilerinin kendi haklarına razı olmayıp başkalarının haklarını gasp etmesine deniyordu sömürgecilik. Kuvvetli ülkelerin daha çok ekonomik, ticarî, siyasi ve dinî amaçlarla nispeten zayıf toplumlar üzerinde maddî ve kültürel bir nüfuz sağlaması hareketi şeklinde de tarif edilebilir. Osmanlıcada müstemlekecilik terimi kullanılmış, Batı dillerinde ise koloniyalizm terimi ile karşılanmıştır.

Sömürgeciliğin başlangıç tarihini belirlemek oldukça güçtür. Ancak yukarıdaki tarifi göz önüne alacak olursak Habil ile Kabil’in mücadelesinden başlatılabilir. Çünkü Kur’an ve diğer metinlerde geçtiğine bakacak olursak Kabil’in kendi hakkı ile iktifa etmediği ve Habil’in hakkına göz diktiği ve bu uğurda kardeşini katletmeye varacak kerteye geldiği görülecektir. Sömürgeciliğin yukarıdaki tarifine göre ilk sömürgecilik olayı budur. Ardından eski çağ devletlerinin hemen hepsinde bu tür faaliyetlere rastlanır. Örneğin Urartuların kendi zamanlarındaki en önemli düşmanları Asurlulardır. Çünkü Urartu coğrafyasında önemli ölçüde maden yatakları vardı. Asurlular o zamanın süper güç olmaya çalışan devletiydi. Eski çağda demir ve bakırın ne kadar önemli olduğunu düşünürsek Asurluların neden Urartu coğrafyasına iştah kabarttığını anlayabiliriz. Asurlular adı geçen yerleri fethetmek için birçok seferler düzenlediler. Asur tabletlerinde Urartu halkını nasıl kıyımdan geçirdikleri yazılıdır ve bu günümüz dillerine çevrilmiştir. Alın size bir sömürgecilik örneği. Bu şekilde Fenikeliler, Persler veya Roma İmparatorluğu, bunların hepsi sömürgeciliğe başvurup kendilerinden zayıf toplulukların emeklerini çalmışlardır.

BATI DÜNYASI VE SÖMÜRGECİLİK

Batı âlemi demokrasiyi icat edeli dünyadaki sömürgelerde artış oldu. Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma, “Nasıl Sömürüldük” isimli çalışmasında şu tespitte bulunuyor: “Demokrasi rejimleri kurulalı beri, insanları en çok sömüren sistemler bu rejimlere bağlı olan idareler olmuştur.” Demokratik rejimlerin arızalı olduğu her hallerinden belli. Çünkü bugüne kadar insanları en çok sömüren ve maddiyat için her türlü melaneti yapanlar Batı’nın demokratik ülkelerdir. Tabi bunlar tüm bu sömürgeci uygulamalarını, demokrasiyi insanların ayağına götürme adına yaptılar. Kısacası, çıkıp meydanlarda halkın kendi kendini yönetmesinden falan dem vururlar ya, hepsi palavra. Onlar için esas olan; fabrikalarına hammadde ve enerji taşımak, ürettiklerini satabilecek pazarlar bulabilmektir.

Avrupalılar ekonomik amaçlar uğruna Afrika kıtasıyla ilgilenmeye XV. yüzyılda başladılar. Afrika kıyılarına aç kurtlar gibi ilk ulaşanlar Portekizliler oldu. Onları İspanyollar takip etti. Afrika kıyılarına yerleşen ve buralarda üsler, çiftlikler ve koloniler kuran Portekizlilerle İngiliz, Fransız ve Hollandalılar arasında XVII. yüzyılın başından itibaren rekabet başladı. Avrupalıların yerleşmelerine karşı koyan yerliler, şiddetli bir şekilde kıyımdan geçirildiler. Milyonlarca yerli öldü bu savaşlarda. Tabi bunların ismi terörist(!) oldu. Ne garip değil mi? Yabancılar gelecek, ülkeni işgal edecekler, sen de memleketini savunmak için savaşacaksın ve ismin terörist olacak. Bir de kölelerin dramı var. Afrika’dan götürülen köle sayısı kesin olarak bilinmemekle birlikte bu sayının taşıma ve avlanma(!) sırasında ölenlerle birlikte 30 milyon civarında olduğu söyleniyor.

