GAZZELİ DUYGULARIM

Abone Ol

Gazze!

Duyguların, direniş ve direncin zirveye çıktığı şehir...

Yelkovanların kıskacında saatlerini yitirmiş, zamanın zamansız geçtiği ve günlerin artık sayılmadığı günsüz diyar... Günsüzlük..

Viraneye dönmüş şehrin tam ortasında akıtamadığımız bilmem ne kadar biriken gözyaşı... Viranelerden beter İslam coğrafyasının yitirilmiş vicdanlarının gözleri önünde.. Hüzne sebep sahnelerimizin sergilendiği ahir zamanın gerçek görselleri olmuş her bir hayat, her bir can, her bir Gazzeli.

Toprağa karışmış, despotların çıkarına ilişmiş, ehli imanın maskelerini parçalamış kanımız ve enkazımız.

Moloz yığınları arasında kaybolan sayılarımız...

Canlarımız sayı, hayatlarımız ölüm ve ölümümüz cihana gözdağı...

Kanımızla sulanmış toprağımızın üstünde atılabilen her adıma bağlanan nice umutlar arasında Müslümanlara bir türlü atamadığımız kızgın bir bakışımız saklı...

Kalpleri iman ile çarpan, hayatın üstünde hayat bulan, her bir rakama birer can yükleyen sayıların sayısız kederleriyle toprağı incitmeden toprağa düşen... Bir o yana bir bu yana koşuşturan.. Onlarca kez, bıkarak, usanarak, istemeyerek, zorlanarak, katledilerek hicret edip muhacir olamamak... Ensarı bulamamak!

Yıkılmış haneler arasında yıkılmaz hayallere erişmenin gayretiyle her gün can veren canlar... Can verdikçe canlanan canlar... Adeta cansızlaşan diğer dünyanın gözleri önünde... Sahi siz diğerleri! İki yıldır izleyedurduklarınızı vizyona girecek yepyeni bir filmin, KIYAMET FİLMİNİN fragmanı mı sanıyorsunuz?

Biliyor musunuz artık Gazze, Gazze gayrısındaki zamanı ve de Müslümanı tanıyamayacak kadar gerçek.

Kimselere güvenmeyecek kadar emin..

Bizi bilmez olmuş çok iyi bilen sokaklarımız, feryatlarımızı duymaz oldu bizi bağrına basan ümmetimiz... Kırılmış tüm parçalar, toplasan da elde edilemez olmuş tamlar.

Duygularımızı saran karanlık, ışıksız gecelerimizin karanlığından da beter...

Bizi ayakta tutan umudumuz ve üzerimize doğan güneşimiz yani gülüşümüz de olmasa!

Biz olmazdık, kalırdık hep ham. Olamazdık tam...

Gazze'de bir gülüşün bir güneşe değer olduğunu bilmeyenimiz yok. O nedenle acılar dolusu hayatların arasında bile saklanamaz olan gülüşlerimizi görmeyenimiz de yok.

Çocuklarımızın tek ışık kaynağı kaldı o da işte bu gülüşlerimiz..

Düşmanın her bir hücresine korkular derc eden şu umut dolu gülücüklerimiz... Sadra şifa, düşmana dert... Merde güven namerde tehdit...

Biz hikâye miyiz? Acılar dolusu bir gülüş ile sonlanan... Topraktan mahrum kalmış şehidlerimiz, daha gömülememiş canlarımız arasında dimdik ayakta olduğumuzun kanıtı gülüşümüz...

Yoksa hikâye olan siz misiniz? Gülüşlerle kaplı bir acı ile sonlanan.. Gayretten mahrum imanlarınız daha harekete geçememiş kınamalarınız arasında ve hayatta dahi olmadığınızın kanıtı suskunluğunuz...

Gönül dolusu dualarımız misal avuç dolusu su taşırız kalmamış duvarları arasında hanemize... Yıkık virane ama canlı... Sahi sizin o mamur ve mahmur ama cansız malikânelerinize hiç su taşıdığınız oldu mu? Veya gönüller dolusu duanız....

Aynı yolun farklı yolcuları!

Biriken kanlarımızın aktığı gibi biriktirdiğimiz gözyaşlarımızın da akmasını isterdim. Sıkıca sarılıp hüngür hüngür ağlayabileceğim bir kardeş, hakiki bir kardeş aranır...

"İnnemel mü'minune ihvetun/ancak mü'minler kardeştir.” ayet-i kerimesinin sırrına erişmiş hakiki kardeş...