Gazze’nin Zaferi Yaşanan Yıkıma Değdi mi?

Abone Ol

Bu sorunun cevabı, dünyevi kayıp ve kazanımlar açısından bakan kimse için elbette ki 'hayır' olacaktır. Ancak karşımızda öyle bir mücahid ve halk topluluğu var ki, onlara göre bu soru abesle iştigaldir. Zira Kudüs davasını yaşatmak için ölmeyi, Kudüs esaret altında iken ölmeyi yaşamaya tercih eden çağın bu eşsiz örneklerinin anlayışını anlayabilmek için onların gözleri ile davalarına bakmak gerekir.

Ebu Ubeyde'nin zafer sonrası yaptığı konuşmada da vurguladığı gibi, söz konusu topraklar öyle bereketli ve kutsaldır ki, altının tümünü şehidlerle doldurmaya değer. Büyük davaların hedeflerine büyük bedeller ödenmeden ulaşılamaz. İşte bu iman abideleri, Kudüs davasının sönmesindense, tüm sahip olduklarıyla kendi hayatlarının sönmesini yeğ tutmaktadırlar. Bu imanı anlayamayanlar, sonuçları değerlendirirken sadece dünyevi başarı ve yıkıma göre analiz yaptığından dolayı, yanlış neticelere ulaşmaktadırlar.

Şehid Komutan Yahya Sinvar ile uzun yıllar zindan kardeşliği yapmış olan HAMAS'ın önemli şahsiyetlerinden biri olan Dr. Teysir Süleyman, direnişin devam ettiği süreçte yaşanan yıkım ve katliamları nasıl değerlendirdikleri sorulduğunda şöyle cevap vermişti: 'Elbette ki bu yıkım ve katliamlar bizleri derinden üzüyor ama bizim bir amacımız var, Kudüs ve Mescid-i Aksa davasını diri tutmak ve nihai hedefe ulaşmak. Aksa Tufanı öncesinde yine katliamlara maruz kalmaktaydık ama yaşanan normalleşme süreci ile birlikte Kudüs davası neredeyse gündemden düşmüştü. Ve o dönem Netanyahu bu süreçle birlikte yaşadığı rahatlıkla karşılarında HAMAS'ın az bir gücünün kaldığını, onları da temizleyeceklerini söylüyordu.'

'Bizler Aksa Tufanı sürecine girerken elbette ki yıkım bekliyorduk, belki bu kadar vahşileşeceklerini düşünmüyorduk ama emperyalistlere karşı Çanakkale savaşına girilirken o kadar insanın öleceği bekleniyor muydu? Ya da başlatılan diğer mücadelelerde neticenin ne olacağı biliniyor muydu? Bu bir mücadeledir ve neticesi ne olursa olsun, her şeye hazırlıklı olmak zorundayız. Hamdolsun halkımız bu noktada bize asla sırt çevirmedi ve yalnız bırakmadı.'

'Bizler acılar yaşasak da önemli bazı hedeflerimize ulaştık. Bu operasyonla birlikte unutulmaya yüz tutmuş olan Kudüs davasını dünyanın gündemine yeniden oturttuk. İşgalcilerin vahşi yüzünü ve tüm gücüne rağmen hezimete uğratılabileceğini tüm dünyaya gösterdik. Bizler daha zindandayken de onların ne kadar aciz ve zafiyetler içinde olduklarını gördük, ama bunu şimdi dünyaya ispat ettik.' Tabi bu yazıya konu edemeyeceğimiz bazı tecrübelerini dinlerken, zafiyetlerinin büyüklüğünü ve hakikaten gözlerde fazlasıyla büyütülmüş bir balon olduklarını daha iyi idrak etmek mümkün oluyor.

Ayrıca bu sürece başlarken hiç kimseden icazet alınmadığını ve ümmetten destek bekleseler de Yüce Allah'a dayandıklarını anlatırken, muazzam tevekküllerine şahid olmuştuk. İmkansızlıklar içinde olsalar da iman, direniş ve sabır ehli olarak mücadele ettiklerini ve her türlü imkanı kullanmak suretiyle direndiklerini, örneğin operasyonların çekildiği kameraların nasıl sıradan makinalar olduğunu ve herkesin uğradığı sıradan çarşılardan alındığını ifade ediyordu.

'İman varsa imkan vardır' sözünü düstur edinen Kassam mücahitleri ve Gazze halkı, hem direniş, hem metanet hem de tarihe mal olacak insanlıkları ile dünyayı etkilediler. Düşmanı (Batı dahil) şaşkına çevirip bugünkü süreçle tüm ümmeti sevindirdiler.

Elbette bu sonuç nihai bir zafer değildir, ama Ebu Ubeyde'nin dediği gibi işgalci düzenin tabutuna çakılan yeni çivilerdir. Bu çivileri küçümseyenler, 'sakın bir çiviyi küçümseme…' sözünü hatırlasın ve bilsin ki, bu çiviler bir gün Kudüs'ün özgürlüğüne de vesile olacaktır inşallah.