Avrupalıların Asya’ya yönelik sömürgecilik faaliyetleri de yine XV. yüzyılda başlamıştır. Gemicilikte hayli başarılı olan Portekizliler, uzun süre Asya’nın içlerine müdahale edemeyerek kıyılarda kurdukları kolonlarda kaldılar. Fakat Asya’daki hâkimiyetleri uzun sürmedi. Sonradan onları takip eden İngiliz, Fransız ve Hollandalılar Portekizlilerin ellerinde bulunan yerleri aldılar. Özellikle İngilizler kısa zamanda güney batıdan güney doğuya hemen hemen bütün ülkeleri sömürgeleştirdiler. Uluslararası ticaret ve sömürgecilik hareketinde önemi birden ar¬tan Mısır’ı 1882’de işgal ettiler. Ortadoğu’yu Osmanlı’dan koparmak için çalışmalara giriştiler. I. Dünya Savaşı’nda Arapların Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanmalarında büyük rol oynadılar. Osmanlı Devleti’nin yenilmesi üzerine Filistin, Ürdün ve Irak; İngiltere’nin sömürgesi oldular(1920). İran sömürge haline getirilemediyse de İngiliz ve Rus nüfuz bölgelerine bölündü. Şah rejiminin ABD yanlısı kapitalist politikası, halkın sert tepkisine ve İslâmi muhalefetin gelişmesine sebep oldu ve Ayetullah Humeyni liderliğindeki İslami Devrim(1979) gerçekleşti.

DÜNYA SAVAŞLARININ ÇIKIŞ SEBEBİ: SÖMÜRGECİLİK

Sivillerin katledilmesi açısından insanlık tarihinin en acımasız savaşları I. ve II. Dünya Savaşlarıdır. Birinci Dünya Savaşında 17 devlet savaşmış, yaklaşık 9 milyon insan öldürülmüş; İkinci Dünya Savaşı’nda ise Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombaları sonucu yaklaşık 40-50 milyon insan katledilmiştir.

Bütün tarih kitapları savaşın sebeplerinden en önemlisi olarak ekonomik çıkarları gösterirler. Çünkü siyasi birliklerini tamamlayan Almanya ve İtalya, Avrupa sahnesine çıkarak deniz aşırı yerlerde İngiltere ve Fransa’ya rakip olmuşlardı. Kısacası sarı saçlı, mavi gözlü insanların dünya kaynakları üzerinde anlaşamamaları üzerine çıkan savaşlarda milyonlarca insan öldürüldü.

Çünkü İngiltere’nin deniz aşırı sömürgeleri ve kurduğu pazarlarında; Rusya’nın Balkan ve Orta Avrupa’da dengelerinde; Fransa’nın ise Afrika’daki çıkarlarında ortaklar görmeye tahammülleri yoktu. Güçlü ordusu, dinamik donanması, ucuz ve kaliteli sanayi ürünleri ile Almanya yanına İtalya ve Avusturya-Macaristan’ı da alarak paylaşılan pastada biz de varız demeye başladı.

AFGANİSTAN’IN İŞGALİ

Sömürgeciliğin en vahşi yüzünü gösterdiği yerlerden biri Afganistan’dır. Tabi ABD durup dururken burayı işgal etmedi. Konu sadece Taliban ve Usame bin Ladin de değildi. 11 Eylül saldırıları sonucu dünya basını en çok “Terör, Terörizm, Taliban, El Kaide, Usame bin Ladin” kelimelerini kullandı. Aslında 11 Eylül saldırıları, burayı işgal etmek için bulunmaz bir bahaneydi. Zaten kısa bir süre sonra Amerikan filmlerindeki gibi bütün bunların bir senaryo olduğu ortaya çıktı. Aslında Amerika dünyaya tek kutuplu bir dizayn vermek istiyordu ve bunun başlangıç notasını da Afganistan oluşturuyordu.

Ayrıca amaç, sadece Afganistan değil bütün İslam ülkeleridir. Bu arada kendi çıkarlarının tehlikeye girdiği yerlerde hemen darbecileri vesilesiyle darbeler yaptırmaktadırlar. Her ne hikmetse Amerika’nın demokrasi getirmeye çalıştığı her ülkede petrol gibi yeraltı ve üstü kaynakları mevcuttur. Bu tür zenginliklerden yoksun ülkelerde ABD’yi bulamazsınız. Ama işin içinde petrol varsa ertesi gün başındaki kovboy şapkası ile sarı saçlı mavi gözlü ABD’lileri görürsünüz.

İşgalin başladığı 7 Ekim 2001 tarihinden itibaren Afganistan için kesin olan tek konu, burada Taliban’a karşı verilen savaşın daha kazanılmadığıdır.

İnsanlar Allah’ı unutunca kendi istek ve ihtirasları uğruna milyonları katledebilecek noktaya gelebiliyorlar. Tek sebep, bazılarının kendi haklarına razı olmayıp başkalarının haklarını gasp etmek istemesidir.

Oysa bu dünya hepimize yeter.

Bu haberler de ilginizi çekebilir