Eğitimde Nitelik mi, Süre mi?

Abone Ol

Bismihi Teâlâ

Zorunlu eğitim sistemi anlaşılıyor ki zorluyor.

Kimi, neyi, derseniz;

bana göre hepimizi, geleceğimizi…

Zorunlu eğitim sisteminin

sarsıcı etkileri gün geçtikçe net şekilde görülüyor.

Diğer deyişle vaziyet sıhhatli olmaktan çok uzak…

Yani çıkmazları oynuyoruz.

Hani komplike durumlarda “çıkmaz sokak” deniyor ya.

Başka kapıyı zorluyorsun ki,

Çıkışı bulabilesin!

Oradan oraya derken,

Kovalamaca, ebelemece sürüp gidiyor.

Bizdeki bulmaca da sanırım böyle bir şey.

1997 postmodern darbeyle zorunlu öğrenim,

5+3 formülle, 8 yıla çıkarıldıydı.

2012’de bu sefer 4+4+4 şeklinde formüle edildi.

Akademik çevre, aileler, eğitimin diğer paydaşları,

zorunlu eğitim sistemini ciddi şekilde sorguluyor.

Aslında sistem de kamanmış.

Yani MEB’in kafası da karışık…

MEB, periyodik aralıklarla kuramları deniyor,

doğrusu takan da yok.

Sınav odaklı eğitim sistemi anlayışıyla;

bireyin, ailenin stres tansiyonunun ölçülemeyecek boyutlara gelmesi daha mı iyi?

Sınav odaklı eğitim anlayışı inadından vazgeçilmelidir.

Eğitim sisteminin nihai amacı

-BİR: Eğitimdeki eşitsizlikleri ortadan kaldırmak…

-İKİ: Kaliteli eğitim olanaklarını tüm öğrencilere ulaştırmak.

-ÜÇ: Öğrencileri geleceğe hazırlayacak becerilerle donatmak.

İken mevcut tabloyla bunun çok gerisinde olduğumuzu müşahede ediyoruz.

Keşki; lafla peynir gemisi yürüse!

Bizde teorik kavramlar ön planda maalesef!

Eğitim süresini uzatmaktaki inadımız, ısrarımız;

Eğitimin niteliği üzerinde olsaydı sanırım “öz benliği”

yerinde olan bireyler yetiştirmek daha olası olurdu.

Eğitim sadece “okula gitmek” olarak tanımlamak,

çocukların geleceği için yeterli midir?

Yalnızca eğitim süresi değil asıl önemli olan eğitimin niteliğidir.

Kalın sağlıcakla…