Gazze Felaha Erdiğinde!

Abone Ol

Elbet bitecek bu zulüm ve bir gün Gazze erecek felaha. Belki yeniden ziller çalacak okullarında Gazze’nin. Kalan çocuklar koşturacak sokaklarında, ezanlar daha yüksek sesle okunacak minarelerinde ve tevhit sancağı yeniden süsleyecek semalarını Gazze’nin.

Gazze Felaha Erdiğinde!

O gün erkenden kurulmuş olacak mahşer meydanı ve yalnız bırakılmışlar açlığa, ölüme terk edilmişlerin sırası gelecek. Kolu, bacağı kopan, yetim öksüz kalan çocuklar yapışacak yakasına baştan aşağı insanlığın, Ümmet’in, Ümmet’in reislerinin, emirlerinin, başkanlarının…

Gazze Felaha Erdiğinde!

Soracaklar… Neden biz ölürken siz sadece kınadınız….

Soracaklar… Neden biz açlıktan can verirken siz Devletler olarak gücünüzü kullanıp da bize yardıma koşmadınız diye.

Soracaklar elbet bombalanan şehirleri, tutulmayan sözleri, yapılmayan yardımı, her seferinde terk edildikleri yalnızlığı ve devletlerin havanda su dövmelerini.

Mahşeri andıran o günde, o meydanda sorular soruları kovalarken, herkes yaptıklarının ve de yapmadıklarının hesabını verecek Gazzeli çocuklara, yetimlere…

O gün gelecek elbet. Tıpkı mahşer gibi, tıpkı hesap gibi, tıpkı kıyamet gibi.

O gün utanç üfleyecek üstümüze Gazzeli çocuğun İsrafil’den hediye Sur’u.

Sınırları belli devlet sahipleri, petrol üstünde yüzen ülkelerin reisleri, orduların, silahların, savaş uçaklarının sahipleri, siyonist katillere satılan malların sahipleri, siyonistlere yardım eden firmaların mallarını satın alan cüzdanların sahipleri…

Birer birer diz çökecekler Gazze’nin yetim bebelerinin karşısında ve varsa cevapları, yetiyorsa yürekleri, izin verecekse utançları konuşacaklar belki de mırın kırın ederek.

Hani derler ya bu dünya çok Firavun gördü diye. Zaman o zaman işte. Elbette ki; şu geçmiş zaman kipi bugünün Firavunlarını da süpürecektir çöplüğüne tarihin.

İşte o zaman baş başa kalacak yalnız bırakanlar ve yalnızlıktan elini kolunu kaybeden çocuklar. Sorular soruları, hesap hesabı, utanç utancı kuşatacak Gazze felaha erdiğinde yalnız bırakanların ruhunda, yüreğinde, bedeninde…

Devranı yaratan ona dönme huyu da vermiş… Karanlığı yaratan onu aydınlığa mahkûm etmiştir. O devran dönecek, o karanlığı yutacak elbet aydınlığın nurlu şafağı. O gün Gazze’nin günü, o zaman Gazze’nin zamanı olacaktır.

Gazze’nin zaferi, siyonizmin nihayetsiz tih çölü olacak, zillet ve meskenet bitimsiz bir şekilde çökecek üstlerine bir kez daha. Bu sefer Musa da Harun da onlardan yana olmayacak. Kızıl deniz yarılmayacak…

O gün geldiğinde baş başa kalacak Gazze ve Ümmet. Saflar netleşecek ve sesi kısılacak kınama korusunun…

Söz çocukların olacak, bombalara karşı, füzelere karşı, açlığa, yokluğa, yoksulluğa karşı yalnız bırakılmış çocukların olacak söz.

Hesap verme sırası yalnız bırakanlara gelecek. Soracak çocuklar biz bombalanırken ne yapıyordu diye sizin o çok övündüğünüz ordunuz, askeriniz uçaklarınız…

Soracak çocuklar, biz açlıktan ölürken siz nasıl oturdunuz sofralara, masalara…

Soracak çocuklar, biz ölürken siz neden sadece kınadınız koro olarak? Siz neden sadece açıklamalar yapıp durdunuz? Neden bizi kurtarmak için zalime dur demek için yerinizden kıpırdamadınız.

Neden biz öldükçe siz kınadınız siz kınadıkça biz öldük…

Gazze felaha erdiğinde altı üstüne gelecek Dünya’nın.