Ezan hicretin birinci yılında okunmaya başladı. O zamana kadar, namaz vakitlerini insanlara duyurmak için değişik yollar kullanılıyordu. Hicretin birinci yılında; Müslümanlığın her geçen gün gelişip çoğaldığından, namaz vakitlerinin müminlere ne şekilde duyurulması konusunda herkes değişik görüşler ortaya atmaya başlamıştı.
Peygamber Efendimiz (SallAllahu Aleyhi ve Sellem) sahabelerini toplayarak namaza çağırmak için nasıl bir yöntem kullanmak gerektiğini kendileriyle istişare etti. Sahabeler bir çok teklif getirdiler. Bu tekliflerden ortak bir karar çıkaramadılar.
Toplantıya katılanlardan; Abdullah b.Zeyd (RadıyAllahu Anh)`de diğer sahabeler gibi üzüntüyle evine döndü. Bundan sonrasını Abdullah şöyle anlatıyor:
Ben de üzüntülü olarak evime geldim ve hemen yatmıştım, uyku ile uyanıklık arasında iken; üzerinde yeşil elbisesi olan biri yanıma geldi. Bir duvarın üzerinde durdu. Elinde bir çan vardı. Aramızda şu konuşma geçti:
-Onu bana satar mısın?
-Onu ne yapacaksın?
-Namaz için çalarız.
-Ben sana bu konuyla ilgili daha hayırlı bir şey versem olmaz mı?
-Olur, dedim. Hemen kıbleye karşı durdu ve okumaya başladı:
"Allahu Ekber, Allahu Ekber...
...La ilahe illAllah.
Sabah olunca Abdullah b.Zeyd (RadıyAllahu Anh) gece gördüğü rüyayı Resulullah (SallAllahu Aleyhi ve Sellem)`a anlattı. Aynı gece O`nunla birlikte bir çok Sahabe"de benzer rüyalar gördüklerini anlattılar. Öğretilen ezanda değişiklik yoktu. Hz.Ömer (RadıyAllahu Anh)` de aynı rüyayı görenler arasındaydı.
Hz.Peygamber (SallAllahu Aleyhi ve Sellem) her birini dinledikten sonra Zeyd`e dönerek:
-Gördüğünü Bilal`e öğret ezanı Bilal okusun; O`nun sesi seninkinden gürdür, buyurdu.
Namaz vakti gelince Bilal Medine`nin en yüksek yerine çıkarak gür sesiyle İslam`ın ilk ezanını okudu.