Ümmet bu Bayramda da yine bizi kurban etti, dedi kopuk kolundan damlayan kana, acıyla bakarak küçük ve yaşlı gözleriyle. Tamam… Kabul… Bize İsmail olmak düştü. Amenna… Ama bıçağı tutan el İbrahim’in eli değil ki gözleri arşı tarasın, dedi anasının cansız bedeninin kıyısında hıçkırıklara boğulurken.
Bu elin yüreği ne evvah ne de halim… İbrahim değil bıçağı tutan… İbrahim değil ki saplamasın o keskin bıçağı ta böğrüne bebelerin.
Koç bekledi, gözleri semada belki gelir diye… Bomba geldi semadan… Füzeler… Çeşit çeşit ölüm yağdı Gazze’nin üstüne… Onlar ölürken milyonlar Hacca durdu Arafat dağında.
Sadece durdu Ümmet hem Arafat’ta durdu hem de coğrafyanın her noktasında. Alışkındı zaten Gazzeli hem durmasına Ümmet’in hem de kurban edilmesine bebeklerinin.
Sabah olmuş, bayram ermişti güneşle beraber üzerine İslam Haritasının. Camiler dolmuş, Hutbeler, dargınlar barışsın küskünler helalleşsin, anaların babaların elleri öpülsün diye yükselmişti minberlerden tekbirler eşiğinde… Ne güzel değil mi?
Ya Gazze… Gazze ile de helalleştik mi? Gazze ile barıştık mı şu Bayramın hürmetine…
Gazzeli öptü mü anasının babasının elini… Ne el kaldı öpülecek ne ana ne de çocuk…
Peki, Gazze ve Gazzeli çocuklar helal ederler mi haklarını bana, sana, bize ve de ümmete? Bugün bayram, bugün küslük olmaz diye sarılıp affeder mi bizi Gazze hakkımız helal olsun size diye?
Hani derler ya, bayramlar birlik beraberlik günleridir, diye. Tam da öyle oldu. Ümmet çok geniş bir katılımla birlik beraberlik içerisinde bu bayramda da Gazze’yi kurban ederek Vahdet(!) paydasında buluştu… Tarihin hiçbir diliminde, bayramların hiçbirinde ve de hiçbir konuda bu kadar birlik ve beraberlik içinde olmamıştı İslam ümmeti.
Neredeyse 2 Milyar Müslüman bir olup ortak Kurban ettiler Gazze’yi, Gazze’nin bebeklerini ve de İslam’ın izzetini.
Un bile… Bir parça ekmek pişirilecek bir avuç un bile getirmediniz bize, diye bizimle bayramlaşacaktır Gazze’nin bebekleri verin o ellerinizden öpeyim diyerek… Belki bu dünyada belki de ilahi dergâhın hesap dolu gölgesinde bayramlaşacak Gazze bizimle, baştan sona yalnız bırakan ümmetin her ferdiyle…
Ne güzel değil mi? Ne acı değil mi? Koca bir haritaya bayram geliyor, Müslümanlar hacı oluyor, kurbanlar kesilip afiyetle yeniliyor…
Haritanın kanayan parçasına ise bayram sadece takvim yapraklarına geliyor. Çocuklar ölüyor, kurban yerine Gazze’nin bebeklerinin kanları akıyor…
Zaman ağlarken, mekân ağlarken, üzerinden silinen toprak parçasına bakıp harita bile ağlarken Ümmet Kurban kesip bayram yaptı, Hacı olup Zemzem suyuyla döndü memleketlerine…
Bayram namazına koşar gibi koşamadı milyonlar Gazze’nin feryadına icabet ederekten… Yine yalnız kaldı Gazze yine sahipsiz ve kimsesiz… Yine yıkık yine enkaz… Yine öksüz kaldı Gazze yine yetim ve yaralı…
Yine Bayram’a durdu zaman… Duyarsız ve acımasız…