Gazze Halkı'nın Çelikleşmiş İradesi

Abone Ol

Gecesi ayrı bir kâbustu, gündüzü ise dayanılmaz bir dram... Gazze, bugün yeryüzünün belki de en ağır sınavını veren, ancak tüm zorluklara rağmen dimdik ayakta duran bir halkın destanına sahne oldu, oluyor. Bir yanda tepelerine yağan ve her an yağmaya hazır, ölüm kusan bombalar; diğer yanda enkaz altından çıkarılmayı bekleyenler, şehit düşen canlar... Bu küçük coğrafya, açlığın, susuzluğun, hastalıkların ve zorla sürgünün ve soykırımın kıskacında. Gökyüzünde aralıksız vızıldayan dronlar, her anı bir gözetleme ve tehdit atmosferine dönüştürüyordu. Batı'nın çifte standartlı sessizliği, Amerika'nın koşulsuz desteği, tehditleri ve bir savaş suçu makinesi olan Netanyahu'nun katliam operasyonları... Bütün bunlar, sıradan bir halkın iradesini kırmak için kurgulanmış devasa bir kuşatma duvarıydı. Bir halkı teslim alma operasyonlarıydı. Fakat Gazze halkı, bütün bu insanlık dışı ablukanın ortasında, bambaşka bir hikâye yazıyordu. Onlar, basitçe hayatta kalmanın çok ötesinde bir direniş sergiledi. Bu direnişin adı 'Sumud'tu. Arapça'da "sebat etmek," "direnmek," "yerinde kalmak" anlamına gelen bu kelime, Gazze halkının ruhunu en iyi anlatan kavramdır. Bombardıman sonrası yerle bir olan evinin molozlarına sarılan yaşlı kadın; çocuğunun koluna, öldüğünde kimliğinin bilinmesi için adını yazan anne; açlığa rağmen toprağını terk etmeyi reddeden baba... İşte 'Sumud' budur. Bu halk, sadece fiziki bir savaş vermiyor; aynı zamanda varoluş mücadelesi veriyor, geçmişini ve geleceğini savunuyordu. Onlar, evlerinin yıkılmasının, sadece taşın toprağın kaybı olmadığını, aynı zamanda bir tarihin, bir kimliğin silinme çabası olduğunu çok iyi biliyorlar. Ve bu yüzden, her şeye rağmen gitmiyorlardı. Uluslararası hukukun ve insan vicdanının körleştiği bir çağda, Gazze halkı adeta insanlığın vicdanını temsil ediyordu. Onların toprağına, evine ve vatanına sahip çıkma azmi, sadece Filistin meselesinin değil, aynı zamanda insanın onurunun ve haysiyetinin de kırılamazlığını ispat ediyordu. En zalim silahlara karşı, en azimli iradeler çarpışıyordu. Tarih, sadece tankları ve bombaları değil, aynı zamanda büyük zorluklar karşısında gösterilen bu çelikleşmiş iradeyi de yazacak. Bu iradenin tankları ve topları yendiğini de yazacak. Gazze'nin asıl kahramanı, tanklara karşı göğsünü siper eden direnişçiler kadar, yıkılmış bir şehirde, bir dilim ekmeğe muhtaçken dahi vatanından vazgeçmeyen bu izzetli halktır. Gazze soykırımı, bugün insanlığın utancı olsa da, aynı zamanda insan ruhunun ne kadar dirençli olabileceğinin de bir sembolüdür. Bütün dünya halklarını kendisine hayran bırakan bir direniş destanıdır. Ve bu destan, 'Sumud'un zaferiyle sonuçlanana dek yankılanmaya devam edecektir.
Hasbünallahi ve ni'mel vekil. Ni'mel mevlâ ve ni'mennesir.