Gazze’de Bayram Sabahı!

Abone Ol

Kurban bayramının sabahıydı. 16 yaşındaki Abdurrahman sabah erkenden gözlerini açmıştı. Biraz ekmek bulabilse ne iyi olurdu. Fakat hiç yiyecek yoktu. Zayıf düşmüş bedeniyle dışarı çıkmıştı. Bayram namazını bir yerlerde kılmak ve sonrasından belki bir tas çorba bulabilme umuduyla ilerliyordu. Sokaklarda yürürken bombalanmış evlerinin önüne geldiğinde birden hüzünlendi. Hüznün verdiği acıyla gözlerinden yaşlar aktı. Bir önceki bayramda, yani Ramazan bayramının sabahında bombalanan evlerinin enkazı orada duruyordu. Annesinin ve babasının parçalanmış bedenlerini hatırladı ve geçen Ramazan bayramının tüm günlerini ağlayarak geçirmişti.

Bugün ise Kurban bayramıydı ve karnını doyurmak için yollara düşmüştü. Rastladığı birkaç kişiyle sarılarak bayramlaşmıştı. Herkeste aynı telaş vardı. Bu bayram günlerinde çocuklarını doyurabilecekler miydi? İslam âleminden kendilerine gönderilen kurbanların umudunu yaşıyorlardı. Sabah erkenden kalkan mahalleliler, olmayan evlere, olmayan kahvaltı sofralarına bakıyorlardı. Kurban kesmek bir hayaldi. Et bulabilmek, çocuklarını doyurmak nede güzel olurdu.

Fakat bırakın kurban kesmeyi kuru ekmek bile bulamıyorlardı. Buna rağmen bu bayram sabahında tüm Gazze halkı, teslimiyetin simgesi Hz. İsmail gibi “kurban olmayı” bekliyordu. Anne babalar, İsmaillerini kurban etmiş, İsmailler ise kurban edilmeyi bekliyorlardı. Allah’a teslimiyetin nişanesiydi hepsi. Tüm Gazze halkı gibi genç Abdurrahman da çoktan serden geçmiş, Kudüs için kurban olmaya hazırdı. Abdurrahman bir taraftan özgür Kudüs’ü düşünürken bir taraftan açlığın verdiği halsizlik onu bitkin düşürüyordu. Abdurrahman farklı hayallerle yol alırken tamamı enkaz olan mahalle içerisinde bayram namazını kılmak için toplanılan yere yaklaşmıştı…

Tam o esnada bir uçak, kulakları sağır edercesine üstünden geçmişti. Birkaç saniye sonra büyük bir patlama yaşanmıştı. Çığlıklar ona kadar geliyordu. Abdurrahman bedenini kontrol ederek “öldüm mü ?” diye düşündü. Hayır, hayır ölmemişti. Çünkü uçak sesi hala geliyordu. “Uçak sesini duyuyorsan ölmemişsindir” diyorlardı. Ve hala uçak sesini duyuyordu. İkinci bir saldırı için uçak geri dönmüştü ve kötülüğün simgesi Siyonistlerin bombalarını ikinci defa üzerlerine bırakıyordu. Bayram namazını idrak etmek için toplanan mahallelinin üzerine ikinci defa bomba bırakılmıştı… Abdurrahman hala yaşıyordu. Ramazan bayramında şehit olan anne babasına kavuşmayı arzuluyordu ama hala hayattaydı. Herkes gibi Abdurrahman da bombalanan yere doğru koşuyordu. Enkaz altında kalan kişileri kurtarmak ve şehit olanların cesedini kaldırmak için…

Evet, Gazze’de bayramlar böyle geçiyor. Gazzeli çocukların şeker yerine mermi topladıkları, renkli elbiseler yerine kefen giydikleri bir bayramda insanlıktan utanıyoruz. Gazzeli anneler kurban eti yerine tencerelerinde ot pişirecek bir dünyada, uluslararası normların ne kıymeti vardır. Ve Müslüman halk olarak bu vebalın altından kalkamayız… Ey kahraman Gazzeliler, bizleri affedin. Sizlere sahiplik edemedik. Ümmet olarak imtihanın hakkını veremedik. Bu bayram günlerinde sizlere ve annesiz-babasız kalan yetimlerinize sahip çıkamadık.