Güven Yeterli Midir?

Abone Ol

Karşılıklı insani ilişkilerde veyahut topluluk oluşturmuş yapılarda en önemli değer güvendir. İlişkiler ve yapılar bu değer üzerinden kurulur, yaşatılır ve bu değer üzerinden yükseltilip daha uzun soluklu olması sağlanır.


Bu değer öyle müthiş bir değer ki, onun hayat bulması için uğruna canını, malını bile gözünü kırpmadan verenler vardır. Çünkü bu değer sırrın en büyük taşıyıcısıdır.
Tersinden bir okuma yapmamız gerekirse insani ilişkileri ve toplumsal yapıları çökerten de güvenin sarsılmasıdır. Güven sarsıldı mı, şüpheler, evhamlar başlar ve zaman ile kurulan güçlü diyaloglar zayıflar. Toplum çürümeye yüz tutar. Bu ahval meyvenin içindeki kurt gibi, meyvenin içini boşaltıp onu lezzetsiz bir hale getirir.


Siyere göz attığımızda Efendimiz aleyhissalatu Vesselam'ın hayatında öne çıkan en büyük vasfın "El emin" yani güvenilir olmasıydı. Hacer-ül Esved'in yerleştirilmesi esnasındaki kavganın yatıştırılmasında onun hakemliği kavga eden tarafları yatıştırmış ve onları sakinleştirmiştir. Orada göze çarpan etken güvenilir olmasıydı. Peygamberlik görevi verildiği zaman bu vasfı ile insanların gönlüne dokunmuş ve kademe kademe İslam'a yönelimleri artırmıştır. Müşriklerin propagandalarını bu vasfı ile bertaraf etmiştir. Ona çeşitli isnatlarda bulunarak toplumun gözünden düşürmeye ve hidayete giden yolları kapatmaya çalışmışlar. Lakin Efendimize hiçbir zaman bu " güvensiz" ya da "(haşa)hırsızın teki, milletin malını yiyiyor" diyememişlerdir. İslami davetin önüne geçen müşrikler Onu ve ashabını kendi memleketinden kovmalarına rağmen yine mallarını teslim ettikleri kişi "Muhammedül Emin" idi.
Çeşitli zaman diliminde Efendimizde var olan mezkur büyük ahlakın "güven" olduğunu görüyoruz. Bunu kendisinde bırakmamış, sahabelerine de aksettirmiştir. Öncelikle Allah inancı oturtularak, hesabı verileceği makamın Allah olduğunu, sonrasında Ahiret inancı oturtularak, bu hesabın bir günde görüleceği ve ödül ya da cezasının olacağını fehmettirmişti. Ayrıca kendisi de bu konuda verilen görevlerin öncesinde bilgilendirme ve açıklamalar yapar, görev bitiminde yapılan işin neticesini ve hesabını sorardı.


Günümüze indirgersek "Güven yeterli midir" sorusuna verilecek cevap, kanaatimce "yeterli değildir" cevabı olacaktır. Bunu bireysel hayatımızda tecrübe ettiğimiz gibi yaşadığımız toplum içinde de görüyoruz. Sınırsız güven kredisi verilmesi büyük bir hatadır. Çevremizde yaşanılan acı tecrübelere şöyle bir baktığımızda, sınırsız güven ve kredi verilen iyi kişiler bile zamanla bozulma emaresi gösterebiliyor.


Tecrübelerden hareketle "güven tek başına yeterli değildir". Eğer güven hesap sorulabilirlik ve denetim ile kontrol altına alınırsa, parlayan bir değer olur. Aksi halde bu iş savsaklanmaya gelirse, halı altına süpürülürse vesvese ve kuruntular daha da çoğalır. "Bana güvenmiyor musun" ya da "Bize Güven" gibi klişe sözcükler nakıs sözcüklerdir.


İyi bir denge unsuru oluşturulduğunda çözümler kolaydır. İnsanın olduğu yerde sorunların elbette ki oluşacağını bilmek gerekir. Bununla beraber göz ardı edilmemesi gereken en büyük hakikat her insanın bir şeytanı olduğu gerçeğidir. Böyle demekle ne mi demek istiyoruz?
"Bu devirde hiç kimseye güvenmeyeceksin" ile "Herkese güven" mantığının doğru çözümlemeler olmadığını söylüyoruz. Güven olmalıdır, ama bu hesap sorulabilirlik ve denetim ile olmalıdır. Hesap soranda da, sorulanda da kibir olmamalıdır. Bu hesap vermenin ahiretin de bir provası olduğunu idrak etmek gerekir. Güvenilir bir toplum inşa edilmesi duasıyla..

Ayhan Erkmen