Eğitim-Sen, organize bir kötülük hareketi olduğunu tüm kamuoyuna kanıtladı. Sendika, okullarda MEB’in sözde, “Cinsiyetçi Eğitim Politikalarına” karşı, “10 Mart’ta Cinsiyet Eşitliği Dersi Yapıyoruz!” açıklamasıyla bir duyuru yaptı.
Yapılan Açıklamada geçen cümleler ise ‘Müslüman memleketimizde salyangoz satan gavurun’ tavrından farksızdı.
“..Geleneksel kadınlık rollerini İslami kurallar ile meşrulaştırmaya çalışan Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimin en önemli aracı olan ders kitaplarıyla, aile yaşamını kutsayan ve kadını bu denklemde yok sayan politikaların sürdürücüsü olmaktadır..” denilerek İslam’a olan düşmanlık ve ‘Aile Kurumu’nu yıkıma uğratma isteklerini alenen ifade etmekten çekinmemişlerdi.
Hezeyanın devamında, “..Tekçi, gerici, cinsiyetçi müfredat ile ayrımcılık derinleşmekte, cinsel yönelim farklılıkları ise yok sayılmaktadır.” Denilerek insanlık terörü LGBT sapkınlığını meşru gösterme aymazlığı ise ayrı bir şok edici ‘ölümcül’ detaydı.
İçinde bulunduğumuz Ramazanın hürmetini hiçe saymalarını sapkın inanışlarına veriyorum ancak bu ölümcül zehri okullarda çocuklara enjekte edecekleri düşüncesi bile tüyler ürperticiydi..
Allah’a şükür ki, engellendiler.
Gerçek anlamda bir eğitime, bilime dair çalışmalardan ziyade çocukları, gençleri daha temelden yalan bilgiler, sapkın fikirlerle zehirleyerek kötülüğe meyilli bir neslin yetişmesi için çabalıyorlar.
Bu kötülük hareketinin asıl derdi; İslam düşmanlığıdır ve mayası İslam olan bu topraklarda yaşayan toplumun ana dinamiğini oluşturan ‘Aile Kurumu’nu hedef almaktır.
Bu dayatmacı zihniyetin ortaklaştığı değerler; laik, tek tipçi, faşist, Kemalist, darbe sever kavramlar olunca çıkan sesin nereden çıktığı, yaslandıkları ağababalarının kimler olduğunu tahmin etmek zor değil.
Halk bunlara geçmişte yapıp ettiklerinden tecrübeyle yıllardır iktidar imkanı vermese de onlar kendilerini sistemin sahibi görmekten geri durmuyorlar.
"Toplumsal cinsiyet eşitliği"nin "ideolojik değil, bilimsel ve pedagojik" bir gereklilik olduğunu saçmalıyorlar.
Bilimsel gerekçelerinin kaynağı ise “UNESCO, Avrupa Konseyi ve birçok uluslararası eğitim kurumu”ymuş!..
Oysa Avrupa’yı içten içe çürüten sebebin ‘Aile Kurumu’nu zayıflatmalarından, Bireysel yaşam adı altında ahlaksızlığı öncelemelerinden kaynaklandığını bir bilseler..
Toplam nüfusu 450 milyon civarı olan Avrupa ülkelerinin 65 yaş oranı çocuk, genç ve orta yaştan çok daha fazla..
Sebebi ise; tahrif edilmiş dinlerinin, hayata dair veremediği cevaplar karşısında bunalan ve sapkın ideolojilere saplanarak değerlerinden uzaklaşan bir topluma dönüşmeleri.. Ve temiz fıtratla doğan nesillerini de aynı şekilde zehirleyerek yok oluşa doğru sürüklenmeleri...
Gelinen aşamada Avrupa halkının çoğunluğu ne kaybettiklerinin farkında ama öyle görünüyor ki içimizdeki bu Batı kutsayıcıları, savundukları zehirli fikirlerin bir soysuzlaştırma projesi olduğunu ve başta kendileri olmak üzere toplumu zehirlediklerinin idrakinde bile değiller.. Ya da tersine, batının içimizdeki lejyoner şövalyeleridirler de bizim haberimiz yok.
Tabi bunlar, geçmişten bugüne yaptıkları me’anetlere karşı etkili duruş sergilenmediği için de çok cüretkarlar.
Bu Kemalist batı taklitçisi bağnazların tek bildikleri nakarat; “Çağdaşlık” kavramı, sıkıştıklarında ise 5816 kanununa sarılmak..
Öyle ki, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in müfredatı, yasaları hatırlatmasına karşı "Mevzuatı bizzat MEB ihlal ediyor" diyecek kadar hadlerini aşabiliyorlar.
Sayın Bakan Tekin’i, bu tür sapkın ideolojilerle çocukları zehirlemeye çalışan Eğitim-Sen’e karşı aldığı önlem ve dik duruşu sebebiyle tebrik ediyorum.
Bu toplum kendi değerlerini savunan yöneticileri hep sevmiş, bağrına basmıştır. İdareciler; iyiliği yaygınlaştırma, kötülükleri engelleme konusunda birbirleriyle yarışmalıdırlar.
Milli Eğitim Bakanlığı, bu gibi sapkın ideolojileri okullarda geleceğimiz olan çocuklarımıza zerk etmeye çalışarak misyonunu kötüye kullanan Eğitim-Sen’in faaliyetlerini durdurmalı, sendikal haklarını iptal etmelidir.
Hükümet, ülkeyi müstemleke haline getirmeye hevesli emperyal güçlerin aparatı konumunda çalışan sapkın lobilere, Vakıf, Sendika, STK’lara karşı önlemler almalı, kaos tüccarlarına göz açtırmamalıdır.