Gazze'de ateşkese varıldıktan sonra sürecin nereye evrileceği ve nasıl sonuçlanacağı merakla bekleniyor.
Terör örgütü israilin şimdiye kadar hiçbir anlaşmaya riayet etmemesi ve tüm mutabakatlara ihanet etmesi, barış konusunda insanlığı tedirgin ediyor. Pamuk ipliğine bağlı, son derece kırılgan bir süreç sözkonusudur. Esirlerin alınmasından sonra israilin tekrar savaşa dönüp dönmeyeceği büyük bir muamma olarak duruyor. Bu sefer farklı ülkelerin garantörlüğü ve sürecin daha ciddi seyretmesi umutları artırmaktadır. Ama bilinmelidir ki, terör devleti israili anlaşmaya zorlayacak olan, insanlık ailesinin yapacağı baskıdır. Ateşkes ile beraber sürecin tamamlandığı algısı yanlıştır. Her ne kadar Trump ve Netanyahu, "bu savaş bitti" deseler de herhangi bir bahane ile tekrar savaşa dönmeleri ihtimali hâlâ çok yüksektir.
Aslında insanlık için ve Gazze için her şey yeniden başlıyor.
israilin işlediği soykırım suçlarının yanına kâr kalmaması için, küresel intifada ruhu daha da yükseltilmelidir. Terör şebekesinin işlediği soykırımların hesabı sorulmalıdır. Bu kadar bedelden sonra hiçbir şey olmamış gibi yola devam edilmemelidir. Bu sürecin; tüm İslam ülkelerinin, israil ile normalleştiği, İbrâhim Anlaşmaları'na paralel düştüğü bir noktaya evrilmesine müsaade edilmemelidir. israil, tüm dünyada izole olmaya başlamış iken, bu süreç akamete uğramamalıdır.
Yaşanan bu süreçten ders çıkarılmalı ve bölge ülkeleri kapsamlı ortak bir pakt kurmalıdır.
Bölge ülkeleri başta olmak üzere, anti-emperyalist ülkeler, çok güçlü bir dayanışma ortaya koymalıdır. Belki de terör şebekesi israili caydıracak en güçlü faktör budur. Yine bölge ülkeleri ciddi ve caydırıcı bir duruş ortaya koymaz ise, Gazze'de ateşkes olsa bile Batı Şeria'da insan hakları ihlalleri, işgal, yağma, katilam ve talan devam edecektir. Zaten bu süreç içerisinde Batı Şeria da yıkım ve katliamlardan fazlası ile nasibini aldı.
Filistin devletinin kurulmasını pratikte imkânsız hale getirecek şekilde Batı Şeria'da toprak bütünlüğü ortadan kaldırıldı.
Şu an bölge ülkeleri büyük bir tehdit altındadır. Gazze'deki saldırılar dursa da başta Lübnan olmak üzere Suriye ve İran saldırı tehdidi ile karşı karşıyadır. Yine Yemen, küresel şer güçlerin hedefindedir. Dolayısıyla bir yerde silahların susması sorunu çözmüyor. israilin saldırganlığının topyekûn durması gerekir.
İşte bölge devletlerinin yoğunlaşması gereken nokta burasıdır. israil ve küresel şer güçlere karşı barış ve istikrarı korumak ancak ortak mücadele konsept ve stratejisi ile mümkün olur.
Bu süreçten iyi dersler çıkarılmalıdır.
Özellikle Türkiye'nin, bu tecrübeyi, milli güvenlik siyaset belgesine konu etmesi ve ulusal tehdit güncellemesi yapması hayati bir önem arz etmektedir.
Bu bağlamda olmak üzere; Türkiye tüm siyonistleri takibe almalı ve gereken tüm tedbirleri almalıdır. Akabinde, tabiri caizse, "bağırsaklarını temizlemelidir." Ateşkesten dolayı, çifte vatandaşlık meselesi asla rafa kaldırılmamalıdır. "Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz" kaidesince; bu hainlerin süreç içerisinde arz ettikleri tehdit asla unutulmamalıdır. Yasal süreç işletilip soykırımcılar hukuk marifeti ile cezalandırılmalıdır.
Şimdi Gazze’nin onarımının ve imarının zamanıdır.
Tüm insanlık el ele vermeli ve Gazze'ye olan borcunu geç de olsa ödemelidir.