Son yıllarda, sadece fiziksel sağlığımızı değil, aynı zamanda ruhsal ve toplumsal sağlığımızı tehdit eden yeni tür "zehirler"le karşı karşıyayız.
Fakat bugün zehir, sadece fiziksel maddelerle sınırlı değil; aynı zamanda zihinsel ve toplumsal düzeyde de etkilerini gösteriyor.
Sosyal medya, gıda ve ırkçılık zehirlenmesi çağımızın belki de en tehlikeli olanlarındandır.
Sosyal Medya Zehirlenmesi:
Sosyal medya, hayatımıza büyük bir hızla entegre oldu ve her geçen gün daha fazla insan, tüm gününü bu platformlarda geçirmektedir. Dünyadan uzak, hayattan kopuk bir nesil oluşturuluyor. Ne yaş sınırı ne süre sınırı var. Kullanılan dijital platformlar ise ciddi bir denetim altında değil. ‘Herkes her şeye ulaşabilir’ rahatlığı var. Birlikte ama bireysel hayatlar var. Evde, caddede, iş yerinde, okulda kısacası hayatın her alanında bu zehir hızla yayılıyor.
Önlem alınmazsa önü alınamaz sonuçlar doğuracak. Hayal aleminde zenginler, güçlüler, güzeller gerçek hayatta kendilerine gelince her biri potansiyel suç makinası oluveriyorlar. Tedbir şart. Önlem zorunlu. Nüfus tehdidinden daha büyük tehlikedir bu. Çünkü var olanlar elden gidiyor.
Gıda Zehirlenmesi:
Gıda zehirlenmesi, son günlerde sıkça duymaya başladığımız bir kavram oldu. Ne yazık ki ölümle neticelenen vakalar artmaya başladı. Günümüzde işlenmiş gıdaların artışı, hazır yemek sektörünün korkunç bir hormonla büyümesi içimizdeki veya dışımızdaki en büyük düşmanlardan oldu.
Kullanılan kimyasallar, gıda üretimindeki katkı maddeleri ve genetik mühendislikler birer ölüm makinasına dönüşmüş durumda. İş neredeyse gıda terörü boyutuna ulaştı.
Tabi sadece ani ölümlerde basında bu konu işlense de aslında yavaş yavaş öldüren bir zehirdir. Önce öldürmüyor, çeşitli hastalıklarla süründürdükten sonra öldürüyor.
Devlet buna mutlaka çözüm getirmelidir. Her şey ağır yaptırımlar ile olmuyor elbet. Alternatif tarım, organik ürünler, sertifikalı şirketler ve ciddi bir takip sistemi mutlaka oluşturulmalıdır.
Irkçılık Zehirlenmesi:
Irkçılık, modern toplumun en sinsi ve en tehlikeli zehirlerinden biridir. Tarih boyunca insanlar, doğdukları topraklara, renklerine, inançlarına ya da etnik kökenlerine göre ayrıştırılmıştır. Bugün de bu ayrımcılık biçimleri varlığını sürdürmektedir. Yaşadığımız ülkede bunun beslenmesinde olanlar var. En büyük güçleri ırkları olan familyalar varlıklarını korumaktadırlar. Başkasının varlığını kendi varlığına feda etme fedakârlığındalar(!) üstelik.
Oysa İslam bu zehri kökünden kurutmuştur. Zehir olarak içenlere karşı durmuştur İslam. Irkçılığı tarihin çöplüğüne atmıştır.
Farklı ırk, köken, dil, mezhep ancak zenginliktir. Hak üstündür, adalet üstündür. Ve İslam’ın dışında ırkçılık zehrini kurutacak başka hiçbir din, ideoloji, fikir, akım yoktur.
Kendimiz ve neslimizi bu zehirlerden koruma ve kurtarma duası ile.