Dünyanın Sağır Duvarları ve Gazze

Abone Ol

Kur’an-ı Kerîm’in Ğâşiye Sûresi’nde geçen şu âyetler, bugün her Müslüman’ın yüreğinde çınlaması gereken ilahî bir uyarıdır:

“Sen ancak bir öğüt vericisin. Onlar üzerinde zorlayıcı değilsin. Ama kim yüz çevirir ve inkâr ederse, Allah onu en büyük azapla cezalandırır. Şüphesiz onların dönüşü ancak bizedir. Sonra onların hesabı da şüphesiz bize aittir.” (Ğâşiye, 21–26)

Bugün Gazze’de sadece binalar değil, insanlığın onuru yerle bir oluyor. Her gün bombalanan evler, kurşunlanmış fırınlar, ilaçsızlıktan ölen hastalar, açlıktan susuzluktan kıvranan çocuklar… Siyonist İsrail yardım konvoylarını engelliyor, yardım paketlerini bir ölüm tuzağı olarak kullanıyor. Yardım kuyruklarında nice mazlum can verdi. Bir tas çorba ve bir lokma kuru ekmeğe muhtaç edildi….Bu korkunç manzaraya karşı, dünya sağır, dilsiz, kör… Üstelik tüm dünya halkları ve Müslümanlar da suskun…

Gazze artık yalnızca bir coğrafya değil; vicdanların sınandığı bir imtihan yeridir. O sınavda sınıfta kalanlar, sadece zulmü işleyenler değil, zulme karşı susanlardır. Çünkü sessizlik bazen sözden daha ağır bir suçtur.

Resûlullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

“Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse diliyle, buna da gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin. Ve bu, imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, İman, 78)

Peki, biz neredeyiz? Eliyle düzeltebilen kaç kişiyiz? Diliyle haykırabilen kaç gönül kaldı? Kalbiyle buğz edenler bile artık parmakla gösterilecek kadar azaldı. Çünkü kalpler ya korkuya teslim oldu ya da menfaate… Ama unutmamalıyız ki buğzun bittiği yerde iman da tükenir.

Gazze’nin sesi, bugün sadece yıkıntılar arasından yükselen bir feryat değil; bizim içimizde susturduğumuz insanlığın çığlığıdır. O çığlığı bastırmak için ekranlarımızı değiştiriyoruz, gündemimizi saptırıyoruz, kulaklarımızı tıkıyoruz. Ama vicdanlar, susturulunca duyarsızlaşır, gamsızlaşır ve sonra ölür.

Oysa Gazze’de bir lokma ekmek için anneler çocuklarını uyutuyor, bir yudum su için çocuklar ölümü göze alıyor. Biz ise sofralarımızda çeşit çeşit nimeti israf ederken, o sofraların dualarla kurulabildiği günlere dönmesini bile dilemekten aciz kalıyoruz.

Kur’an açıkça uyarıyor: “Şüphesiz onların dönüşü Bize’dir. Sonra onların hesabı da Bize aittir.” (Ğâşiye, 25–26)

Ama o hesap, sadece zalimlere değil, onların zulmüne göz yumanlara da sorulacaktır. Bugün Gazze’ye sırt çevirenler, yarın kendi vicdanlarından kaçamayacaklar. Çünkü Allah’ın hesabı unutulmaz, ertelenmez, görmezden gelinmez.

Gazze yanıyor. Kan kusuyor. Sessizlik büyüyor. Ama biz hâlâ bir şeyler yapmıyorsak, konuşup haykırmıyorsak, yönetici ve idarecilerimiz bir şeyler yapmaya zorlamıyorsak, meydanlara ve sokaklara inmiyorsak her anımız zulmü onayladığımız andır.

Ve belki de en büyük azap, o gün geldiğinde şunu duymak olacak:

“Sen sustun, bir şeyler yapmadın, gamsız ve duyarsız davrandın, onlar ise en acı şekilde öldüler.”

Mevla’m bizleri kardeşlerinin feryadına duyarsız kalanlardan eylemesin.