Geçen hafta muhalefetin tepkisine rağmen, tartışmalı ‘İklim Yasası’ meclisten geçti. Yasanın birey, toplum ve doğa için getireceği olumsuzluklar ve kısıtlamalar şüphe götürmeyecek şekilde açıktır. AK Parti iktidarında böyle bir yasanın onaylanması başlı başına şaşılacak bir durumdu. İşin vahim sonuçlarını bilen, bunun bir Batı/l projesi olduğunun farkında olanların ise hiç ses çıkarmaması ise daha hayret verici bir durumdu.
Bazen düşünmeden edemiyorum; acaba iktidarda CHP olsaydı Gazze’deki mezalime rağmen ticari ilişkilerin devam etmesi, LGBTİ gibi ahlaksız çalışmaların başını alıp gitmesi ve iklim yasasının kabul edilmesi karşısında ‘bizim haktan yana, mazlumdan taraf ve ahlak savunucusu’ kişi, kesim ve camialar yine böyle sessiz mi kalırdı?
Yoksa CHP’nin işlerdeki hikmetini şu an AK Parti için yaptıkları gibi saya saya, öve öve bitiremeyecekler miydi?
Veya şimdi ekranları, gazete köşelerini, sosyal mecraları ve sokakları ‘karşı çıkış sesleri, mazlumun hamisi kesilme edaları’ mı dolduracaktı?
Oysa sahip olduğumuz değerler ‘yakınlarımız aleyhine de olsa adil olmayı, haktan yana olmayı ve yanlışı deşifre edip engellemek gerektiğini’ bize emretmiyor mu?
Belki de ‘yanlışlar, hatalar, teviller ve daraltmalar’ bizden olunca ‘Haspama ne yakışıyor?’ tavrı içinde hikmetli(!) yaklaşım mı sergileyeceğiz?
Gazze’de nüfusun yarısının acımasızca katledilip şehit olduğu, diğer yarısının da insafsız ve merhametsiz bir kuşatma ve açlık içinde ölümle burun buruna geldiği bir demde bir STK gibi yüksek perdeden kınamalarla günü idare edenler; arka planda da soykırımcı askerleri yargılayamayacak veya sınır dışı edemeyecek kadar aciz olanlar, ticari ilişkileri askıya alamayacak kadar kendini Batı’ya ve Siyonist alçaklığa mecbur sananlar Allah’a hesap verecekleri günü ciddi ciddi düşünüyorlar mı?
Televizyon ekranlarından sosyal mecra ağlarına, barlardan sokaklara kadar taşan ahlaksızlığı yasa ve güç kullanarak engellemeyenler bir iki programa, bir iki yayına, biri iki karikatüre verdikleri ‘Dostlar alışverişte görsün!’ türünden kıytırık para ve hapis cezalarıyla ‘Aile’ ve ‘Ahlaki değerleri’ koruyacaklarını mı sanıyorlar?
Bedenlerin ölümleri yürekleri yakar. Bu doğrudur! Fakat yarın yeni evliliklerle ve yeni doğumlarla toplumu inşa edecek yeni bedenler var etmek mümkündür.
Peki, ‘akıl, nesil, can, mal ve inanç’ emniyeti sağlanmadığı zaman, şeytani planlar bir nesli akıl ve inanç olarak dumura uğrattıkları; malı ve canı harama tamah eden veya mecbur olan bir konuma getirdikleri zaman yarınlarda milyarlar beden de olsak ifsada yem olmuş, fitneye duçar kalmış, ahlaksızlığa teslim olmuş bir halle hangi sağlıklı, ahlaklı ve huzurlu toplumdan bahsedebiliriz?
Dünyayı havuduyla yutan haramzadeler Batılı, Siyonist, Evanjelist ve Kapitalist şeytanlığın birer şubesidir.
Dünyayı babalarının çiftliği gibi kullanıp çevreyi kirleten, çeşitli kimyasal değişimlere ve gaz salınımlarına maruz bırakıp doğayı ve canlılığı tehlikeye atanlar Batı ve mızıkacılarıdır.
Dünyayı kendi menfaatleri, hevesleri, yarınları ve uçkurları için kan gölüne çeviren, canlı cansız ne varsa teknolojik artıları için deneme tahtası yapan, birer kobay gibi gören ve laboratuvar olarak kullanan emperyalist hegemonyadır.
Bütün bunlar bilindiği halde ve onlar da kendi şeytanlığının zirve yaptığını; nesli ve ürünleri yok etmek için ne tehlikeli sularda gezindiklerini, iklim bozulmasının ve yaşamın önündeki felaketlerin müsebbibinin kendileri olduklarını bildikleri halde niçin onlar ‘İklim Yasası’ noktasında bu kadar arzulu değiller?
Bizimkilerin bazı konularda Batı’dan daha çok kralcı ve Batı’cı bir tutum sergilemesi kafamızdaki delice soruları çoğaltıyor.