Terörist israil, iki gün önce Gazze'deki Şifa Hastanesi'nde bulunan El Cezire televizyonunun çadırını bilerek ve kasıtlı olarak bombaladı. Olayda, El Cezire'nin tanınan muhabirlerinden Enes eş-Şerif dahil 5 gazeteci şehit oldu. Bu son olayla birlikte, Aksa Tufanı'ndan bugüne Siyonist israilin saldırılarında hayatını kaybeden gazeteci sayısı 238'e yükseldi.
Siyonistlerin bu saldırı için ileri sürdükleri gerekçe, saldırının kendisinden daha vahim ve korkunç. İşgal ordusu, gazeteci Enes eş-Şerif'in doğrudan hedef alındığını kabul ederek Şerif'i "HAMAS'ın terör hücresinin başı" ve "gazeteci kılığında bir terörist" olarak tanımladı. Açıklamada, "Enes eş-Şerif, HAMAS'ın terör hücresinin lideri ve israilli sivillerle israil ordusuna yönelik roketli saldırılardan sorumludur" denildi.
Birkaç ay önce Siyonist rejim, Şerif'i hedef gösteren benzer açıklamalar yapmış ve bu saldırının sinyallerini vermişti. Esasında, işgal rejiminin bir Filistinli'yi vurmak için bahane aramasına gerek yoktur. İki yılda 20 bini çocuk olmak üzere 60 binden fazla Gazzeli'yi katlettiler. Hastaneleri, okulları, Birleşmiş Milletler binalarını ve depolarını, içindeki çalışanlarla birlikte bombalıyorlar. Bir halkı topyekûn aç bırakan bir zihniyetten ne beklenebilir ki?
Diyelim ki Enes Şerif gerçekten de iddia ettikleri gibi HAMAS'ın askeri kanadındaydı. Kaldı ki HAMAS, topraklarını savunan, şerefli ve izzetli mücahitlerden oluşan bir topluluktur. Peki, katledilen kundaktaki bebeklerin ve çocukların böyle bir şey yapma ihtimalleri var mı? Bomba atma, silah kullanma imkânları var mı? Siyonist zihniyet, "bu çocuklar da büyürse HAMAS militanı olur" diyerek onları da katletmektedir.
Siyonist zihniyet şudur: "Bana karşı çıkan, benim emrime itaat etmeyen, plan ve projelerime karşı çıkan kim olursa olsun ölümü hak ediyor. Sadece o şahıs değil, ailesi, çocukları, akrabaları… Hepsi bunu hak etmektedir. Bunun için mazeret sunmaya gerek yoktur."
Bu barbar zihniyete karşı bütün dünya suspus olmuş, bu vahşeti izlemekten öteye geçemiyor. Enes Şerif'i katletmelerindeki temel neden, Gazze'deki soykırımı dünyaya duyurmuş olmasıdır. Evet, dünya harekete geçmiyor olsa da bu vahşeti görüyor ve vicdan sahibi insanların tepkisi gittikçe artmaktadır. Aksa Tufanı'ndan itibaren küçücük Gazze'de Siyonist işgal rejimi tarafından bilinçli ve hedef alınarak 238 gazeteci katledildi. Bu korkunç bir rakamdır.
1939'dan 1945'e kadar devam eden İkinci Dünya Savaşı'nda ölen gazeteci sayısı 69'dur. Dönemin büyük güçlerinin ve 30'dan fazla ülkenin katıldığı, yüz milyondan fazla askerin doğrudan yer aldığı, 70 ila 80 milyon arasında kişinin öldüğü İkinci Dünya Savaşı'nda 6 yıllık sürede ölen gazeteci sayısı 69'dur. Oysa küçücük Gazze'de, iki yıllık süre zarfında katledilen gazeteci sayısı, İkinci Dünya Savaşı'nda öldürülen gazeteci sayısının üç katından fazladır. Bu, gerçekten korkunç bir rakamdır.
Gazze, yiğitlerin, şehitlerin ve şehitlerin varislerinin yurdudur. Kadınıyla, çocuğuyla, genciyle, yaşlısıyla… burada görev yapan gazeteciler de aynı vasıflara sahiptir.
Katil israilin saldırısında şehit olan Enes eş-Şerif'in, Katar'a gitmesini tavsiye eden arkadaşına verdiği cevap ibret vericidir: "Gazze'den ancak cennete çıkarım."
Vasiyet olarak bıraktığı mektupta da şöyle diyor:
"...Bilin ki ben ilkelerimden asla taviz vermeden ölmüş olacağım. Allah'a yemin ederim ki, O'nun hükmüne razıyım; O'nun huzuruna kavuşacağıma iman ediyorum. Rabbimin katındakinin, dünyadakinden daha hayırlı ve ebedî olduğuna inanıyorum. Allah'ım, beni şehitler zümresine kabul et, geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla ve kanımı halkım ve ailem için özgürlük yolunu aydınlatan bir nur kıl..."
Siyonist israil rejim, her ne olursa olsun kaybetmiştir ve iddia ettiği gibi asla kazanmayacaktır.